Görüşler
İnternet ve MİT yasası
1960’lı yıllarda , zamanın ünlü ve sağcı yazarlarından biri Boğaz'da kafa çekiyor...
Tam öğle vakti...
Aynı anda büyük bir Sovyet gemisi de Boğaz’dan geçiyor... Hemen yerinden kalkıyor yazar...
Başparmağını, orta parmağı ile işaret parmağının arasına sıkıştırıp sallıyor kolunu...
İki sivil geliyor..
"Sen misin sallayan?"
Doğru merkeze, suçu:
"Sovyet gemisine el sallamak!"
Adamcağız "El sallamadım, nah yaptım!" diyor ama boşuna…
Günlerce sorgulanıyor.. Yaşamı boyunca Sovyetlere küfretmiş yazar aylarca yatıyor…
Sonunda.. "Nah”ladığına inanıyorlar!"
…….
Emekli bir diplomat gazeteci dostuna yazıyor:
-Öğleden sonra Nişantaşı'ndaki "Bread And Buter"da arkadaşlarımla beraberdim…
Tanınmış bir profesör, ünlü bir gazeteci, deneyimli bir yönetici...
Baktım, birbirleriyle konuşurlarken yer yer seslerini kısıyor, fısıldıyorlar...
Oysa etrafta sadece cafenin sahibi "Nazlı Hanım" ve yardımcısı var. Onlar da bizi duyamazlar...
"Soğuk savaşın dorukta olduğu yıllarda, görev yaptığım Doğu Berlin'de bile böylesini görmedim…”
…….
İnternetten sonra bir de MİT yasası çıkarsa, özel hayatımız tümüyle denetime girecek...
Kimi “nah'layacak.."
Kimi zaman da "fısıltı"ya bile gerek duymadan geçip gideceğiz…
İsyan edesi geliyor insanın...
Koy başparmağını, işaretle ortasına…
"Salla da salla!..”
Emniyet kemeri deyip geçmeyin!
Geçmek olur mu?
Elbette, adı üzerinde "emniyet" kemeri...
Bu kemerin nice hayatlar kurtardığını biliriz...
Ya da, emniyet kemeri olmayan nice yaşamların yitirildiğini...
Bugünlerde, şehiriçi yolcu taşıyan minibüs sürücülerine bile "zorunlu” olması gündemde...
Bu kadar önemli olmasına karşın, vatandaşın bakış açısı da bazen şaşırtıyor!
Doğuda görev yapmış bir polis memuru bir okurumuza anlatıyor olayı...
-Özellikle emniyet kemeri konusunda emir aldık ve trafik kontrolüne çıktık...
Ekiple birlikte yoldayız...
Durdurduğumuz araçların haddi hesabı yoktu...
Ama on araçtan belki üçünün sürücüsünde emniyet kemeri vardı...
Diğerlerine cezayı bastırırken, karşıdan öyle bir otomobil gördük ki, durdurmaya gerek yok! Emniyet kemeri cam gibi görünüyor…
Yine de merak edip durdurduk...
Ne görelim?
“Adam da kemer falan yok!”
Kendine özel bir tişört yaptırmış...
"Emniyet kemerli..."
O kadar canlı ki, uzaktan bile kemerli gibi görünüyordu...
Ceza yazmadık ama, kendisini bir daha o tişörtü giymemesi için uyardık...
Günün Şiiri
Çiçekler getirdin
Çiçekler getirdin bana yaz-kış demeden
Nasıl oldu bilmiyorum ben bunu
Aramayan, hiç güneşle, yağmuru
Hem odada, hem bahçede büyüyen
Soğuk, sıcak iş değil onlar için
Çünkü yaşar o çiçekler düşlerde
Beslenir, bizim olan sevilerle
Bahçesinden topladığım, kalbimin
Sarmaşık mı olsun, yaban gülü mü?
Doluysa da kötü otlarla bahçem
Hep çiçekler süsleyecek düğünümü
Alacaksan çiçeklerimi benden
Soldurma renklerini sakın olur mu?
E. Browning (Varlık-1967)
Deyyusun tarlası!
Hıfzı Toyuz’un "Gülümseyen Anılar" adlı kitabından...
-Ailesinin engellemesiyle konservatuvara gidemeyen "Tülay German", dostlarının ısrarıyla Ankara’da sahneye çıkıyor, önce caz şarkıları söylerken sevgilisi "Erdem Buri"nin teşvikiyle Türkçeye dönüyor. "Ruhi Su"nun öğrencisi oluyor. Bir gece İstanbul As Kulüp’te "Burçak Tarlası”nı söylerken, "Bakın şu deyyusun kaç tarlası var?" deyince salondan iri kıyım biri ayağa fırlıyor:
"Bu şorospu yüzünden tarlalarımız elden gidecek" diye sahneye yürüyor.
Ünlü işadamı "Kadir Has", adamın elindeki tabancayı zor alıyor...
Kardeşim sen deli misin?
Temel, bir elini beline koymuş dalgın dalgın yürüyormuş...
Birinin dikkatini çekmiş...
Temel belediye otobüsüne binmiş eli hala belinde.
İnmiş, yarım saat yürümüş, eli yine belinde.
İzleyen adam dayanamamış artık:
“Kardeşim sen deli misin?"
-Yooo…
"İki saattir seni izliyorum elin belinde yürüyorsun..."
Temel, şöyle bir üzerine bakmış ve "vay canına!" demiş:
"Karpuz düşmüş!.."
Mümkünse sayın peder!
"Evlenmek istiyorum sayın peder..."
-Kızın yaşı kaç?
"15 efendim, karşıda duruyor..."
-Daha çok küçük, mümkün değil...
"Biliyorum peder de, bunu kızın yanında duran silahlı adama da izah eder misiniz?"
Günün Sözü
İyi geçinmek iki kişinin kusursuz olmasıyla değil, birbirlerinin kusurlarını hoş görmesi ile olur.
Mehmet Türkmen
Gerilim
Nereden nereye...
Eskiden cemiyetlere giren gazeteciler vardı. Şimdi cemaatlere giren gazeteciler var...
Ahmet Nedim
Kolsuz Yaşar’dan
“Karım beni resmen dindar yaptı abi!"
-Ciddi misin?
"Evet... Onunla evlenmeden önce cehenneme inanmazdım!..”
Cuk
Kimbilir Tanrı'nın daha nice emirleri bizden gizlenmiştir.
Jerey Lee
Kıssa-dan
Sürücü belgesi sahibi olmakla, araba kullanma "ehliyet"ine sahip olmanın farklı şeyler olduğunu bir türlü öğrenemedik…
Gani Yıldız
Gerilim
"Öfkeyle geçen her dakikanız, mutluluğunuzdan çalınmış 60 saniyedir.
Emerson
Günün Olayı
"Alo Fatih" olayından sonra, yandaş bir gazetenin yönetmeni, "3 yıldır görevdeyim, Hiçbir güç kaynağından manşetimize müdahale gelmedi” diyor.
Demek ki, güç kaynakları atılan manşetlerden gayet memnun…
Günün Biberi
Erdoğan, "Biz darbelerden çok çektik" diyor.
Haklı!
12 Eylül "solu", 28 Şubat "Erbakan"ı tasfiye edince kendisi de altına iktidar koltuğunu çekti...
Akif Kökçe
Acun için iftar vakti!
TRT’nin yeni marifeti...
2014 Dünya Kupası maçlarından İftar saatine denk gelenler yayınlanmayacak... Bu maçlar muhtemelen "Acun Ilıcalı"nın sahibi olduğu "TV 8"e satılacak...
Ancak TRT yetkilileri henüz böyle bir anlaşma yapılmadığını açıkladılar...
Bu akıl almaz karara meslektaşımız "Tufan Türenç" tweet atmış :
"İftarda maç yayınlanmaz, diyen kafa iktidardaysa o ülke çağdaş olamaz. TRT'nin elinde bir sürü kanal var. İftar saatindeki maçları o kanallardan birinde yayınlarsın olur biter. Bu kadar bağnazlık olur mu?"