Eskişehir’in Türkiye çapında tanınmış olan ve içilebilir sağlıklı su sıralamasında her zaman en ön sıralarda yer alan
Kalabak suyun dağıtımında büyük bir sorun olduğunu biliyoruz.
Sorunun nedenini de biliyoruz!
Halk sağlığını tehdit eden tarihi geçmiş damacanalar kullanıldığı tespit edildi ve bu damacanalar ortadan kaldırılmak üzere toplanmaya çalışılıyor.
12 litrelik damacana üretiminin de Türkiye’de tek firma tarafından yapıldığı, bu nedenle ihtiyaç olan yüzbinlerce yeni damacananın üretiminin bir hayli zaman alacağı düşünüldüğünde, Eskişehir’de yaşayan vatandaşlarımızın biraz daha
sabretmesi gerekiyor.
*
Sabretmek istemeyenler, haliyle
başka su markalarına yöneliyorlar!
*
Şimdi…
Zamanında yenilenmeyen damacanalar nedeniyle…
Yani, kabul edilemez büyük bir sorumsuzluk yüzünden…
Kalabak’ın, Türkiye ve Eskişehir’deki marka değeri zarar görüyor.
Kalabak, müşteri kaybediyor.
Kalabak, maddi anlamda da büyük zarara uğruyor.
Kalabak sayesinde para kazanan sakalar ile sakaların çalışanları, geçim derdine düşüyor…
*
Peki, -teşbihte hata olmaz- belki de
düşmanın bile veremeyeceği böyle bir zarar karşısında, sorumsuzluğun sahibi olanlar bunun bedelini ödeyecekler mi?
Bu noktada, ESKİ Genel Müdürü
Suat Balcı ‘sorumsuzluğu kabul ederek’ istifasını sundu!
İyi de, ‘sorumsuzluk yapan’ sadece Suat Balcı mı?
Başka bir Allah’ın kulu yok mu?
Suat Balcı istifa edince sorun çözüldü mü?
*
Bütün sorumlular için istifa mekanizması işletilmeli.
Özellikle de perde arkasında olanlar için!
Sayıştay denetçisinin başkana söyledikleri…
Geçtiğimiz günlerde Han Belediye Başkanı CHP’li
Erdal Şanlı’yla bir araya geldik.
Laf lafı açtı ve konu, ‘belediyelerin denetlenmesi uygulamasına’ geldi.
*
Bildiğiniz üzere
Sayıştay denetçileri, zaman zaman belediyelerin hesaplarını A’dan Z’ye inceliyorlar.
Bu noktada Erdal Şanlı, bir Sayıştay denetçisiyle arasında geçen diyaloğu anlattı.
*
Denetçi, belediyedeki incelemesini bitirdikten sonra, Başkan Şanlı’ya şunu söyleniş:
HİÇBİR AÇIK YOK
“Size bir şey itiraf etmek istiyorum. Ben, sağcı-muhafazakar bir ailenin çocuğuyum. Ama sizin gibi bir belediye başkanını tanıdığıma çok memnun oldum. Sizi, Türkiye’de gittiğim her belediyede örnek olarak göstereceğim. Siz, bu kısıtlı bütçeyle bunca şeyi nasıl yaptınız Allah aşkına? Nasıl bu kadar şeffaf olabildiniz? Hiçbir açık yok, uyarılacak hiçbir işlem yok. Biz denetimlerimiz sırasında neler görüyoruz bir bilseniz, aklınız durur.”
*
Erdal Şanlı da, denetçinin kurduğu bu cümleler üzerine şunu ifade etmiş:
‘BENİM VİCDANIM VAR’
“Benim yaşam felsefem net. Çalmayacaksın, çaldırmayacaksın ve tasarruf edeceksin. Bu üçünü uygulayabilirsen, her şey yapılır. Bakın, ben özel işlerimde kendi aracımı kullanırım, yakıtımı kendim alırım, belediyenin aracını sadece belediye işlerinde kullanırım. Şoförüm yok, arabayı kendim kullanırım. Belediyeden bir gün dahi harcırah almadım, almam da. Misafir geldiğinde, ağırlama yaptığımda belediyeye asla fatura etmem. Misafirleri evimde ağırlarım. Yani demem o ki, benim vicdanım var. Bir kişinin hakkı boğazımdan geçerse, benim gözüme gece uyku girmez. Allah herkese böyle bir vicdan nasip etsin.”
*
Başkan Şanlı ile denetçinin arasında geçen diyalog bu şekilde.
Denetçinin bu yaklaşımının, her belediye başkanına nasip olmasını diliyorum.
*
Bu bölümü bitirirken şunu da aktarmak isterim.
Şanlı ile denetçi hala görüşüyormuş.
Hatta denetçi,
son yerel seçimler öncesi Erdal Şanlı’nın tekrar aday olduğunu öğrendikten sonra Şanlı’yı arayarak tebrik etmiş ve “Allah sizin gibi belediye başkanlarını bu ülkede çoğaltsın” demiş.
Atilay Dalgıç’ın kampanyası
Covid-19 salgını, birçok alandaki işleyişi olumsuz yönde etkiledi.
Bu alanlardan bir tanesi de eğitim.
Uzaktan eğitim yöntemiyle soruna merhem olunmaya çalışılıyor.
*
Ancak pek çok ailenin interneti yok.
Bilgisayarı yok.
Hatta televizyonu bile yok!
*
O halde eğitimde eşitlik sorunumuz var.
*
CHP Tepebaşı İlçe örgütü, bu sorunun çözümüne katkı sunmak amacıyla kolları sıvamış ve ciddi bir kampanyaya imza atmış.
İlçe Başkanı
Atilay Dalgıç gözetiminde başlatılan kampanya şu:
Yoksul yurttaşlarımızın da uzaktan eğitim modelinden faydalanabilmeleri için bilgisayar bağışı alınıyor!
Ve daha kampanyanın başladığı ilk gün, tam tamına 13 bilgisayar toplanmış!
Harika!
Sizce de öyle değil mi?
*
Yalnızca 1 günde…
- 13 ailenin yükü alındı bile…
- 13 ailenin okul çağında kaç çocuğu varsa, uzaktan eğitime erişim imkanı o çocuklara sağlandı bile…
*
Kampanyaya destek verelim.
Cebimiz taşıyorsa yeni bilgisayar alarak…
Evimizde kullanmadığımız bilgisayarımız varsa bağışlayarak...
Hiçbirine imkanımız yoksa bu faydalı kampanyayı duyurarak…
*
Son söz: Söz konusu örnek kampanya, CHP Tepebaşı İlçe Başkanlığıyla sınırlı kalmasın. Tüm partiler, belediyeler, vakıflar, sendikalar, odalar ve sivil toplum kuruluşları kampanyayı sahiplenmeli. Ya ortaklaşılmalı, ya da ayrı kampanyalar açılmalı.
Eskişehir Barosu seçime gidiyor
Uzun dönem Eskişehir Baro Başkanlığını başarılı bir biçimde yapan
Rıza Öztekin’in Genel Kurulda aday olmama kararı sonrasında, ‘acaba kimler aday olacak ve kim kazanacak sorusu’ akılları kurcalıyordu.
Nihayetinde seçim oldu ve adaylar arasından en yüksek oyu alan
Mustafa Elagöz, Eskişehir Baro Başkanı olarak seçildi.
Seçimin üzerinden yaklaşık iki yıl geçti.
Bununla beraber Elagöz’le ilgili şunları sıralayabilirim:
Dinleyen…
Soran…
Sorgulayan…
Sakin…
Üyelerine, ülke gündemine ve siyasi partilere karşı objektif…
Protesto yapabilme refleksine sahip…
*
Elagöz, iki yıllık görev süresinin dolmasına kısa bir zaman kala, Eskişehir Baro Başkanlığına bir kez daha aday olmaya karar vermiş.
Yani, mevcut başkan, 3-10 Ekim tarihlerinde yapılacak olan Olağan Genel Kurulda,
olağanüstü bir durum yaşanmazsa aday olacak.
Peki, karşısına rakip olarak çıkacak isim veya isimler olur mu?
Elbette olur.
Belki de başka aday çıkmaz, Elagöz tek aday olarak ipi göğüsleyebilir.
Az kaldı, yakın zamanda hareketlilik başlar…