Bizde tuhaf bir hastalık var, hükumetin yaptığı güzel icraatları görmek yerine, kara çalmaya bayılıyoruz
Bizde tuhaf bir hastalık var, hükumetin yaptığı güzel icraatları görmek yerine, kara çalmaya bayılıyoruz. Elbette hükumetin beğenmediğiniz yönleri olacak. Bunları da yüksek sesle eleştireceksiniz. Ancak bir partiye duyulan kinin, insanların "Kalplerini ve kulaklarını" mühürlememesi lazım. Kalpleri ve kulakları mühürlü olanlardan – Maalesef – Eskişehir'de çok görüyoruz. Özellikle Yılmaz Büyükerşen'e karşı duydukları kin, iyice komik duruma düşmelerine neden oluyor. Sayın Büyükerşen'in yaptığı onca güzel şeyden biri de, Eskişehir'deki ipek böcekçiliğini geliştirmesi. Söz konusu uygulamalar Amerika'da düzenlenen 'En İyi Sürdürülebilir Uygulamalar Yarışması’nın “En İyi Sürdürülebilir Gelecek” kategorisinde birincilik ödülü almış. Sayın Büyükerşen'in bu aldığı kaçıncı ödüldür? Bir Eskişehirli olarak bize yaşattığı kaçıncı gururdur? İnanın ben hesabını yapamayacağım. Ancak gurur duyması gerekenlerin bir kısmının sinirden kudurduklarını da görüyorum. Bazen içimden, "Aman Hocam yapma! Bu kadar başarılı olma! Adamcağızların bir yerlerine inecek. Bu yaptığınız vicdansızlıktır" diyesim geliyor. Fakat daha sonra söz konusu kişilerin kalplerinin, kulaklarının zaten mühürlenmiş olduğunu hatırlıyorum. "Onlar yüzsüzdür, hiçbir yerlerine inmez" diyorum içimden...
Sazak'ın unuttuğu iki şey
MHP Milletvekili Metin Nurullah Sazak, "Barış bildirgesi" adı altında yayınlanan saçmalıklara karşı net bir tutum sergiledi. Öncelikle mevzubahis bildiriyi imzalayan akademisyenlerin fikirlerine zerre kadar katılmadığımı belirteyim. Bir kere 'Barış' istemek, masum bir şey gibi gözükebilir. Ancak ülkede 'Savaş' var anlamına da gelebilir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kimseyle savaşmıyor. Zaten savaş, eşit ve saygıdeğer iki devlet arasında olur. Bizim yaptığımız alçak teröristlerle mücadele etmektir ki, o terör örgütleri dengimiz değildir. Tıpkı "Anneler ağlamasın" sözünün masum gibi gözükmesi gibi yani... Biliyorsunuz şeytanın en büyük kurnazlığı, kendisini masum gibi göstermesiymiş... Ancak Sayın Sazak'ın unuttuğu iki husus olduğunu da düşünüyorum. Öncelikle bir grup bilimadamının bildirisine karşı bildiri yayınlayan 1071 akademisyenimizin demokratik haklarını kullandıklarını, düşünce hürriyetinden faydalandıklarını unutmayalım. Tıpkı fikirlerine katılmadığımız diğer bilimadamların fikir hürriyeti olduğu gibi. Yani beğenmediğimiz fikirlerin ortaya atılması vatana ihanet değildir. Nihayetinde fikir özgürlüğünden kaynaklanan mahsurların izalesi, yine fikir özgürlüğüdür.
Metin Nurullan Sazak'ın unuttuğu bir konu daha var. O akademisyenlerin yayınladığı sözde 'Barış' bildirgesinde yazılan her şey. Hem de noktası ve virgülüne kadar her şey, daha bir iki hafta öncesine kadar Sayın Hükumetimizin yüksek sözle söyledikleriydi. Ne yani? Akademisyenlerimiz, Sayın Cumhurbaşkanımızın söylediği sözleri tekrarladıkları için mi yargılanacak? Sevgili MHP'liler önce müttefiki oldukları partiye ve onun geçmişine bir baksınlar...
Alın terleri kurumadan
Eskişehirsporlu futbolcular Çarşamba günü yapılması gereken gece antrenmanına çıkmadı. Futbolcular tam 5 kere kendilerine söz verilmesine karşın ödeme alamadıklarını belirterek, söz konusu eylemi yaptıklarını belirttiler. Hemen belirtelim; Eskişehirspor'un futbolcuları vefakâr ve cefâkârdır. Bu futbolcularımızın ekseriyeti geçtiğimiz sezon "Kesin küme düşer" denilen Eskişehirspor'u ligde tutmak için büyük fedakarlıklar yaptılar. Hepsine teşekkür ederiz. Şimdi beklentimiz Sayın Osman Taş yönetiminin futbolcuların alacaklarının – en azından bir kısmını – temin etmesidir. Eskişehirspor'un şampiyon olacağı yok. Eğer kulübümüz akılcı bir şekilde yönetilirse, kümede kalacağımıza da kesin gözüyle bakıyorum. Üstelik bunu, 6 puan ceza almamıza karşın söylüyorum. Ancak sahaya çıkıp da mücadele edeceksek, bunu futbolcularımız yapacaktır. Dolayısıyla futbolcularımızı üzmememiz gerekiyor. "Varoluş mücadelemiz bugüne kadar büyük kararlılıkla devam etmektedir ve edecektir" diyen siyah – kırmızılı futbolcularımızın, "Para almazsak sahaya çıkmayız" demek istemedikleri açık. Ancak aynı futbolcuların da iyi niyetlerinin fazla zorlanmaması lazım. Futbolcularımıza, teknik heyetimize ve kulüp çalışanlarına, alınlarının teri bile kurumadan haklarını verelim. Göreceksiniz kümede kalmak gibi bir sorunla karşılaşmayız. Fakat tekrar ediyorum; "İşçinizin alın teri kurumadan hakkını teslim ediniz"