Ömer Duru yazdı
Karadenizli baba, Almanya’da çalışan oğluna mektup yazmış:
“Sevgili uşağım… Allah’ın selamı tabidir…
Mektubumu çok yavaş yazıyorum.
Çünkü bilirim ki, senin okuman yazman biraz zayıftır. Çabuk okuyamazsın… Benden yana sual edersen Allah’a şükür iyiyim… Türkiye’de işsizlik var diyorlar inanma. Ben yeni bir iş buldum… Emrimde iki bine yakın adam var… Hepsi de sessiz sedasız. Kendi halinde… Ne iş bulduğumu merak etme, yazacağım… Patlama… Hani baş ol da, istersen soğan başı ol demişler ya… Ben iki bin kişinin patronuyum artık… Mezarlık bekçisi oldum…”
--//--
Dün bir mektup aldım…
Yükseköğrenimini yaptığını belirten bir genç diyordu ki:
“Kimya bölümü mezunuyum… Tehlikeli madde taşıma uzmanıyım… Ama iş bulamıyorum… Bana yardımcı olur musunuz?”
İlginç değil mi?..
Ailesinin bin bir sıkıntı içinde okuttuğu genç okulu bitiriyor.
Diplomasını alıyor...
Ardından asgari ücretle bile olsa iş bulamıyor...
--//--
İşsizlik başa bela…
Ve çok ilginç…
Okumuş işsizler kimseden destekte göremediklerini söylüyorlar.
Diyeceksiniz ki:
“Sınava girsinler...”
Evet sınava girsinler de…
Kazananlar neyse de…
“Üniversite mezunu olup da sınav kazanamayanlar ne yapacak?”
--//--
İşsizlik neyse de bir de “baş belası terör” var...
Başbakan Davutoğlu akıl veriyor:
“Yolda belde gördüğümüz herkese “esselamü aleyküm” diyelim. Sihirli bir kelimedir. Teröre gerçek darbeyi selamlaşmak vurur.”
Buyurun çıkın işin içinden...
Ne kadar basit bir çıkar yol değil mi?
Aynı olayı Türkler Erdoğan için ABD’de uygulayıp:
“Hep bir ağızdan “Aaaaaa” diyerek tepkilerini dile getirmişler.
Öyle diyor bir yazar…
“Televizyonda bir komedi filmi gibi izledik”
--//--
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD’ye yaptığı gezi ortalığı karıştırdı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan demiş ki:
“Obama’nın son yorumuna üzüldüm.”
Obama’nın son sözü:
“Okuduğumuza göre basın özgürlüğüyle ilgiliydi.”
Peki Obama ne demişti?
“Türkiye’de basına yönelik yorumlar yanlıştır. Ben basın özgürlüğüne güçlü biçimde inanan biriyim. Bunu Erdoğan’a da söyledim. O’na demokrasi vaadiyle göreve geldiğini hatırlattım. Türkiye’de benim rahatsız olduğum bazı eğilimlerin olduğu bir sır değil.”
İşin gerçeği bu…
Türkiye’de gazeteler ve gazeteciler hakkında açılan binlerce davayı bilmeyen yok…
Durum böyle olunca:
“Hatayı biraz da kendimizde arasak nasıl olur acaba?”
--//--
Tüm bu gelişmeler ülkemiz açısından önemli elbette...
Kendi konuştuğumuzu kendimize yakın olanların “alkışlaması” bizi kandırmasın.
Biraz da dışarıda konuşulanlara kulak verelim artık.
Verelim ki:
“Gerçekler çıksın meydana…”
Günlerin getirdiği
-Emirdağ’da nöbet değişimi—
Geçtiğimiz günlerde yığınsal bir katılımla kongresi yapılan Emirdağlılar Vakfı’nda seçimi kazanan Murat Kahya ve arkadaşları görevi devralmış. Kısa ve özlü bir konuşma yapan Murat Kahya “Bu bir nöbet değişimidir. Hizmet bayrağını ekibimle birlikte en iyi noktalara taşımak için görev aldık. Vakfın kuruluşundan bu yana emeği geçen herkese şükranlarımızı sunuyoruz. Kongreler ve seçimler geride kalmıştır. Kazanan ben, sen değil, Emirdağ duygusudur. Şimdiye kadar hizmet eden başta Orhan Özkır olmak üzere tüm hemşehrilerimize teşekkür ediyorum” demiş. Görevi devreden Orhan Özkır ise “Amacımız Eskişehir’de yaşayan Emirdağlılara daha iyi hizmettir. Bir olursak daha da diri oluruz” diye konuşmuş.
Hemşehrilik adına güzel bir duygu. Murat Kahya’ya kolay gelsin diyor, yeni yönetim kurulu üyelerine başarılar diliyoruz…
--Han’ın kültür zenginliği—
Han Belediye Başkanı Erdal Şanlı ile arkadaşımız Şener Çetin konuşmuş. Kültür ve sanat üzerine görüşlerini açıklayan Şanlı diyor ki, “İlçemiz tarihi zenginlikleriyle tam bir açık hava müzesidir. Böyle bir yer Avrupa ülkelerinde olmuş olsaydı, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı buraya koyarlardı.”
Şirin ilçelerimizde Han’da ucundan kıyısından kazılar yapıldı. Halen de Anadolu Üniversitesi’nden Ahmet Oğuzalp’in çalışmaları takip ettiğini duyuyoruz. Ama yeterli değil. Şener Çetin’in söylediği gibi “Zengin bir tarihe sahip olan bu şirin kentin mutlaka değerlendirilmesi” gerekiyor.
Han yıllardır “ucundan kıyısından kazıların yapıldığı şirin bir ilçemiz”. Dahası Başkan Şanlı’nın söylediği gibi geçtiğimiz yıllarda değişik ekipler tarafından kazılar yapılmışsa da arkası alınmamış. Çıkan tarihi eserler yerinde kalmıştır. Oysa bu eserlerin korunması için hiç olmazsa bir tarihi açık hava müzesi kurulması gerekiyor… Şener Çetin güzel bir olayı sermiş gözler önüne… Belediye Başkanı Erdal Şanlı “Kültür Bakanlığı’na” sesleniyor. Öyleyse bu tarihi değerlere daha fazla gecikmeden, işi politik malzeme yapmadan sahip çıkmanı yolunu bulmalıyız...