Eğer seçimlere giriyorsanız, kazanmayı düşünürsünüz. Ancak kaybetmek gibi bir ihtimali de aklınızın bir köşesine not edersiniz
Eğer seçimlere giriyorsanız, kazanmayı düşünürsünüz. Ancak kaybetmek gibi bir ihtimali de aklınızın bir köşesine not edersiniz. Not edersiniz ki, kaybederseniz yenilgiyi kolayca hazmedin. Ancak Türkiye genelinde ve özellikle AK Parti cephesinde pek çok aday, kaybetmeyi hazmedememiş durumda. Sürekli itiraz etmeleri, kazanan belediye başkanlarının mazbatalarını vermemeleri sanırım bu hazımsızlık sorunundan kaynaklanıyor. Kendilerine karbonatlı su içmelerini tavsiye ederim. Pahalı pahalı ilaçlar almalarına hiç gerek yok. Karbonatlı su hazımsızlığa çok iyi gelir... Sonuçta onca engellemeye karşın Eskişehir'de Sayın Büyükerşen, Ataç ve Kurt mazbatalarını aldılar. Bunu da – doğal olarak – bir gösteriye dönüştürdüler. Yani iki kere sevinç gösterisinde bulundular. İki kere kazanmış gibi oldular. Biz de kendilerini iki kere tebrik ederiz. Bir diğer sevinçli mazbata haberi de Ankara'dan geldi. Sayın Mansur Yavaş da mazbatasını alarak basının karşısına gururla çıktı. İstanbul'da Ekrem İmamoğlu'nun da mazbatayı yakında alacağını tahmin ederiz. Seçimler biteli 9 gün oldu. Bu süre zarfında İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde gerekli 'Temizlik' operasyonu sanırım yapılmıştır. Artık Ekrem İmamoğlu'nun da mazbatayı alması yakındır. Sayın İmamoğlu'nun da mazbatayı alarak bunu bir gösteriye dönüştürmesi mümkün. Seçimleri kaybetmek utanılacak bir şey değildir. Halk sizi anlamamış olabilir. Ya da halka derdinizi iyi anlatmamış olabilirsiniz. Ancak seçimleri kazanan isimleri tebrik etmemek utanılacak bir davranış. Netice itibarıyla seçimlerden sonra, "Bize oy veren ve vermeyen bütün seçmenlere teşekkür eder, rakiplerimizi tebrik ederiz" deseydiniz, iki kere mağlubiyet utancı yaşamazdınız.
Kalan son kale de düşmesin
Eskişehir Barosu, 5 Nisan Avukatlar Günü nedeniyle düzenlenen bir programda bir araya geldi. Maalesef son dakikada çıkan bir gelişme, çok istememe karşın geceye katılmamı engelledi. Avukatlık mesleği, Türkiye için ekmek kadar, su kadar gerekli bir meslek. Elbette her meslek kutsaldır. Fakat iş hukuka geldiği zaman bir kere daha durup düşünmek gerekişor. Hele bizim gibi adalet duygusunun yerlerde süründüğü memleketlerde avukatlarımıza herkesin sahip çıkması gerekir. AK Parti iktidara gelirken "3 Y" sloganını kullanmıştı. Yani yoksulluğu engelleyeceklerini, yolsuzluğa son vereceklerini ve yasakları kaldıracaklarını belirtmişlerdi. Geldiğimiz noktada yoksulluğun diz boyu olduğunu anlatmama gerek yok sanırım. Yolsuzluk konusuna ise hiç girmeyeceğim. Zaten neyin ne olduğunu AK Parti'ye oy veren seçmenler bile çok iyi biliyor. Yasaklara gelince... Ülkemiz 17 sene öncesine göre çok daha yasakçı bir memleket hâline geldi. Üstelik kanunlarla yasaklanan şeylerin dışında fiilen uygulanan yasaklar da var. Mesela bir gazetecinin "Sigaraya zam geldi" diye haber yapabilmesi için aklından zoru olması gerekir. Türk basının yüzde 90'ını oluşturan ve iktidar tarafından tasarlanan 'Havuz Medyası'nda "Fiyat güncellemesi" demek zorundasınız. Eğer şaşkınlık edip de "Zam" derseniz, derhal muhasebeye uğramanız gerekir. Vatandaşın hakkını araması da giderek zorlaşıyor. Devlete karşı sıradan bir vatandaşın hakkını aramasının ne kadar zor olduğunu anlatmama gerek yok sanırım. Eskiden hakkını arayan vatandaşlar birbirlerine "İyi bir avukat tanıyor musun?" diye sorarlardı. Şimdilerde AK Parti'den kimi tanıdıklarını soruyorlar. Durum maalesef böyle. Hatta "Aman başımız belaya girmesin" diye düşünüp, bildiklerimizin hepsini de anlatmıyoruz... Özetlemek gerekirse batıyoruz... Milletçe, memleketçe batıyoruz... Allah sonumuzu hayır etsin. Bu koşular altında cefakar avukatlarımız, Türkiye'nin hukuk sisteminde kalan son kale konumundalar. Eğer avukatların üzerindeki baskı daha da şiddetlenirse, o son kaleyi de kaybederiz. İşte o zaman "Batıyoruz" diyemeyiz. Zira çoktan batmış oluruz... Eskişehir Baro Başkanı Mustafa Elagöz ve kıymetli meslektaşlarının Avukatlar Günü'nü tebrik ederim. Dik durmaya devam etsinler. Çünkü onlar da muktedirlerin önünde diz çökerse mahvoluruz...