Son aylarda Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in Cumhurbaşkanlığına adaylığı yine gündeme geldi.
Söz konusu gündem maddesi Eskişehir’de kalmayıp, ülke genelinde konuşulan bir vaziyet aldı.
Örnek vermek gerekirse…
En son
Emre Kongar’ın Marmaris’te düzenlenen kitap günleri etkinliğinde gerçekleştirdiği tavır mesela.
Kongar etkinlik sırasında Yılmaz Büyükerşen’in elini tutup havaya kaldırıyor ve
“Halk olarak bastıracağız, bu adamı Cumhurbaşkanı yaptıracağız” ifadelerini kullanıyor.
Bu ifadeler etkinliğe katılanlarca onaylanarak alkışlanıyor.
*
Tabi, Yılmaz Büyükerşen’in Cumhurbaşkanlığına adaylığı konusu uzun yıllardır konuşulan, ancak bir türlü
gerçekleşmeyen bir mesele haline geldi diyebilirim.
*
Peki, Büyükerşen’in adaylık meselesi ilk kez ne zaman gündeme geldi ve gündeme getirenler kimlerdi?
Bir tanesi
Bülent Ecevit.
Bir diğeri ise
Tempo derginin çalışanları.
*
Öncelikle Bülent Ecevit’ten bahsedelim…
10. Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer’in görev süresi bittiği sıra
Bülent-Rahşan Ecevit çifti
Gülgun Feyman’ın sunduğu bir televizyon programına katılmıştı.
Hatta bu program
Sevgililer Günü’nde yapılan bir programdı ve Bülent-Rahşan Ecevit çifti nasıl tanıştıklarını ve birlikte nasıl parti kurduklarını filan anlattı.
Konu, Cumhurbaşkanlığı adaylığına gelince Gülgun Feyman, “Cumhurbaşkanı adayı kim olmalı” sorusunu yöneltti.
Bülent Ecevit ise “Ahmet Necdet Sezer ya da Süleyman Demirel keşke tekrar aday olabilselerdi” diyerek orta yollu bir cevap verdi.
Ancak deneyimli sunucu soruyu bir kez daha yöneltti ve “Peki, şuan sizin gönlünüzden geçen aday kim” diye sordu.
Bu sefer Ecevit,
“Benim adayım Yılmaz Büyükerşen’dir. Liyakatlidir, kendine güvenir, kendini kanıtlamış, tarafsız cumhurbaşkanlığı yapabilecek bir akademisyendir” ifadeleriyle soruyu cevapladı.
Bir de Tempo dergiye bakalım.
Derginin
18 Mayıs 2006 tarihli sayısında oldukça
ilginç bir kapak hazırlandı.
Cumhurbaşkanı adayını ve eşini temsil eden iki vücut kapağa konulmuş.
Ancak
kafa tarafı boş bırakılmış.
Derginin editörleri okuyucudan, gönlünden geçen adayın ve eşinin baş fotoğraflarıyla boşlukları doldurmasını istemiş, seçtiği adayı dergiye göndermesi gerektiğini belirtmiş…
Ve bunu şu ifadelerle duyurmuştu:
“Kaydırın, adayınızı Çankaya’ya çıkarın.”
“Cumhurbaşkanlığı bahisleri açıldı.”
“Çankaya’da kimleri görmek istersiniz?”
Peki, derginin okuyucuya dağıttığı kafa fotoğraflarında kimler vardı?
Bülent Arınç ve eşi.
Yılmaz Büyükerşen ve eşi.
Hikmet Çetin ve eşi.
Kemal Derviş ve eşi.
Recep Tayyip Erdoğan ve eşi.
Abdüllatif Şener ve eşi.
*
Hem Bülent Ecevit hem de Tempo dergi aşağı yukarı aynı tarihlerde Yılmaz Büyükerşen’in ismini Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda öne sürdü.
O günden bu yana da Büyükerşen’in ismi adaylık konusunda sürekli anıldı.
*
Hatta en son seçimlerde o kadar yaklaşmıştı ki aday olması işten bile değildi.
Ancak son anda verilen tasvip edilemez bir kararla Recep Tayyip Erdoğan’ın rakibi Ekmeleddin İhsanoğlu oldu.
*
Peki, Eskişehir’de Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda ismi geçen sadece Yılmaz Büyükerşen miydi?
Tabii ki hayır.
Bir de hocaların hocası
Orhan Oğuz vardı.
Oğuz, 1969 yılında Eskişehir milletvekili oldu.
1969-1971 yılları arasında da milli eğitim bakanı olarak görev yaptı.
1977 yılına kadar milletvekilliğine devam etti.
1973 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, adaylık konusunda adı geçti.
Bu anlamda Eskişehir’de Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda adı geçen ilk isim Orhan Oğuz diyebiliriz.
Ancak bu gerçekleşemedi.
Ve 73 seçimlerinde Fahri Korutürk Cumhurbaşkanı oldu.
*
Eskişehir’in yıllara dayanan Cumhurbaşkanlığı gündemi özetle bu şekilde.
Tabi, derdimiz Orhan Oğuz ya da Yılmaz Büyükerşen değil tabii ki.
Derdimiz, neden Eskişehir’den bir Cumhurbaşkanı çıkmasın?
İlla Büyükerşen aday olacak diye bir kaide yok ancak…
Böylesine hayranlıkla bakılan kentimizin, bir de Cumhurbaşkanı olsa…
Ortada öne sürülen ve etkili olduğu düşünülen bir isim mevcutsa…
Siyasi ayrılıkları bir kenara bırakıp ve kenetlenip o isme tek vücut destek gerekmez mi?
Tabii ki gerekir.
Ve sanıyorum Eskişehir buna hazır.
*
NOT 1: Bu yazıyı 8 Eylül 2017 tarihinde kaleme almıştım. O gün Hoca’nın cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda, “İlla Büyükerşen olacak diye bir kural yok ama neden olmasın” şeklinde bir yorum yapmıştım. Ama bu yorumu yaparken 2019’u işaret etmiştim. Şimdi ise net bir ifade kullanmamız gerekiyor diye düşünüyorum. Çünkü… İki ay sonra gerçekleşecek baskın bir seçim önümüzde duruyor. Bu anlamda toplumda infial yaratmayacak, herkesi kucaklayabilecek, parti mensubu olmasına rağmen tarafsız kalabilecek, yaşamı başarılarla dolu, ulusal ve uluslararası anlamda kabul görmüş ve tanınmış, iktisadı iyi bilen bir kişinin aday olması şart. Böyle bir kişi Türkiye’de bir tane. O da Yılmaz Büyükerşen. Büyükerşen gibi bir isim de CHP’ye nasip olmuş. O nedenle, CHP’nin adayı, ülke menfaatlerimiz gereği Yılmaz Büyükerşen olmalıdır ve Hoca’nın adaylığı ivedilikle açıklanmalıdır.
NOT 2: Şehir dışına çıkıyor olmam nedeniyle kısa bir süreliğine yazılarıma ara veriyorum. Görüşmez üzere…