Gazetelerde Mihalıççık eski Belediye Başkanı Ümit Güven'in bir dönem reisi olduğu belediye binasının karşısında bir çay ocağı işleterek geçimini temin ettiği yazıldı. Aslında bu tip hadiseler mesela Avrupa ülkelerinde sıradan bir haberdir. Hatta o kadar sıradandır ki, gazeteler böyle bir olayı tenezzül edip haber bile yapmazlar. Ancak bizim memlekette bal tutup parmak yalamamak garip olduğu için haber değeri vardır. Hiç unutmam, rahmetli Ecevit yerli arabaya biniyordu da bir vatandaş arkasından, "Sünepe" demişti. Demek Ecevit har vurup saraylarında harman savursa, o vatandaşın gözüne girecekmiş. Çünkü bizim vatandaşımız bal tutanın parmak yalamasını o kadar sıradan görür ki, "Sen olsan yemez misin?" sözü meşhurdur. Namuslu olmak Avrupa'da zaten olması gereken bir şeydir; haber değeri bile yoktur. Bizde ise namuslu olmak ya "sünepelik"tir, ya enayilik. Ancak her şekilde sıra dışı bir olaydır; gazetelere konu olur.
Halbuki milliyetçi olmak, evvela namuslu olmaktan geçer. Mesela Alparslan Türkeş'in "Dâva adamı olmak için; önce adam olmak lazım. Dâva öğretilir, ama adamlık öğretilmez" sözünü ortada. Bu ülkede belediyede işçi olarak çalışan, sonra belediye reisi olan, sonra da yine alın teriyle çalışan reisler görmemiz lazım. İşte ihtiyaç duyduğumuz reisler böyle olanları...
Ümit Bey'e Allah kâr açıklığı versin. Alın teriyle çalışmak mükemmel bir şey. Allah namusuyla çalışanların yüzüne güler. Ancak "Benim hırsızım en iyisidir" diyen veya, "Yesin ama iş yapsın ağbi" diyen bir milletin de iki yakasını bir araya getirmez. O milletler de işte böyle sürüm sürüm sürünüp durur...
Pastane ve tatlıcı esnafının şeker temininde yaşadığı sorunları, TBMM gündemine taşıyan Milletvekili Jale Nur Süllü, Türk-Şeker’e ait şeker fabrikalarının, piyasaya şeker vermediğini belirtti.
Türk Şeker'in kiraladığı depoların tıka basa şekerle dolu olduğunu ileri süren CHP milletvekili Süllü, bunun adının stokçuluk olduğunu da belirtti.
Şimdi Türkiye'de yaşamak için 3 basit kural bulunuyor. Şuraya yazayım ki ezberinizden çıkmasın;
Madde 1) Reis iyidir ama çevresi kötüdür.
Madde 2) Reis'in bugün Ak dediğine yarın Kara demesi durumunda, doğru olan karadır. Aksini iddia eden vatan hainidir.
Madde 3) Güzel şeylerin altında Reis'in imzası vardır. Kötü şeylerde suç dış güçlerin, muhalefet partilerinin ve gizli stokçu güçlerindir.
Burada üçüncü maddenin açık bir ihlalini görüyoruz. Yani ortada stokçuluk yapan bir güç var ama bu güç hiç de öyle gizli değil. Jale Nur Süllü'nün iddiasına göre stokçu alenen Türk Şeker'miş...
Şimdi kim stokçudur ben bilemeyeceğim. Ancak Türk Şeker'in piyasaya şeker arzı yapmaması çok büyük bir sorun. Zira bu durum şeker fiyatlarının süretkli artmasına neden oluyor. Konuyu TBMM gündemine getiren Jale Nur Süllü'ye teşekkür ederiz.
sayın Kerem bey hiç objektif bir yazı olmamış.
Kerem bey; İBRAHİM ZÜBÜKZADE yi yani namı diğer ZÜBÜK filmini izlediyseniz, neden bizim toplumun yolsuzluğa, hırsızlığa ve ahlaksızlığa sempatizanlık yaptığını anlarsınız. Toplumun tamamını bu İbrahim Zübükzadelerden temizlemedikçe huzura eremeyiz
Valla bizim milletin çoğu tam anasının gözü eline fırsat geçse o da çalarda onun için hırsızlık ve yolsuzluğu meşrulaştırmaya çalışıyor. Hatırlayın baklava çalan çocukları; Onlar yıllarca hapis yattı, evet yaptıkları bir suçtu ve bedelini ödediler. Ama bu olayı gidipte, Çalıyo ama çalışıyyoo yeeenim diyen tiplere hatırlatsan hemen kıvırırlar, onlarda çalmasaydı yeeenim diye çıkışırlar. İşte toplumun bu ikiyüzlülüğü kendi bireysel menfaatlerine dayanıyor ki o yüzden dürüst ve ahlaklı olmak gibi bir derdi olmadığı gibi belki birgün bende... diyerek bunu savunuyorlar. Kısacası ahlâk ve zihniyet bozuk, her an en azılı hırsıza dönüşebilecek o kadar çok insan var ki memlekette