Görüşler
Kafa nakli geliyor
Her "yüz nakli" yapılışında "Victor Frankestein" gelir aklımıza...
Bir insan yapıyor...
"Beyni başkasından, bacağı, eli , kafası, yüreği, ayağı hep bir başkasından..."
Dikiyor, biçiyor ve bambaşka bir insan yaratıyor...
"Beyin, sevgi ile dolu olabilir..."
Ayak tekme atabilir..
"Ama yüreğin sevgiden haberi yoksa!"
Üniversite'den bir prof. dostumuz müjdeyi verdi:
"Çok yakında kafa nakli yapılacak..."
…….
TRT’den arkadaşımız "Mustafa Metin"le Rektör "Davut Aydın"ı dinliyoruz...
Bir insanın günlük bilgi birikimi tam "10.500" kelimeden oluşuyormuş...
"Yüzde 45’i televizyondan..."
Yüzde 27’si internetten...
"Yüzde 11’i radyodan..."
Yüzde 9'u yazılı medyadan...
"Yüzde 5’i cep telefonundan..."
Yüzde 1'i de örgün eğitimden...
"Bunun için en çok yatırım yapılacak bölüm örgün eğitim olmalı" diyor hoca...
Ve de ekliyor:
"10-15 yıl sonra, belki öğrenci çekmek için promosyon bile yapılabilir..."
…….
Bu dağılımı kendimize yorumladık...
Yüzde 45’lik televizyonda, "filmden ve futboldan" başka bir şey yok...
“Yüzde 27'lik internetten hiç yok!”
Radyo da öyle...
Kalanların bilgi birikimine etkili olamayacağını düşünürsek..
"Tipik bir Frankestein insanı!"
“İleri yaşta bir çapulcu!”
…….
Adayları da böyle belirlemek gerekir…
“Vur yüzdeleri, birikimine bak!”
Çok büyük adamlara uzanmaya gerek yok!
“Ahmet Atuk” dostumuz ya da “Amigo Orhan”ın bilgi birikimlerini ölçmeye kalksak…
“Dayanamaz o makine, çatlar!”
Eğer bağışlarlarsa..
“Kafa naklinde tercihlerimizdir!..”
Günün Olayı
Erdoğan suçu "kredi kartlarına" atmasın!
AKP işsizlik sorununu çözmüş, insanca bir gelir sistemi kurmuş olsaydı, millet kredi kartı borcuna batmamış olacaktı...
Akif Kökçe
Günün Biberi
"Karakol ve Mahkeme", Demokrasi’nin dışında değil, içinde, karşısında değil yanında...
"Önünde engel olarak değil, arkasında destek olarak" yer alır...
Emre Kongar
Atatürk ve Neyzen
Neyzen Tevfik’in çok güzel ney çaldığını duyan Atatürk kendisini çağırtır. Uzun uzun çalışını dinler ve çok beğenir. Sonra Neyzen'e dönerek, "Tevfik Bey bu gecenin hatırası olarak size nasıl bir yardımda bulunabilirim?" diye sorar...
"Hiiç" der Neyzen, Atatürk ısrar edince de
"Bana bir nüfus cüzdanı çıkarın" der...
Atatürk şaşırır:
"Nasıl olur da bu zamana kadar nüfus kağıdınız çıkmaz? Siz kaç yaşındasınız?"
"60’a yaklaştım" der Neyzen:
"Ama bugüne kadar nüfus cüzdanı çıkarttırmadım, çünkü bundan önceki hükümetleri tanımadım. İlk kez senin hükümetini tanıyorum!"
Gerilim
Demokrasi, askerlerin siyasetin üzerinden etkisini ortadan kaldırıp yerine "iktidar baskısını" getirerek olmaz!
Hikmet Çetinkaya
Kıssadan _
Alçalmakta olan insan için, insanlığın bunca birikiminden sonra, akla ve vicdana aykırı
hiçbir hedef olamaz...
Ataol Behramoğlu
GününSözü^_.
İktidarda olmanın iktidar gücünü nalıncı keseri gibi kullanmaya izin vermediğini artık halk söylüyor...
Orhan Erinç
Günün Balı
Oğlum telefon ettiğinde ismimle hitap ederse hiç heyecanlanmıyorum ama söze "Baba" diye başlarsa bende şafak atıyor!
"Belli ki yine para isteyecek..."
Bir baba
Günün İncisi
"Sana yalvarana git, kovana değil.
Yahudi Atasözü
“Sizi rahatsız eder mi ?”
