Hey sen!

30 Ağustos 2016 09:00
A
a
Sütiş Eskişehir
Bu günün önemini biliyor musun?
Bundan tam doksan yıl önce bu gün neler yaşandı, ömrü hayatında bir kez olsun yürekten hissedebilir misin? Albay Reşat Bey adını hiç duymuşluğun var mı? 1918'de İngilizlere esir düşüp kurtulduktan sonra, 1919'da millî mücadeleye katılmak üzere İnebolu’dan (istiklal yolu) üzerinden Ankara’ya geçmiştir Reşat Bey. Mustafa Kemal tarafından 11. Kafkas tümeni (sonradan 21. tümen) Komutanlığı’na getirilir. En kritik mevkide bulunan Çiğil Tepe’yi düşmandan temizlemesi emredilmiştir paşa tarafından kendisine.
27 Ağustos 1922 sabahı 57. alay bu tepeyi kuşatmış, saat 10.30'da Mustafa Kemal telefonda komutana;
– Reşat Bey, bu önemli tepeyi ne zaman alacaksınız?
– Komutanım, yarım saat sonra alacağız.
– Başarılar diliyorum.
Mustafa Kemal (10.45):
– Düşmanın halen direndiğini görüyorum. Gözümüz o tepede, çok önemli.
– Komutanım tepeye düşman bir tümen yığmış direniyorlar, ama alacağız komutanım, mutlaka alacağız.
Mustafa Kemal (11.00):
– Reşat Bey'i istiyorum.
– Komutanım, Reşat Bey size bir mesaj bırakarak intihar etti. Okuyorum, komutanım.
– Yarım saat zarfında bu tepeyi almak için söz verdiğim halde sözümü yapamamış olduğumdan dolayı yaşayamam komutanım… Mustafa Kemal'in gözlerinden yaşlar boşanır… Hâlbuki Albay Reşat Bey’in aslanları Çiğiltepe’yi son anda gâvurun elinden almayı başarmıştır ama sözünü tutamadığını düşünen onurlu Türk subayına bu anı görmek kısmet olmamıştır…
Doksan dört yıl önce bugün ne oldu biliyor musun?
Günümüz masallarına, söylemlerine kanmadan bir kez olsun (hiç değilse bu gün olsun) VATAN paydasında buluşabilir misin?
Allah aşkına bireysel çıkarlarından arınıp, günlük beklentilerinden ve nefsinden arınıp bir kez olsun bu günün önemini tam kalbinle hisseder misin? Tabii var ise!
Osmanlı’nın son dönemleri… 1918’de elli yedi yaşında tahta geçen Vahdettin, Emperyalist İngiltere’nin bir numaralı hayranı. Kara Sultan lakaplı padişahla Damat Ferit Paşa ikilisi! Kara bir leke olan Sevr Antlaşması ile koca bir imparatorluğu gelinecek son noktaya taşımışlardır. Mustafa Kemal ve yoldaşlarının Anadolu'daki soylu uğraşları zaferle sonuçlanınca, Türk Milleti de hürriyetten yoksun kalamayacağını, bağımlı yaşayamayacağını bütün dünyaya kabul ettirmiş oldu.
26 Ağustos taarruzu ile başlayan onur savaşı, 30 Ağustos Zaferi ile sonuçlandı. “Ulusal Bağımsızlık Savaşının” destanı yazıldı.
Bu destan tüm dünyaya haykırıldı ve dünyadaki mazlum ülkelerin halklarına birer meşale oldu… İhanete varan bir yönetimin başındaki Vahdettin’in padişahlık sıfatı kaldırılınca, İngilizlerle anlaştı. Bir gece Dolmabahçe rıhtımından bir motora bindi ve açıkta demirli “Malaya” zırhlısına sığınarak İstanbul'dan kaçtı. İhanetinin bedelini karşılamak, buna katlanmak, hesap vermek yürekliliğini de gösteremedi. Şimdilerde onun için kaçmadı, sürgüne gönderildi namelerini okuyor “ortaçağ böcükleri”. Tam doksan dört yıl önce bu günlerde, üzerinde bulunduğumuz topraklarda şehitlerimizin oluk oluk kanları akıyordu. Yani günü, yani zamanı geldiğinde bağımsızlık uğruna gözlerini kırpmadan ölüme koşuyordu bu millet. Demek ki bu milletin evlatları günü geldiğinde gereğini yapabilecek kudrete sahip!
Ne demişti Mehmet Akif; Allah bir daha bu millete bir İstiklal Marşı yazdırmasın… Yeter ki o gün gelmeye görsün!
Hey sen; kafasını kuma sokan kişi! Uyan sabah oldu…
 
 
SİZİN SESİNİZ
 
Siroma nedir?
 
