Amacımız belliydi. 43 Yıllık kupa hasreti sona erecek, “Mevlana”nın manevi huzurundan bütün kenti mutluluğa gark edecek o görkemli kupayı Eskişehir’e getirecektik…
Ama olmadı. Olmasına izin vermediler…
Bir tarafta 15 Milyonluk bir metropolün 109 yıllık futbol çınarı, diğer tarafta Anadolu’nun bozkırını meşale gibi aydınlatan 750 binlik kentin futbol filizi…
Bir tarafta “Mekteb-i Sultani” gibi bir kültür yuvasının, UEFA Kupası, Avrupa Süper Kupası, onlarca Lig ve Türkiye Kupasıyla dolu şanlı bir futbol mazisinin etik değerlerini hiçe sayarak, özellikle ezeli rakipleriyle 30-40 yıldır girdikleri it dalaşının nefret tohumlarını ekmeye devam eden günümüzdeki lümpen taraftarı…
Diğer tarafta yalnızca 2 önemli kupası ve 49 yıllık mazisiyle yüreklere sevda eken, birçok mütevazı kulübe rol model olmuş, tribün güzelliklerinin ilk temsilcileri, Anadolu’da ki futbol devrimini ateşlemiş, tevazu doruklarında yaşayan siyah kırmızılı bir aşk…
Her şey ne kadar da güzel başlamıştı…
Şiddetten beslenen futbol teröristleri yoksa izine mi ayrılmıştı?
Hayır hayır! Maç saati yaklaştıkça Konya Caddeleri’ de karışmaya, kaynama başladı…
Şiddet eğitimiyle donanımlı, gözü dönmüş GS taraftarları “Mohaç, Ridaniye” ya da “Mercidabık” meydan muharebesine çıkmış ellerinde yatağan ve zincirlerle saldıran zorba yeniçerileri aratmadılar…
Konya polisinin zamanında yaptığı müdahaleler olmasaydı maazallah 1967 yılında Kayseri-Sivas maçında 43 kişinin ölümüyle sonuçlanan o kara günün bir benzerini yaşamak hiçten değildi…
Futbolumuzu yöneten “TFF” güçlü olmadıkça, adil olmadıkça, gereken kararları alacak yüreği ve kararlılığı gösteremedikçe bu ülkenin futbol kaosundan kurtulamayacağı gün gibi aşikâr…
En azından Galatasaray’da forma giymiş eski bir basketbolcuyu böylesine önem taşıyan bir finale atamak hangi aklı evvelin ya da evvellerin işi anlamak mümkün değil…
Maç için söylenecek çok fazla bir şey yok. Üstelik böyle kötü bir Galatasaray’ı her zaman yakalamak mümkün olmayabilir. Ancak haftalardır gol atamayan bir takımla Kupa kazanabilmek ancak mucizelere bağlıydı. Beklenen mucize de gerçekleşmeyince sinyor Mancini’nin apoletlerine bir yıldız daha takarak Türkiye’deki tatilini biraz daha uzatmış olduk…
Bir masal akşamı daha hüzünle biterken maçın değil ama tribünlerin gerçek efendilerini gözyaşlarıyla alkışladık…
Bir takımın büyüklüğünün “yalnızca kupalarla ya da şampiyonluklarla sınırlı olmadığını” bütün ülke bir kez daha gördü...
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...