Görüşler
İddia bu ya!..
Refahyol Hükümeti’nde ve Erbakan’ın Başbakan olduğu günlerde yasaklanmıştı...
Sofya’da, Bakü’de ve Kıbrıs’ta hala açık ama…
“Kapatıldı bütün kumarhaneler...”
İşte o günlerde Erbakan Hoca atılmış: “Milli Piyango’yu, at yarışlarını, loto’yu-toto’yu hatta içkiyi de yasaklayalım...”
Bir danışman “Ne yapıyorsunuz hocam?”’ demiş:
“Memleket batar, memleket!..”
…….
Unutamadığımız bir anıdır...
Sovyetler Birliği tarihe karışmadan önce bir telefon gelmişti :
“Beyefendi, arkadaşla iddiaya girdik. Siz gazetecisiniz bilirsiniz diye düşündük, Rusya’nın nüfusu ne kadardı?”
Verdik yanıtını...
Aradan on dakika geçmeden aynı kişi yine telefonda.. Ama bu kez beyefendi değildi!
“Sizin gibi gazetecinin?” diye başlayıp gitmişti!. İddiayı kaybetmiş...
Ama bizim hatamız yoktu...
Rusya’nın nüfusunu sormuştu..
“Sovyetler Birliği’nin değil!..”
…….
Şans oyunlarının, iddianın tarihi de insanlık kadar olmalı…
Maliye Bakanlığı’nın son yönetmeliğinden anımsadık bunları…
Buna göre, şans oyunu bayileri ilk ve ortaöğretim okulları, ibadethaneler ve gençlik merkezlerine 100 metreden yakın olamayacak. Mevcut bayiler için bu hüküm üç yıl süreyle uygulanmayacak…
Ama dikkat!
“Bu yönetmeliği çıkaran iktidar döneminde, şans oyunları bayilikleri de on kat artmış...”
Çoğunluğu da yandaşlara verilmişi..
Son “üç yıllık” süre de onlar için tanınmış olmalı…
…….
İddia bu ya, giren girer...
Gün gelir de, “Gazetecisiniz bilirsiniz” diye diye başlayıp sorarlar mı!
“Türkiye’nin nüfusu ne kadardı?”
Cumartesi öyküsü
Hipokrat yeminlinin büyük acısı!
Yoğun bir servisti çalıştığım bölüm. Günün ilk çayını içme fırsatını yakalamıştım ki, hemşire odasının telefonu çaldı. Karşıdaki ses bir trafik kazasının olduğunu ve içlerinde çocukların da bulunduğunu söylüyordu. Tüm yorgunluğumu unutmuş, hızla acil servisine yönelmiştim ki, diğer telefonda nöbetçi hekimiyle gelip gelmeme konusundaki tartışmalarını duydum!..
Nöbetçinin sesi çınlıyordu!
"Ne yapalım? Bırakalım bu insanlar ölsünler mi? Gelmek zorundasınız..."
Konuşma böyle sürüp giderken asansöre binip acil servisine koştum. Herkes elinden geleni yapmaya çalışıyordu. Durumu oldukça ağır olan 15-17 yaşlarında bir genç kız vardı... Beyin cerrahı henüz gelmediği için orada bekletiliyordu.
Kendime ait serum ve tedavileri uyguladıktan sonra çocuğun başına gidip ilgilenmeye çalıştım. Şuuru yerindeydi. Konuştuklarımı anlıyordu ama yanıt veremiyordu...
…….
Hayatının son anlarını yaşadığını görüyor ve yalnız olduğu için korkunç derecede üzülüyordum. Ellerimi sımsıkı tutuyor, gözlerinden yaşlar döküldükçe kahroluyordum... Bir süre sonra artık aramızda değildi...
Derken, beyin cerrahı geldi, ölmüş gencin üzerindeki çarşafı almamı istedi. Kaldırdığımda doktorun yere yığıldığını gördüm! Ne yazık ki, çok geç kalmıştı.
"Kızının acısıyla felç oldu ve bir daha da görevine dönemedi...”
Ama anne o heyecan!..
Genç kız annesine sorar:
"Aşk nasıl bir şey?"
Anne, biraz duraksadıktan sonra anlatmaya çalışır:
-Aşk şöyle bir şey... Hani mesela çok zengin ve yakışıklı bir adama rastlarsın, seni Venedik’e götürür. Güzel bir araba alır, bir daire alır, elmas gerdanlıklar, altın yüzükler hediye eder. Mutluluktan uçarsın. İşte böyle bir şey...
