Sadi Seda yazdı
Pazartesi günü Eskişehirspor-Ümraniyespor ile karşı karşıya geldi…
Maçtan önce büyük-küçük kime sorsak herkes “Eskişehirspor rahat kazanır. Üç puana şiddetle ihtiyacımız var. Üç puan moral oral olacak” diyordu…
Doğrusu bende üç puan alacağımıza inanıyordum…
Üç puan beklediğimiz maçta bir puanı son dakika da kurtarabildik…
Ama şunu gördüm…
Siyah-Kırmızılı futbolcular, geçen 4 haftada ortaya konulan performansın daha üzerinde bir performans gösterdi…
Daha derli toplu bir futbol sergilediler…
Ama defans yine evlere şenlik…
Akaminko yine hatalar yaptı…
Geçtiğimiz haftalarda attığı gollerle dikkatleri üzerine çeken Hasan Ayaroğlu, Ümraniye karşısında beklentilerden uzaktı…
Yerini Semih Şentürk’e bırakmak zorunda kaldı…
Defansta ve gol yollarında sıkıntılar var…
Bunu yönetim de biliyor…
Ancak transfer yasağından dolayı bu bölgelere takviye yapılamadı…
Bu kadro ile sezon sonuna kadar yola devam etmek zorundayız…
***
Gelelim maçın hakemi Abdülkadir Bitigene…
Çok kötü bir maç yönetti…
Pozisyonları “yakından takip edeceğim” derken futbolcularla ya çarpıştı ya da toplar ona çarptı…
Faul pozisyonlarının bazılarında düdük çalmadı, bir birlerine hafif temaslardaki pozisyonlara çalarak gereksiz şekilde akınları durdurdu…
Eskişehirspor’un iki penaltılık pozisyonunu es geçti…
Birincisi tamam…
Vermedi, fazla tartışma da yaşanmadı…
Ama ikincisi apaçık penaltı idi…
Rakip futbolcu resmen tekme vuruyor…
Ama ne yan hakem ne de orta hakem bu pozisyonu görmüyor (!)
***
Ya sen sahaya atlayan sözde taraftar…
Ne yapmaya çalıştın…
“Dost” musun, “düşman” mı?
Senin sahaya atladığından dolayı ceza gelirse ki gelir…
Bu cezayı ödeyebilecek misin?
Bu tür taraftarları aranızda barındırmayın…
Eskişehirspor’a zarar veren her kim olursa olsun, Eskişehirspor sevdalısı olamaz…
***
Sonuç olarak Ümraniye karşısında oynanan futboldan değil ama kazanma azmi beni tatmin etti…
İki veya üç hafta sonra kondisyonu artmış, oyun düzeni yerleşmiş olacak Eskişehirspor maç kazanmaya başlar…
Biraz daha sabır…
*-****
Allah korumuş
Pazartesi günü kızım Merve Seda okuldan çıkacak oğlunu almak için 26 AC 894 plakalı arabasıyla Yenikent’teki evinden Seyitgazi Caddesine iner…
Daha önce herhalde mazot taşıyan bir araç geçmiş olacak ki, araçtan sızan mazot caddeyi kaplamış…
Hava sıcak…
Mazotta asfalta yapışınca adeta buz etkisi yaratmış…
Kızımda önündeki araca çarpmamak için ani fren yapmak zorunda kalınca mazot kaplamış asfaltta arabası kayarak bölünmüş yolun başındaki çiçeklerle kaplı parktaki yön tabelasına çarparak durabilmiş…
Kendisinde herhangi bir yara bere yok…
Allah korumuş…
Ancak otomobili ciddi hasar görmüş…
Kızım Odunpazarı Belediyesine telefon ederek yolun mazotla kaplandığını ve bu yüzden kaza yaptığını söylemiş…
O sırada Odunpazarı Belediyesine ait cadde yıkama aracı gelerek mazotla kaplı caddeyi yıkamaya başlamışlar…
Mazotun üzerine su dökülür mü?
Su ile mazot temizlenir mi?
Yıkamanın çözüm olmadığı anlaşıldığında ise bu kez kum dökülerek başka araçların kaza yapmamaları için sözde önlem alınır…
Kızım trafiğe telefon ederek rapor tutulmasını ister…
Olay yerine gelen Trafik ekibi de, “tek taraflı” kaza olduğundan raporu ona göre düzenler…
Tek taraflı kaza olduğu için, aracındaki hasar bedelinin kendisi tarafından karşılanacağı söylenir…
Bu arada bilirkişi de olay yerine gelir…
“Belediye’nin tabelasına zarar verdiğinizden dolayı size ceza çıkar” der…
Yola dökülen mazotu temizlemeyen, yolun kaygan olduğuna dair uyarı tabelası koymayan belediye, “yön tabelasına zarar verdi” diye ceza kesecek…
Bu ancak Türkiye de olur…
Avrupa da ise, yola mazot sızdıran o araç bulunur, yaşanan olumsuzlukların o araç sürücüsünün hatasından kaynaklandığı için bütün masraflar ödettirilir…
Mazot Kaplı caddeye uyarı levhası koymadan mazotun üzerine su sıkan belediyeye de ceza yazılır…
Şimdi kızımın mağduriyeti kim tarafından telefi edilecek?
Yola “kaygan yol” levhası koymayan belediye mi?
Yoksa mazot sızdıran aracın şoförü mü?