Siroma, “Romanların yoğun olarak yaşadığı yerlerde sosyal içermenin desteklenmesi operasyonu” olarak biliniyor.
Türkiye’nin AB üyelik sürecinde müzakere ettiği başlıklardan biri olan, “Roman Açılımı” çerçevesindeki uyum çalışmalarını destekleyen, Romanların yoğun olarak yaşadığı yerlerde sosyal içermenin desteklenmesi operasyonu (SİROMA), Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse ediliyor. Çalışmalarına 2015 yılı Kasım ayında başlanan Romanların yoğun olarak yaşadığı yerlerde sosyal içermenin desteklenmesi operasyonu kapsamında Ankara, Adana, Balıkesir, Hatay, Edirne, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Kırklareli, Manisa, Mersin ve Tekirdağ’dan oluşan 12 pilot ilde 24 ay boyunca Roman vatandaşlara çeşitli konularda yardım ve danışmanlık sunulacakmış...
Fakat dakika bir, gol bir; Kırklareli Vali Yardımcısı Tahir Demir daha işin başlangıcında ağzından incileri döküyor. Şöyle diyor; “Roman kadınlar çalışıp, erkeklere şarap parası yetiştiriyor…”
Vali yardımcısının engin bir felsefe yüklü bu sözleri üzerine bazı Roman dernekleri başkanları toplantıyı terk ediyorlar…
Farkındaysanız bu projede pilot bölgelerden bir tanesi de Eskişehir. Bu kentte de Roman vatandaşlarımız yaşamakta. Belirli mahallelerde adeta tecrit edilmişçesine yaşam sürdüren bu insanların gerçekten de ivedi olarak toplumsal bütünlük paydaşında değerlendirilmesi gerektiğine inananlardanım. Bu ülke onların da ülkesi olduğuna göre, ülkenin birinci sınıf vatandaşı olmaları adına gereken yapılmalı. Öyle lafla, yaldızlı seçim sözleriyle, gönül almalarla değil. Adam gibi gereği yerine getirilmelidir. Önce okumaları için, eğitim görmeleri için seferberlik başlatılmalı. Üniversite kazanıp okuyan Roman gençleri yüz binleri aşmalı. Hayatın her alanında, devletin nice katmanlarında görevler almalılar. “Kentsel Dönüşüm” tekerlemeleri vardı bir aralar sıkça dillendirilen ne oldu? Dönüşüm, yani çarpıklıklardan arındırarak yaşanası bir şekle dönüştürmek kenti.
Dolayısı ile insanların yaşam kalitelerini de artırmak…
Dediğim gibi belirli mahallelerde sıkışıp kalmış bu insanların yaşadığı bölgelerin isimleri zikredildiğinde zihninizdeki ilk çağrışım ne oluyor bana dürüstçe kim söyler? Adli vakalarda adı çok geçen semtlerimiz hangileridir bana kim söyler?
Yedisinden yetmiş yedisine müzik konusunda Tanrı’nın yetenekle donattığı bu insanlardan neden konservatuar mezunu binlerce genç çıkmasın? Neden dünyaca ünlü müzisyenlerimizin listesine yüzlercesi dâhil edilmesin? Neden vali, kaymakam, doktor, öğretmen, subay evlatları ile gururlanmasın Romanlar?
Roman deyince neden evrensel değerleri, cumhuriyet değerleri ile donatılmış topluluklar akla gelmesin? Şart mı Roman deyince aklımıza ilk gelen sıradan ve sığ özelliklerin sıralanması?
Ben Roman denince; saçlarında pembe karanfilli kadınların dokuz sekizlik ezgiler eşliğinde raks etmelerini, eğlence sektöründe meze olan erkeklerin hayatlarını boşuna heba etmelerini kabul etmek istemiyorum.
Roman gibi bir yaşam biçimi diliyorum bu topluluğa sayfalar dolusu…
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi