Herkes Uğur Mumcu olamaz ki!

Şinasi Kula yazdı

26 Ocak 2017 09:47
A
a
Sütiş Eskişehir
Bazı yazılarımız yıllar sonra da güncelliğini koruyor ise, ülkenin makûs kaderini gayet net biçimde gözler önüne seriyorsa; gerçekleri ortaya koyan yürekle ilgili olarak öncelikle bir samimiyetten söz etmek olasıdır. Tasvir ettiğiniz tablo her ne kadar iç açıcı olmasa da öngörü sahibi olmanın ayrıcalığını dile getirmenizde hiçbir mahsur yoktur! Klişe günlere sığdırılıp, ertesi günlerde unutulacak isimlerden olmayan bir gazeteciden söz etmek hoş olur kanısındayım bir kez daha…
                                               ***
Kolay mıdır bir Mustafa Kemal olmak, yedi düvele posta koymak?
Ülkesini gözden çıkarmış bir padişaha rağmen üstelik!
İngiliz emperyalizminin boyunduruğuna girerek, bağımsızlık yanlısı yurtseverlere karşı dini kullanmaktan zerre kadar çekinmeyen bir padişaha karşı; Anadolu insanını birleştirip “Kurtuluş Savaşı Destanı” yazdıran bir Atatürk olmak ne denli zor ise Uğur Mumcu olmak da öyle kolay değildir…
Atatürk devrimlerinin devamı ve tamamlanması, Cumhuriyet değerlerinin korunması uğruna verdiği onurlu bir yaşam mücadelesine tanıklık edip de hayran olmamak olası mıdır bu yiğit gazeteciye?
Gözlerimin önünde hala televizyon programlarının her karesi... Duruşu, tavrı, donanımı, kararlılığı ve kendine olan güveni ile yobazların, pkk’nin, mafya bozuntularının, darbeci generallerin korkulu rüyası olmuş bu korkusuz yüreği kelimelerle nasıl anlatabilirim ki?
Tartışma programlarında onun karşısına çıkıp ecel terleri döken Mehmet Barlas’ın, Abdurrahman Dilipak’ın, Nazlı Ilıcak’ın, Hasan Mezarcı’ların şu an aklıma gelmeyen daha nice yanardönerin o komik hallerini unutmamız olası mıdır?
Girdiği her tartışmada ortaya koyduğu dokümanlarla, tarih bilgisi ile kararlı ses tonu ile izleyenleri kendisine hayran bırakan bu yiğit kalem sadece bir biçimde susturulabilirdi! Korku tanımayan, dalkavukluğu, yardakçılığı asla yaşam biçimi olarak kabullenmeyen Uğur Mumcu 24 Ocak 1993 Pazar sabahı kahpe maşalarca katledildi.
Evinin önünde, ailesinin ve çocuklarının gözleri önünde hem de…
Pkk’lı maşalar sevmezdi onu.
Amerikancı mandacılar sevmezdi onu.
Atatürk düşmanları sevmezdi.
Padişah yalakaları sevmezdi.
Yobaz güruh sevmezdi.
Mafya bozuntuları sevmezdi onu…
Yani kısaca memleketimizin altına dinamit yerleştirmek üzere kodlanmış ne kadar hain varsa sevmezdi gazeteci Uğur Mumcu’yu…
Bu kadar çok düşmanı olup böylesine dik duran, bilgisini ve ideolojisini en etkin bir silaha dönüştüren bağımsızlık yanlısı bu aydın karşısında sadece gevelerdi tüm bu haşereler…
Ne onu katleden katil çakallar bulundu, ne de azmettirenler.
Çünkü derinliği okyanus ötelerine varan; “Kemalizm’i tasfiye edin” emrini veren emperyalist gücün kaynağına ulaşmak olası değildi. Görünen yüz, sadece sembolik de olsa yerli taşeronlardı…
Benim hüznüm şudur saygın okurlarım.
Başbakanlığı “bana sağcılar adam öldürdü dedirtemezsiniz” diyen Süleyman Demirel’in yaptığı bir hükümette, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı da sosyal demokrat kimliği ile Erdal İnönü idi! Adalet Bakanı Mehmet Seyfi Oktay idi!
Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin idi!
Kültür Bakanı Fikri Sağlar idi!
Turizm Bakanı Abdülkadir Ateş idi!
Sanayi ve Ticaret Bakanı Tahir Köse idi!
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Moğultay idi!
Bayındırlık ve İskân Bakanı Onur Kumbaracıbaşı idi!
Devlet Bakanları Güler İleri, Erman Şahin, Türkan Akyol ve İbrahim Tez idi! Ve bir devletin en üst kademelerinden birinde bulunan Erdal İnönü, “Uğur Mumcunun katillerini bulmak bizim şeref borcumuzdur” demişti. Ne acıdır ki Sivas katliamında aydınlar cayır cayır yakılırken yine aynı isim, Erdal İnönü bu kez Tansu Çiller’in Başbakan yardımcılığı görevindeydi. 33 aydının diri diri yakılmasını sadece televizyon kanallarından izlemek zorunda kalmış, yardım çığlıkları karşısında (telefonlarla arandığında) hiçbir varlık gösterememişti…
Demem şudur, bu yazımın hemen ana fikrini sunayım.
Atatürkçü olmak, demokrat olmak, ilerici olmak da kolay değildir.
Ama Uğur Mumcu olmak hiç de kolay değildir!
Bunun için çift başlı bir yürek gerek önce.
Kaya gibi bir ideoloji ve kişilik gerek.
Kütüphane gibi bilgi birikimi ve en önemlisi de bireysel beklentilerden arınmış, aşktan öte memleket sevdası gerek, memleket sevdası gerek…
                                                       ***
Yazımın sonuna bir düşüncemi daha sunayım.
Uğur Mumcu’nun unutturulmaması adına etkinlikler düzenlemekte hiçbir sakınca olmadığı gibi, yurtsever insanların gelecek kuşaklara tanıtılması (unutturulmaması) boynumuzun borcudur. Lakin samimi yapıldığı sürece, amacına denk düştüğü sürece, böylesi etkinliklerde bireysel çıkarlar olmadığı kokuşmadığı sürece etkinlikler amacına ulaşır. Aksi takdirde körler sağırlar paydasında antipatik bir hale de bürünebilir. Bir avuç insanın kendi kendilerini tatminden öteye gitmeyen itici bir etkinliğinden öteye gitmeyebilir. Şöyle örnek vereyim isterseniz. Uğur Mumcu adına yapılacak “güzellik kraliçesi” ne denli mide bulandırıcı ise, böylesi halk kahramanlarını gelecek nesillere tanıtmak ve taşımaktan uzak tüm etkinlikleri de aynı kategoriye koyabilirsiniz rahatlıkla. Amacına denk düşmeli yani…
 
OZANCA
 
Bir pazar sabahıydı, Ankara kar altında
Zemheri ayazıydı yaz güneşi koynunda
Ucuz can pazarıydı kalemim düştü kana
Zalimler pusudaydı bedenim paramparça
                    Çevirdim anahtarı apansız bir ölüme
                    Şarapnel parçaları saplandı ciğerime
                    Ucuz can pazarıydı kan doldu gözlerime
                    İsimsiz korkuları katmadım yüreğime
                    Bembeyaz doğruları yaşadım ölümüne
Uğur'lar olsun Uğur'lar olsun
Hüzünlü bulutlar yoldaşın olsun
Bir keskin kalem, bir kırık gözlük
Yürekli yiğitlere hatıran olsun…
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi