Eskişehirspor ilk yarının sonları yaklaşırken Denizlispor karşısında beklenmedik bir yenilgi aldı…
Öyle bir ligde oynuyoruz ki; favori takımın olmadığı, fizik gücünün, teknik kapasiteyi çoğu kez alt ettiği, her takımın her takımı yenebildiği, rehavete asla yer olmayan bir arenadayız…
Ekip ruhuna İnanan, yüreğini ortaya koyan, koşan savaşan her takım rakibin adına bakmadan galip gelebiliyor…
Yıllarca Süper Lig deneyimi yaşamış, birbirinden yetenekli hatta yıldız sayılabilecek bir kadro yapısına sahipte olsanız uzun maratonda böyle sürprizleri olağan karşılamalısınız...
Bu ligi iyi tanıyan, sezon başından itibaren ligin zirvesini paylaşan ve şampiyonluk yolunda büyük iddia taşıyan Yeni Malatyaspor, Boluspor, Göztepe ve Sivasspor gibi takımlarda bu sürprizlerden nasibini aldı…
Göztepe karşılaşmasında affedilmeyecek stratejik hatayı bir kenara bırakırsak, Eskişehirspor için henüz kaybedilmiş bir şey yok. Önemli olan bu tür yenilgilerden ders çıkarabilmek…
Bu sonuçtan sonra taraftar sosyal medyada inanılmaz bir tepki sergiledi. Teknik Direktör Alpay Özalan ve bazı futbolcular eleştiri oklarının hedefi haline geldi. Bu yorumlar bir yere kadar kabul edilebilir. Harta çoğunda haklılık payı da olabilir…
Unutmayalım ki; gerçek taraftar böyle günlerde belli olur. Yoksa, iyi günde taraftar olmak işin en kolay yönüdür…
Allah’tan taraftarımız tüm karşılaşmalarda skora bakmadan hakemin son düdüğüne kadar desteği bırakmıyor…
Yine unutmayalım, sosyal medyadan yapılan ve hakarete varan yorumlar, geçmişleri ne kadar büyük başarılarla dolu olsa da, ne kadar profesyonel olsalar da takımın psikolojisini bozmaya yeter…
Bir kez daha yineleyelim; kaybedilmiş bir şey yok…
Sadece ilk yarıyı lider bitirme şansını kaybettik…
Asıl zorlu maraton ikinci yarıda yaşanacak. Yaşanan ekonomik sıkıntılara rağmen ara transferde aksayan bölgelere mutlaka transfer yapılacaktır…
Attila İlhan’ın “Ben sana mecburum” diye başlayan ünlü dizelerindeki gibi Eskişehirspor şampiyon olmaya mecburdur…
Hatalarına rağmen Alpay Özalan ve bu takım bunu başaracak güçtedir…
İkinci yarıda da buna benzer yol kazalarını belki yine yaşayacağız.
Yeter ki; bu yolda “İnancımızı
yitirmeyelim…”