İmamoğlu Ataç'ı örnek almış

İstanbul seçimlerinin bir yerel seçim olmaktan çıktığını, adı konulmamış bir Türkiye seçimi olduğunu defalarca dile getirdik

25 Haziran 2019 08:29
A
a
Sütiş Eskişehir
İstanbul seçimlerinin bir yerel seçim olmaktan çıktığını, adı konulmamış bir Türkiye seçimi olduğunu defalarca dile getirdik. Nitekim Eskişehirli politikacılar da İstanbul seçimleri için ağırlıklarını koydular. Sadece CHP'li değil, AK Partili, İYİ Partili ve MHP'li politikacılar da İstanbul'a mitil atmıştı. Kazanan ve kaybeden taraftaki bütün politikacılarımızı tebrik ederiz. Hepsi özverili bir şekilde çalışıp, gecelerini gündüzlerine kattılar. Eskişehirli olarak kendileriyle gurur duyduk... Bu isimlerden biri de Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç'dı. ES TV ekranlarında bir seçim değerlendirmesi yapan Ataç'a kendisinin sağ görüşlü bir bölgede rakibine yüzde 16 fark attığını, İmamoğlu'nun da yine sağ görüşlü İstanbul'da yüzde 9 fark attığını, bu işin sırrının ne olduğunu sordum. Aslında bu sorunun cevabını biliyordum. İmamoğlu'nun tarzını, kendi tarzına benzeten Ahmet Ataç'a katılıyorum. Her iki lider de sevgi diliyle konuşuyor. Her iki lider de ideolojik sloganları değil, hizmet dilini öne çıkarıyor. Türkiye yıllardır anlamsız bir gerginlik ve kamplaşmanın içinde bulunuyor. Bana kalırsa İstanbul seçimlerini kazanan Ekrem İmamoğlu değildi. Bana kalırsa İstanbul seçimlerini tatlı dil kazandı. Umarız ülkeyi yönetenler bu sonuçlardan sonra hatalarını fark eder ve kamplaştırmayı değil, bütünleştirmeyi tercih ederler...

'Bismillah Vira' zamanı 


9'uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel bir keresinde gazetecilere dönüp – şaka yollu – "Siz gazeteciler kazma – kürek takımısınız kardeşim" demişti. Kendisine hak vermişimdir hep... Bizim için her sene seçim olması demek, sürekli polemik imkanına sahip olmamız demektir. Dolayısıyla bir memlekette sürekli seçim olursa, bu işten en büyük keyfi gazeteciler alır. Ancak Türkiye'nin sürekli bir seçim ortamında olması, artık bizleri bile bıktırmıştı. Şimdi önümüzde 4 sene gibi uzun ve seçimsiz bir süreç var. Ayrıca milletçe yüzleşeceğimiz önemli sorunlarımız da bulunuyor. "Ekonomi kötü gidiyor" dediğimiz zaman birileri bizi hükumeti eleştirmekle suçluyor. Öncelikle 'Hükumeti eleştirmek' bir suç değil, haktır... İkincisi bizler sırf hükumeti eleştirmek için değil, ekonominin gidişinden gerçekten endişe ettiğimiz için bu eleştirileri yapıyoruz. Nur topu gibi bir S – 400 krizimiz var. Suriyeli mülteciler giderek bir beka sorununa dönüşüyor. İran'a Amerika'nın ambargo uygulaması bizi de etkileyecek. Kıbrıs Avrupa Birliği'nin açık hava garnizonuna dönüşüyor. Muhtemelen doğalgaz kaynaklarına erişmemizi bile engellemek niyetindeler. 
Suriye'nin Kuzeyinde bir PKKistan devletinin kurulması an meselesi. Üstelik Rusya da bu konuda Amerika'yla anlaşmış gibi gözüküyor. İnşallah yanılıyorumdur elbette... Ezcümle önümüzde fırtınalarla dolu bir deniz var. Vakit kavga etme vakti değil, 'Vira Bismillah' diyerek denizlere açılma vaktidir... 

AK Partililer üzülmesin 

Seçimlerden sonra kazanan tarafın sevinmesi ve kaybeden tarafın üzülmesi kadar doğal bir şey olamaz. Ancak hem sevinci hem de üzüntüyü fazla abartmamak lazım. Üzülen AK Partililerin öncelikle bilmesi gereken şey, dünyada muharebe kaybetmemiş bir generalin olmadığıdır. Napolyon savaş kaybetmedi mi? Uhud Savaşı'nda ne oldu? AK Parti de ardı ardına iki seçim mağlubiyeti aldı. Önemli olan yenilginin sebeplerini değerlendirerek ders çıkartmaktır. Bizler nicedir AK Parti'yi eleştiriyorduk. Eleştirilerimizde haklı olduğumuz sanırım ortaya çıktı. Şimdi parti kurmaylarının şapkalarını önlerine koyarak değerlendirme yapmaları gerekiyor. Yok böyle devam ederlerse, "Reis iyi ama etrafı kötü" demeyi sürdürürlerse bundan sonraki ilk seçimi de kaybederler. AK Parti'nin toparlanması için iki şey yapması gerekiyor. Birincisi zor, ikincisi ise daha zor. Öncelikle AK Parti'nin derhal parlamenter demokrasiye dönmesi gerekiyor. Bizler Başkanlık sisteminin Türkiye'ye uygun olmadığını, en büyük zararı da AK Parti'ye vereceğini belirtmiştik. Şimdi gelinen noktada AK Parti, parti olma vasfını kaybetti ve bir nevi, 'Recep Tayyip Erdoğan'ı Sevenler Derneği'ne dönüştü. Eskiden Sayın Erdoğan 'Davanın Lideri' idi. Şimdi 'Liderin Davası'ndan bahsediliyor... İkincisi ise daha zor olanı. Bir şekilde ekonominin düzeltilmesi lazım. Türkiye bir esnaf lokantası değildir. Öyle "Gelini mutfağa alalım, damadı kasaya koyalım" diyerek yönetilmez. Ülke ekonomisi, "Burası çok önemli" söylemleriyle düzelmiyor. Ekonominin başına ekonomiden anlayan bir kişinin getirilmesi gerekiyor. Ve bu kişinin kesinlikle AK Partili olması gerekiyor. Öyle dışarıdan bakan atamakla sorunların çözüleceği yok.


 
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon
Gerçekçi 25 Haziran 2019 16:22

Artık CHP olarak şu Suriyelilere el atın ya adamlar benim sehrimde ne hakla geziyorlar..Bi etrafıniza bakın adamlar Türkleri sevmiyor resmen Eskişehir işgal edilmiş .Genclerinize bir bakın iş bulamiyorlar, hadi bunlarida geçtim bu Suriyeli varlıklar sapıklık yapıyor...Ülke bu vahşi canavarlar yüzünden görünmüyor.Ilk işiniz aynı Bolu belediye başkanı nasıl benden "Bir tane bile Suriyeliye kuruş cikmaz" dediyse aynısını yapmak olsun.

1 4 Cevap Yaz
Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi