İnanarak söylüyorum ki;
ikiyüzlü ve unutkan bir toplumuz!
Siyasi yelpazenin hangi kulvarında olursak olalım, hangi felsefeden bakarsak bakalım değişmiyor bu. Genelleme yaptığımızda maalesef bu bir Türkiye gerçeğidir. Biat kültürünün insanlarını
“koşulsuz ve sorgusuz inandıkları” gerekçesi ile yerden yere vururuz. Bence bu yargılamayı yaparken de haklıyız. Bir insana, cemaate, liderine, padişaha ölümüne tapınmak neyin nesidir kardeşim? Hele ki yaşadığımız bu çağda, ümmetlikten millet olma gururuna ermiş bizler için akıl işi midir, vicdan işi midir? Nedir bu kimliksizlik, aşağılık kompleksi, koyunluğu kabullenme ruh biçimi?
İyi de biat kültürünü yerden yere vuranlarda da tutarsızlık yok mu? Valla kimseler kusura bakmasın bal gibi var hem de. Ha kusura bakanlar da baksın, beni sevmeyen sözüm ona poster Atatürkçüleri, anti sosyal demokratlar da sevmezse sevmesin umurumdaydı sanki! Sol diye nitelenen kulvarın insanlarında da ikiyüzlülük var kardeşim hem de ziyadesi ile var…
Ölenin ardından kötü konuşmamak, bizim dinimizin bir öğretisi olup gayet de yerinde bir koşullamadır. İnsan hayata veda ettikten sonra ardından kötü konuşsak ne, iyi konuşsak ne? Lakin şöyle bir gerçek de unutulmamalı; toplumu için, insanlık için, dünyanın yaşanası düzeni için HAYRLI işlere adını yazdırmış insanları unutturmamak da erdemler arasındadır. Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyetin, bu ülkenin kurucusudur. Bu haldeyken bile liderinin ardından sövmekten zerre çekinmeyen onursuzların ziyadesi ile türediği ülkemde; bir kez daha belirtiyorum ki ölenlerin ardından kötü konuşmamalıyız…
Fakat şunu da unutmamalıyız! Kişi ölüp gittikten sonra hak etmediği methiyeleri dizmekten, lüzumsuzluktan kaçınmalıyız…
Tayfun Talipoğlu yaşama veda etti iki gün önce, öncelikle rahmet diliyorum elbet. Sağlığında kendisi ile hiç olumlu görüş bildirmediğim bu insana öldükten sonra da aynı tavrı sürdürmeyi ahlaki bulmam. Ama dedim ya; onun ardından methiyeler dizip bana bambaşka bir Talipoğlu tasviri çizmeye kalkanlara da
“bir dakika kardeşim” deyip sorgulamaya davet ederim. Yaldızlı ve samimiyetsiz sözcüklerinizle ancak kendinizi tatmin eder, kandırırsınız diye de eklerim zerre çekinmeden. Biz kırk kişiyiz, birbirimizi biliriz sözünü bilir misiniz? O halde bana bir başkasını anlatırken benim zekâmla alay edercesine anlatamazsınız tamam mı? Altmış bir yıldır eğilip bükülmemiş birine vefalı insan profilini gidin başka platformlarda deneyin…
“Cumhuriyetin yılmaz bekçisi”, “Korkusuz Atatürkçü” türünden süslemelerinizle abartının dibine vurursanız size de dur bakalım deriz elbet! Kimi kime anlatıyorsunuz yahu siz? Onu sevmeniz, hayattan kopuşuna yanmanız son derece güzel ve insanca. Lakin bu abartılı ve yerini bulmayan övgülerin yararı ne? Kendi görüşlerime bir virgül koyarak Polatlılı arkadaşım Hakan Küren’in haklı paylaşımını sunuyorum sizlere…
***
Sabahtan beri çok şaşırıyorum, sanki Sayın Talipoğlu için ağıtlar yakacak insanlar. Ben insana aydın ya da insan yönüyle bakarım. Tayfun Talipoğlu'nun da sadece insan olduğunu düşünüyor ve bu nedenle üzülüyorum öldüğüne. Peki, aydın olmanın sorumluluğunu yerine getirebilmiş midir Tayfun Bey? Bence koca bir hayır. Silivri zindanları için verilen mücadelenin neresindeydi bu arkadaş, sorgulamalıyız bence. Aydınlar ve devrimciler mücadele ederken AKP’den iki kez milletvekili adayı olan ve yandaş televizyonlarda ayda 90.000 TL alarak program yapan ülkede yaşanan sorunlarla ilgili tek kelime etmeyen kimdi acaba? Ömrü boyunca dimdik duran eğilmeyen Aziz Nesin, Levent Kırca Tarık Akan’lar varken aydın diyemem ben bu arkadaşa… İnsan sadece insan ama olumsuz yanları çok olan...