Bir tren... Trende bir kompartıman ve içinde bir kadın...
Derken kompartımanın kapısı açıldı, içeriye düzgün giyimli bir adam girdi. Kadının tam karşısına oturdu. Kısa bir süre sonra da yerinden kalktı. Paltosunu çıkardı. Sonra ceketini, gömleğini. Daha sonra ayakkabılarını çıkardı. Atletini de... Ardından fermuarlarını çözdü, onu da çıkardı. En sonunda da iç çamaşırını... Çırılçıplak kaldı adam. Sonra birden ceketinin cebinden sigara paketini ve çakmağını çıkardı. Paketten bir sigara aldı, ağzına yerleştirdi. Tam çakmağı çakacaktı ki sigarayı aniden dudaklarının arasından çıkardı ve "Affedersiniz hanımefendi" dedi:
"Sigaramın dumanı sizi rahatsız eder mi acaba?"
Yavaş gidin
Ekspres yola çıkmış , kondüktör bilet kontrolünde Temel’ i uyarıyor:
"Bu tren hızlı gider, sizin biletiniz ise posta trenine ait, fark lütfen..."
Temel, şöyle bir bakar ve “Valla benim hiç acelem yoktur" der:
"Siz yavaş gidin!..”
Mel Gibson’un sigara savaşı!..
"Cesur Yürek" filminin ünlü aktörü "Mel Gibson"un sigara savaşı hala konuşulur…
Sonunda başardı Gibson...
Ama nasıl? Kendisi anlatıyor:
“İlk üç gün balta alıp etrafımdaki insanları öldürmek istedim. Dördüncü günde her şey daha da kötüydü. Elimde beyzbol sopası hazırdı. Biri yanlışlıkla bana kötü bir şey söylese, anında girişecek gibiydim. Beşinci günde hareket eden bir çim biçme makinesini andırıyordum. En az onun kadar tehlikeliydim. Ancak sonunda başardım..."
…….
Bu gerçek direnişi kimlere anlatmadık ki?
Ama temkinli olarak tabii! Espriye sığınarak…
Şimdi kalkıp da "Necip Abdülhayaoğlu"nun bu şekilde bırakmasını asla istemeyiz...
"Irmak Cafe yıkılır valla!"
Ya da Doktor dostumuz "Mahmut Büyüktaş’a söylesek..”
“Bacak yerine başka bir şey kesebilir!..”
"Gürcan Sayma", bulmacasında "Alaaddin Karbinar"ın fotoğrafını koyup "yüzyılın canisi" diye sorabilir!
"Şahin Bozat", anastradaki değişmez ortağı "Kadir Aksoy"u purosuyla boğabilir!..
Sürer gider bu yakıştırmalar!..
Ama ya bırakanlar?
“Piyangocu Recep Kale Çıkmaz...”
“Nato emeklisi Ali Aydıngör...” “Esin Kırnalı…”
Alaaddin Karbinar ve diğer dostlar…
Sigarayı hiç ağızlarından düşürmeyen insanlardı...
"Mel Gibson gibi de yapmadılar!"
Odunpazarı’nın işçisi
Geçtiğimiz cumartesi günü yürüyüş yapıyoruz…
Eski adıyla "Savaş” yeni adıyla "Öğretmenler Caddesi"ndeyiz... "Şehit Jandarma Üstğ. Mahir Özdemir Parkı"ında dinleniyoruz...
Saat 9.30 sularıydı...
Havuzun içine girmiş saçları beyazlaşmış park işçisi... Boşaltılmış havuzu temizlemeye çalışıyor...
“Tırnaklarıyla sanki!..”
Yaklaşık yarım saat İzledik kendisini, devam ettik ve bir saat sonra aynı yere döndük... Çalışıyordu hala o beyaz saçlı işçi... Yosun kokuları artık tükenmiş, pırıl pırıl olmuştu havuz... Dayanamadık ve adını sorduk, "Selami Akalın..." 50 yaşındaki bu park işçisini buradan kutlamak istiyoruz...
"Burhan Sakallı'ya da duyurmak..."
Günün Şiiri
Kedi
Ben bütün yıl bekledim Anadolu'da
Okullar tatil olsun dedim
Küllükle Beyazıt’ta İstanbul’da
Bütün gün oturacağım.
Sen bütün yıl İstanbul’daydın
Acaba duyar mısın benim duyduğumu
Bir yıl sonra Küllük'te otururken
Yaban kestanelerinin altında
Duyar mısın benim duyduğumu
İstanbullu kedi...
Adnan Ardağı (Varlık-1953)