İnsana tapmak!

26 Ekim 2016 09:43
A
a
Sütiş Eskişehir
Hepimizin çok iyi bildiği bir fotoğraftır…
Nazi selamı veren yüzlerce insanın arasında, selam vermeden duran tepkili bir adamın olduğu fotoğrafı anımsadınız mı? Başkaldırın fotoğrafı da diyebilirsiniz bu fotoğrafa. Peki, başkaldırının sembolü haline gelen bu adam kim? Kendisi de bir Nazi Partisi üyesi olmasına rağmen, bir gösteri esnasında çevresindeki herkes Nazi selamı verirken kollarını sarmalayıp selam vermeyen bu kişi August Landmesser adlı bir Almandır. Kaderinin kendisini bir Yahudi kıza âşık ederek cezalandırdığı bu kişinin sonu da; ‘Alman ırkının onurunu küçük düşürmek’ suçu ile yargılanarak toplama kampında (cezaevi) ölmek olmuştur…
Adolf Hitler, tarihe adını yazdıran en büyük şizofrenlerdendir.
Kimine göre hala kahraman, Yahudi ırkından nefret edenlere göre kıymeti bilinmeyen bir kurtarıcı olarak nitelense de kanımca şizofren özelliği hep unutulan bir şerden başka bir halt değildir!
Ortadoğu coğrafyası başta olmak üzere; dizayn ediyoruz gerekçesi ile dünyanın ırzına geçen Yahudilerin şimdilerde Hitler’den daha da zalim olması, Hitlerin manyak olduğu gerçeğini görmezden gelmemize neden olamaz!
İnsanlık tarihine göz gezdirdiğimizde nice diktatörlerin gelip geçtiğini anlıyoruz. Yöntemleri ya da manyaklıkları farklı da olsalar, tek ortak özellikleri zalimlikleri, hepsinin de. Acımasızlıkları, ihtirasları, bencillikleri, doyumsuzlukları, aşağılık komplekslerini bir türlü yenememeleri gibi bilinçaltı kirliliklerini sayabiliriz…
Ve ne yazık ki tarihte sıkça görüldüğü gibi; durup dururken bir ruhu kirli şer yüzünden acılara maruz kalıyor insanoğlu. Toplumların kaderi ile oynanıyor, ülkeler arası kavgalara dönüşüyor zaman içerisinde. Dünya uzun yıllar boyunca savaşlar, alevler, kan revan içerisinde yaşanmaz bir hale dönüştürülüyor…
Peki, niçin insanoğlu geliştirmiyor o küçücük beynini?
Neden yaşanası bir dünya için harcamıyor gücünü?
Yüreğinde insani duyguları geliştirmek yerine neden ilkçağlardaki gibi bir yaşam şeklinde ısrarcı kimi zaman? Neden kan, neden kin?
Çünkü insan karmaşık bir yapıdır. Evrimleşme süreci boyunca milyon yıl daha geçse, güzel donatılarla bezenmesi ya da kanıksaması oldukça güç bir varlıktır. Dinler insanı kutsasa da, bence yeryüzünü yaşanmaz kılan yegâne unsur insandan başkası da değildir yemin ederim ki!
Bu yüzden dünyadaki tüm insanları artık sadece iyi insan ya da kötü insan olarak ikiye ayırmaktayım. İyilik ve kötülüğü de çok basit ve içten anlatmam gerekirse; kendisi ile barışık, çevresine (dünyaya) zarar vermemek adına kodlanmış türleri iyi insan olarak nitelemekteyim. Bunun tezadı olarak da dünyayı yaşanmaz kılmak için programlanmış şer (muzur) türleri de kötü olarak tanımlıyorum hepsi bu!
İnsanoğlu neden kendisi gibi bir canlıya tapmak ihtiyacı duyar hiç düşündünüz mü? Kendisi gibi dokuz aylık, kendisi gibi fani (hatta yerine göre cani), kendisi gibi aksırıklı-osuruklu birine neden tapınma; dolayısı ile onun ikbali adına tepinme gereği duyar?
Tek açıklaması vardır bunun; yetmezlik!
Kendine yetmeyen, kendini ifade edemeyen, bilinçaltı derinliklerinde daima açlık-doyumsuzluk sergileyen insancıklar tapar başka bir insana. Nedir peki koşulsuzca, tek bir sorgulama yapmaksızın insana tapınmanın sosyolojik adına; BİAT…
Dünyadaki acıların bir başka nedeni de insana tapmanın tanımlaması olan biat kültürünün baş tacı edilmesidir. Düşünmekle, sorgulamakla, yargılamakla zerre kadar ilişkisi olmayan toplumlar da biatin gereği olarak ‘ne denirse-ne emredilirse’ onu yaparlar. Birileri onlar için düşünüyordur, birileri onlar adına kararlar veriyordur zaten! Kılık kıyafetlerinden tutun da, yaşam biçimlerine dek; hatta ve hatta öbür dünyadaki konumları adına bile en hayırlı kararları veriyordur yine o birileri zaten! Cellâdına âşık olan esir tutkunluğu ile bağlanırlar giderek o birilerine. ‘Öl de ölelim, vur de vuralım’ temalı sloganlar geliştirirler daha çok yaranmak ve yavşamak adına!
Öl de öleyim uğruna köleyim dizeli, insan onurundan çok uzakta şarkılar çınlar hayatın her alanında tabii devamında. Sokaklarında insanın insanı zerre kadar çekinmeden ve acımadan vurduğu bir dünya yaratılır. Kan akar, cehalet akar, irin akar, riya akar bahsettiğim o sokaklardan ziyadesiyle. Birileri de bu işleyişin adına kader, kaderin bozuk para gibi harcadığı türlerine de kader kurbanı adını takarak yazdıkları senaryolarının tıkır tıkır işlemesini sağlarlar. İnanın bana sadece sağ geleneğe mahsus değildir biat kültürü. Bizim gibi (Arap kültürünün planlı biçimde enjekte edilip kendi kültürünün tarumar edildiği) toplumlarda; kendilerini sol-ilerici-sosyal demokrat-laik gibi tanımlayan kesimlerde de dizlerine kadar bu tezeğe gömülenler çokçadır. Ahmetçiler-Mehmetçiler-Baykalcılar-Sezginciler-Apocular-Goygoycular gibi isimlerle kraldan çok kralcılık yapar; böylelikle onların eteklerine tutunup bireysel çıkarlarını kollarlar.
 
