Hangi takımın taraftarı olursa olsun, tuttuğu takımının sahada mücadele etmesini ister. Koşmasını ister, ruhla sahada kazanmak adına hamleler ister. Ne olursa olsun, kazanmasını ister. Kazanamıyor ise yaptığı mücadeleyi, kazanmak için gösterdiği çabayı görmek ister. Özellikle kritik maçlarda ve sonuç alınması gereken maçlarda bu mücadeleyi göremeyince tepki koyması doğaldır. Kimse alınganlık yapmasın.
Takım kupada kendi evinde taraftarının müthiş desteğine rağmen yenildi. O maçın olumsuz yansımalarının Gençlerbirliği maçında çok net bir şekilde sahaya yansıdığını gördük. Burada Teknik heyetin devreye girip takımı bu moral bozukluğundan, bu öz güven kaybından bu kaostan çıkararak bir sonraki maça hazırlamalıdır. Bu, antrenörlüğün altın kuralıdır. Muhakkak bir çalışma yapılmıştır, ancak Gençlerbirliği maçında bunun karşılığı yoktu. Özellikle Teknik kadron kenarda sakin olmalı ve bunu takımına yansıtmalıydı. Bana göre Eskişehirspor’un en büyük sorunu kadro istikrarını bir türlü yakalayamamasıdır. Kaleci Boffin hariç her maç beş altı farklı oyuncuyla çıkılmasıdır. Gençlerbirliği maçında sahaya çıkan takımı gören hiç kimsenin bu maçın alınacağından ümidi yoktu. Tipik beraberlik maçıydı. Gençlerbirliği haddini bilerek oynadı. Takım olarak top rakipteyken topun önüne geçti, kapandı. Topu kazandıktan sonra hızlı hücum çıkarak gol aradı. Bir gol buldu üç puanı hak ederek aldı gitti. Eskişehirspor ne yaptı: Maç boyunca olumlu diyebileceğimiz çok az hamle yapı, o da yeterli olmadı. Eskişehirspor futbol takımı bir çöküntü içinde, Gençlerbirliği maçında sahaya yansıması buydu. Her takımın başına gelebilecek işlerdir, her takım bunu yaşayabilir. Önemli olan bu durumdan bir an önce çıkmak için hamleler yapmaktır.
Yönetimin ve Teknik heyet bir an önce bir araya gelip Takımı bu moral çöküntüsünden çıkarmalıdır. Önümüzde çok önemli maçlar var. Özellikle kupanın ikinci ayağı var. Bu takımın toparlandığında neler yapabileceğini hepimiz biliyoruz. Aksini düşünmek dahi istemiyorum.