***
Şimdi ölenin ardından konuşuyor diye haksız mı Hakan Küren, ya da hain mi? Valla dedim ya isteyen benim de kusuruma baksın, kesinlikle haklıdır Hakan kardeşim. Bu ölenin ardından kötü konuşmak değildir asla. Yaşadığı tarihte neler olduğunu bilmekten aciz insanlara, gereksiz yere işgüzarlık yapanlara tokat gibi bir anımsatmadır sadece. Haydi, cesareti olan biri de çıksın desin ki; söylediklerinizin hepsi yalandır! Söz konusu bu kişi işin kolayına kaçıp AKP’den aday olmamıştır, Cumhuriyet ilkelerinden asla ödün vermemiştir.
“TRT’de büyük paralara programlar yaparken Cumhuriyet ve Atatürk zerre kadar aklına gelmemiştir” sözlerinden ötürü Hakan Küren’i yalancılıkla itham etsinler, olası mı?
Bir kez daha söylüyorum, ölenin ardından kötü konuşmak değildir yapılan, gereksiz yere hatta bilgisizce işgüzarlık edenlere bir tepkidir bizimki. Okumuyorsan, bilgi sahibi olmuyorsan, izdivaç ve dizi programlarından kafanı kaldırıp hayatın gerçeklerinden kaçıyorsan olmadık zamanlarda ahkâm kesmendir sinirimizi bozan. Anladın mı değerli kardeşim?
Not: Talipoğlu’nun söyleşilerinden sadece birini anımsatıyorum;
http://www.milliyet.com.tr/talipoglu-ndan-ses-getirecek-ocalan-aciklamasi-siyaset-1696155/
SİZİN SESİNİZ
Tek adam rejimi Allah’a isyandır...
İlahiyatçı yazar Cemil Kılıç’ın yazısı oldukça okunan yazılar arasında. Kısaltarak paylaşmak istedim…
Peygamberimize dediler ki;
“gel vazgeç şu işten, kurulu düzenimizi bozma. Kölelik düzenini bozma…”
Seni başımıza Tek Adam yapalım, kralımız ol! En güzel kadınları sana verelim. Ne kadar mal ve para istiyorsan ayaklarının önüne serelim! Yeter ki İslam’ı yaymaktan vazgeç! Peygamber yine hayır dedi. Ne hazin ki bu yalın gerçekler ortadayken birileri peygamber üzerinden, din üzerinden Tek Adamlığa meşruiyet kazandırmaya çalışıyorlar. Oysa o peygamber, deyim yerindeyse elinin tersiyle itti.
Ve dedi ki;
“Vallahi bir elime Güneş’i, diğer elime Ay’ı verseniz yine de davamdan vazgeçmem…”
OZANCA
Tevazu ile gelsin, kimde erlik var ise.
Merdivenden iterler, yüksekten bakar ise.
Kim ki yüksekte gezer, er geç yolundan azar
Dış yüzüne o sızar, içinde ne var ise.
Bir kez gönül yıktınsa kıldığın namaz değil,
Yetmiş iki millet de yüzünü yumaz değil.
Yol odur doğru vara, göz odur Hakkı göre,
Er odur yerde dura, üstten bakan göz değil…
Yunus EMRE