 
SİZİN SESİNİZ
 
Ah bu anılar ah…
 
Facebook’u açar açmaz karşıma şu soru çıktı; geçen yıl bugün ne paylaştığını görmek ister misin? ‘İsterim’ diyerek tıkladığımda Eskişehir Atatürk Stadyumunda sevdiğim bir ağabeyimle birlikte çektirdiğim fotoğraf çıktı karşıma. Kol kola girmişiz, tebessüm etmişiz hayat ikimiz de. Polatlı’dan uzun yıllar öncesinden tanıdığım, dünya görüşlerimizin farklı olduğu ama birbirimizi tek bir defa dahi incitmediğimiz (saygısızlık etmediğimiz) bir ağabeyim. Rahmetlik Ahmet Kaynak ile birlikte çektirdiğimiz fotoğraftı bu. Devlet Bahçeli’yi tasvip etmiyorum (ya da sevmiyorum) diye ellerinden gelse bana yasak uygulamaya kalkacak bazılarına ithafen yayınlamak istedim bu yazımı ve fotoğrafımızı. Polatlı’dan ayrılalı 26 yıl olmuş, koca bir zaman dilimi yani. Lakin çok iddialı konuşuyorum ki; Polatlı’da hala ayak izlerim durur ve hala büyük bir kesim tarafından bilinir tanınırım. Bu yazımı ithaf ettiğim zatı muhteremler bir Polatlılı dostuma sorsunlar, Ahmet Kaynak ağabeyimin evlatlarına sorsunlar düzeyli-saygılı-sevgili ilişki nasıl olur diyerek! Alsınlar ağızlarının payını…
 
OZANCA
 
SES VER İNSANLIK!
Bu ABD her yeri bombalıyor gayretle
Altı milyarlık Dünya seyrediyor hayretle
Duyarlı birkaç ülke kınasa da nefretle
Bu gidişle dünyanın sonu daha karanlık
Dilini mi yuttun be n’olur ses ver insanlık…
                Akan boya değildir insanlığın kanıdır
                Ölen her can önemli hepimizin canıdır
                Yıllar süren bu vahşet ABD tufanıdır
                Her yer barut kokuyor her yer yıkık viranlık
                Dilini mi yuttun be n’olur ses ver insanlık…
Belli bu savaşların temelinde petrol var
ABD’nin amacı orta doğudaki kar
Tüm insanlık bir olsa dünya olur ona dar
Barışa kucak açar o zaman her meydanlık
Dilini mi yuttun be n’olur ses ver insanlık…
               Fikret der bu gidişle her taraf olur harap
               Neden hala tıs yoktur niye ses vermez Arap
               Kapitalistler bize her gün örerken çorap
               Daha ne kadar sürer bu sessizce seyranlık
               Dilini mi yuttun be n’olur ses ver insanlık…
                                                             Fikret DİKMEN
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi