Mardin'de terör örgütü PKK mensuplarınca gerçekleştirilen ve Derik Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk'ün şehit olduğu saldırıda makam odasına tuzaklanan patlayıcıyı Kaymakamlık görevlilerinin yerleştirdiği ortaya çıktı.
Kaymakam’ı şehit eden bombayı çalışma arkadaşları yerleştirmiş!
Derik Kaymakamı’na düzenlenen bombalı suikast failleri Kaymakamlık ve Belediye çalışanları çıktı. İddialara göre bombayı İstanbul'dan, Derik Kaymakamlığı Yazı İşleri Müdürü getiriyor. Paketi odaya yerleştirmesi için yeğeni (Yazı İşleri Şefi), patlatması için de Derik Belediyesi Zabıta Amiri görevlendirmiş. “İnsanlığın bittiği yer” dedirten manzara da şu; olayı planlayan T.E. hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi şehit kaymakamın cenaze törenine de katılıp timsah gözyaşları dökmüş...
İnsanlardan vatan haini çıkar, omurgasız çıkar, şeref yoksunu çıkar, sapık çıkar, deyyus çıkar; velhasıl kelam binlerce kötü sıfatlarla özdeşleşecek tipler çıkar. Ama böylesi nasıl çıkar, lütfen otuz saniye gözünüzü kapatarak empati kurunuz! Her gün “Günaydın-hayırlı sabahlar, selamünaleyküm, merhaba” diye selamladığınız bir insanın odasına; kendiniz gibi emperyalist bir gücün diğer maşaları ile işbirliği yaparak bomba yerleştireceksiniz. Sekiz-dokuz saat aynı havayı kokladığınız insanın yüzüne kahpece gülüp, onu en savunmasız anında havaya uçuracaksınız. Bunun adına da “halkların kendi kaderini tayin hakkı” adına mücadele, kendinize de “gerilla” diyeceksiniz öyle mi, Amerikan maşaları? Sizden olsa olsa vatanını peşkeş çeken gavat olur bre şeref yoksunları! Ha vatanını peşkeş çekmişsin ha evindekini ne fark eder ki? Ha diyeceksiniz ki “zamanında bize taviz üstüne taviz verenlerin, (29 Ekim Cumhuriyet Bayramı günü) sınırdan girerken kahramanlar gibi alkışlatanların hiç mi günahı yok?” Tarih öyle bir arşivdir ki, istediğiniz kadar tahrip edin, silmeye çabalayın ki tüm çabalarınız nafiledir! O arşivlere günü, vakti zamanı gelindiğinde, şöyle bir incelendiğinde tüm günahkârların şecereleri ortaya çıkar hiç merak etmeyin!
“Hiyerarşik İhanet” demekle ne doğru bir haber manşeti yapmışlar gerçekten de. TC kavramından nefret eden sayısız satılık maşalar var bu topraklarda. Gerek pkk, gerek ışid uzantısı değişik adlarla fink atıyorlar güzel ülkemizde. Cemaat yapılanmaları da kırla gidiyor merak etmeyin! Atatürk’ten nefret edip her saniye küfür eden haysiyet yoksunları da çeşitli cemaatler adı altında Cumhuriyet düşmanlığı yapmayı görev sayıyorlar kendilerine…
İşin şu kısmını hiç düşündünüz mü değerli okurlarımız?
İşin şu kısmını benim dışımda dillendirene tanık oldunuz mu?
Söz konusu ettiğim Türkiye Cumhuriyeti (dolayısı ile Atatürk) düşmanlarının nicesi bu Cumhuriyet’in işçisi-memuru-işadamı konumunda olup senin benim (bizim) vergilerimizden kesilenlerle maaşlarını alıp Cumhuriyet’in nimetlerinden yararlanmaktalar! Hiç birisi de şunu demez farkında mısınız; ben sevmediğim bir kişinin ve onun kurduğu sistemin nimetlerinden yararlanmam. Verecekleri maaşa, kazanımlara tenezzül etmem…
Var mı tanıdığınız böyle biri?
Var mı bu kadar onurlu, mert, erkek olanı?
Yok, çünkü bu saydığım emperyalist gücün maşalarında olmayan yegâne donatı ŞEREFTİR…
Ülkeme, devlete, Cumhuriyet’e düşman olacaksın; sahibini sesi bir köpek olarak vatanımın altını oyacaksın ve bir de beğenmediğin devletten maaş alacaksın, teşvik alacaksın!
Üçün birini alırsın sen…
SİZİN SESİNİZ
Savaşmayıp Sevişenlerin Ülkesi!
Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkan Yardımcısı, Meclis Mülteci Hakları Alt Komisyonu’na bilgi vermiş. Buna göre, Suriyelilerin doğum oranı Türk vatandaşlarını geçmiş iyi mi?
Suriyelilere 2011'den 2016 Eylül sonuna kadar 20 milyonun üzerinde poliklinik hizmet; 967 bin Suriyeli yatarak tedavi; 824 bin civarında ameliyat gerçekleştirilmiş. Bu süreçte 177 bin Suriyeli bebek doğmuş. Son bir yılda 70 bin Suriyeli doğum yapıp, sınırdan nakledilen 35 bin civarında Suriyeli yaralıya acil sağlık hizmeti verilmiş. Türkiye'ye sığınan Suriyelilerin önemli bir kısmı çocuk ve kadınmış. Bugün itibarıyla 25 milyar dolardan daha fazla bir insani yardım yapılmış…
Bir zamanlar atılan bir slogandı; Savaşma-Seviş!
Gerçekten de bunu uygulamış Suriyeliler. Ortada bir savaş var, oluk oluk kanlar akıyor Ortadoğu’da. Lakin rekor derecede çocuk doğurmaktan da geri kalmıyor gözünü sevdiklerim! Şimdi bazı kuşumun aydını entel emmiler bana ucuz akılları ile saldıracaklardır. “Peki, kardeşim ne yapsın bu mazlumlar” diye seslenerek. Valla o sığ yüreğinizle insanlığı bana öğreteceğinizi sanıyorsanız ben asıl size şunu öğreteyim o zaman. “Sevişmesinler, ülkeleri için savaşsınlar” anladın mı?
Entel emmiler şunun garantisini de verebilecek şeyde mi?
Gün gelip milyonlarca Suriye kökenli insan, bu topraklar üzerinde benim de hakkım var diyebilirler mi? Ne dersiniz?
OZANCA
BU VATAN KİMİN?
Bu vatan, toprağın kara bağrında
Sıradağlar gibi duranlarındır;
Bir tarih boyunca, onun uğrunda
Kendini tarihe verenlerindir...
Tutuşup: kül olan ocaklarından,
Şahlanıp: köpüren ırmaklarından,
Hudutlarda gaza bayraklarından,
Alnına ışıklar vuranlarındır...
Ardına bakmadan yollara düşen,
Şimşek gibi çakan, sel gibi coşan,
Huduttan hududa yol bulup koşan,
Cepheden cepheyi soranlarındır...
İleri atılıp sellercesine,
Göğsünden vurulup tam ercesine,
Bir gül bahçesine girercesine,
Şu kara toprağa girenlerindir...
Tarihin dilinden düşmez bu destan:
Nehirler gazidir, dağlar kahraman,
Her taşı bir yakut olan bu vatan,
Can verme sırrına erenlerindir...
Gökyay'ım ne yazsan ziyade değil,
Bu sevgi bir kuru ifade değil,
Sencileyin hasmı rüyada değil,
Topun namlısında görenlerindir... Orhan Şaik Gökyay