"Ama anne, peki o heyecanlar, güzel duygular, kalbin küt-küt atması, ilk buluşma, ilk öpücük, bunlar yok mu?"
Kadın, "Haaa onlar mı?" diye devam eder:
"Kızım onlar seni bedavaya getirmek için meteliksiz komünistlerin uydurduğu şeylerdir, sakın aldanma!..”
Gerilim
AKP'li Hüseyin Çelik "Gökçek'i çok ama çok başarılı buluyorum" demiş.
Nasıl bulunmasın?
Topbaş’ın “Gezi’de yüzüne gözüne bulaştırdığı” yeşil katliamını, Gökçek “ODTÜ’ye yaptığı anı baskınla” halletti…
Kıssa-dan
“Üniforma Avrupa’da unutuldu. Tarihe gömüldü" filan diyorlar ya...
Ya dünyadan hiç haberleri yok!
Ya da "giyim serbestisi" adı altında türban için her palavrayı mübah sayıyorlar...
Nilgün Cerrahoğlu
Günün Balı
Tarih, daha çok herkesin kendine göre ideolojik bakışına alet edilen bir bakışla ele alındı...
Kimine göre "Abdülhamit" Kızıl Sultan oldu, kimine göre de büyük padişah...
Günün Sözü
Gerçeği arayanlara inanın, bulduklarını iddia edenlerden çekinin...
Andre Gide
Cuk
Umutları ne büyütür?
"Paylaşılan bir zeytin tanesi belki de..."
Mehmet Tuncer
Günün Sorusu
Doğmak için en iyi ülke İsviçre’ymiş. Peki, "Doğduğunuza pişman olmak için en iyi ülke hangisi?"'
Bilin bakalım...
Kaynananın isteği
Yeni damat şehre giderken karısına seslenmiş:
"Sor bakalım, annemin bir isteği var mı?"
Gelin de kulağı az duyan kaynanasına eğilip sormuş:
"Kaşlarını alayım mı?"
Kaynana, avazının çıktığı kadar bağırmış:
"Yok yok istemem, hiçbir şey istemem!.."
Günün Şiiri
Duvarcının aşkı
Kendimi öldürmeyi düşündüm
Ben sade bir duvarcı
Sen ise
Eczanesi olan adama aşık
Bir kadınsın diye
Artık eskisi gibi düşünmüyorum
Tuğlaları eskisinden daha düzgün
Diziyorum
Elimde mala, öğleden sonraları
Daha yavaş sesle şarkı söylüyorum
Hele gözüme güneş gelip de
Altındaki merdiven titreyince
Üstelik harç tahtalarını da
Yanlış yere koysam
Bil ki seni düşünüyorum...
Cari Sandburg (Varlık-1951)
Ya olmasaydı
Yandaş medya Cumhuriyet Bayramı olduğunu görmezden geldiği gibi yandaş televizyonlar da törenleri canlı yayınlamadılar.
"Nedir Cumhuriyet’e bunca düşmanlık?"
"Atatürk" olmasaydı bu ülkede bugün Cumhuriyet olmayacaktı. Çünkü Kurtuluş Savaşı’nın bitiminde "Atatürk" dışında hiç kimseden "Cumhuriyet" sözü duyulmamıştı.
"Atatürk"ün en yakın arkadaşları bile savaş sonrasında iktidarın; tekrar Osmanlı Hanedanı’na veriİmesini savunuyorlardı.
Eğer Cumhuriyet ilan edilmeseydi, Türkiye bugün Ürdün, Suriye, Mısır veya benzeri bir rejimle yönetiliyor olacaktı...
Ne "Tayyip Erdoğan" Başbakan, ne de "Abdullah Gül" Cumhurbaşkanı olacaktı...
Günün olayı
“Abdullah Gül’ün doğum günü 29 Bkim’miş...
Biz de Cumhuriyet değerlerinin bir bir yok edildiği bir ortamda, "29 Ekim’de Çankaya'da ne kutlanıyor acaba?" diye düşünüyorduk...
Günün Biberi
Erdoğan, "Marmaray asrın değil, asırların projesidir" diyor.
Trafik sorununu yabancılar "normal projelerle" çözerken, AKP’liler"asırların projesiyle" bile çözemiyor...