Başarı kavramı, kendimiz için belirlediğimiz hedefe ulaşma ve bunun sonucunda elde edeceğimiz maddi ve manevi ödülün elde edilmesi olarak tanımlansa da, genellikle herkesin görebileceği ve onaylayacağı yani “dışsal başarı” yönü daha ağır basmaktadır.
Genellikle de servet, şöhret, makam vb. gibi dışsal başarı ölçütlerine ulaşmak ise herkesin varmak istediği hedeflerin başında gösterilir.
Kısacası, başarılarına şahitlik edenlerin ya da bilenlerin daha fazla olması önemli bir doyum sağlar, insanlara…
Elbette hırs, cehalet, saygısızlık, gözü dönmüşlük, kurnazlık, başkalarının onur sahasına girmek ve kural tanımazlığa dayanmadığı sürece, dışsal başarı alanları hem bireyin hem de toplumun ilerlemesi açısından oldukça önemlidir.
Böyle bir dışsal başarı sağlamak ise önce “içsel başarıya” ulaşmış yani; özgüven, erdem, adalet, empati, tolerans, iç barış, sevgi, inanç, cesaret, sarsılmazlık, sabır, sebat, neşe gibi kavramları dengeli bir şekilde hissetmeyi gerektirir.
Belki de başkalarına bağımlı olmadan, kendi içimizde ulaşabileceğimiz en yararlı başarı seçeneklerimizdir, bu kavramalar…
Çünkü bizi insan yapan, hayatımıza anlam katan ve yaşamın mutluluğunu hissetmemizi sağlayan bu değerlerdir...
Üstelik de, bir gün kaybetme tehlikesi de yoktur ve sürekli sana aittir. Bitmiş, tamamlanmış bir süreçte değildir…
Bu nedenle, içsel başarıya ulaşmanın kendi içinde bir dehası, gücü ve büyüsü vardır.
Önemli olan, kullandığınız başarı formülüne ait bileşenlerin farkında olabilmek, sanırım…
Dışsal başarının nedenli önemli olduğunu yazımın başında belirtmiştim. Ama istenen o ki; her iki yönde de başarılı olan insanlarımızın sayısı artsın…
Zaten iç başarısı yüksek olan insanları anlamanın en güzel yolu da, elde ettikleri dış başarıyı taşıma biçimleridir…