Öncelikle rakipleri olan Kazım Kurt ve Volkan Doğan kadar tanınır bir isim olmadığı açık.
İYİ Parti Odunpazarı Belediye Başkan adayı Salih Karabacak çalışmalarını hızlandırdı. Her gün bir kaç sivil toplum kuruluşunu ziyaret eden Karabacak, çarşı – pazardan tutun, kahvelere kadar her yere gidip destek istiyor. Milletvekili Arslan Kabukçuoğlu, İl Başkanı Ramis Tunca ve İlçe Başkanı Mehmet Ekmen'in tam desteğini alan Karabacak'ın işi, tıpkı diğer adaylar gibi zor. Tam 37 ilden daha büyük nüfusu olan Odunpazarı Belediye Başkanı olmak kolay bir iş değil çünkü. Karabacak bu zorlu yarışa bir takım avantajlar ve dezavantajlarla girdi. Öncelikle rakipleri olan Kazım Kurt ve Volkan Doğan kadar tanınır bir isim olmadığı açık. Ayrıca İYİ Parti ve CHP arasındaki Odunpazarı görüşmeleri uzun sürdüğü için adı biraz geç açıklandı.
Karabacak tam 5 senedir çalışan Kazım Kurt ve 4 buçuk senedir çalışan Volkan Doğan'a karşı 2 buçuk aylık bir çalışmayla meydan okuyacak. Karabacak'ın bir diğer devavantajı da Türkiye'nin giderek iki partili sisteme mecbur edilmesi. Pek çok kişi "AKP gelip şeriat getireceğine CHP'ye oy verelim" diye düşünüyor. Yine pek çok kişi de "CeHaPe gelip camileri ahıra çevireceğine AK Parti'ye oy verelim" diyor. Diğer partilere verilecek oylar, sanki boşa gidecekmiş gibi bir algı yaratılıyor. Elbette kendisinin avantajları da var. Bir kere henüz 7 ay önceki seçimlerde yüzde 13,6 oy almış bir partinin adayı olduğunu unutmayalım. Bu oy, azımsanacak bir rakam değil.
Ayrıca İYİ Parti'nin – HDP hariç – Türkiye'deki bütün seçmen kitlelerinden oy alma potansiyeli var. CHP'nin genel politikalarına küsen, "Şu Kılıçdaroğlu gitsin de kardeşim" diye düşünen veya Kazım Kurt yönetimini beğenmeyen CHP seçmeninin gidip de AK Parti'ye oy vereceğini düşünüyorsanız, siz bu işten anlamıyorsunuz demektir. Yine AK Parti'ye bir sarı kart gösterilmesi gerektiğini düşünen seçmen veya "Bunlar Bozkurt değil, Ak Kurt" eleştirisinden sıkılanların CHP'ye oy vermesi öyle kolay değil. İYİ Parti bu seçmenlerin için ikinci adres olabilir. Öyle ilginç bir noktadayız ki, hem CHP'liler Salih Karabacak'ın kendilerine oy kaybettireceğinden endişe ediyor, hem de AK Partililer. Yani her iki taraf da birbirinden çekinse de, İYİ Parti ve adayı Salih Karabacak'tan da çekiniyor. Seçimlere şunun şurasında bir buçuk ay kaldı. Sonuçları bekleyip göreceğiz. Yalnız Odunpazarı'ndaki seçimlerin neticesini MHP'li ve İYİ Partili seçmenin belirleyeceğini düşünüyorum.
Burhan Sakallı'nın işi zor
FOX TV ekranlarında "Eskişehir'de kavga var. Ben herkesi barıştıracağım" mealinde açıklamalar yapan Burhan Sakallı'nın işinin hiç kolay olduğunu düşünmüyorum. Öncelikle Sayın Sakallı'nın kent içindeki kavgaları bitirmek için belediye başkanı olmasına gerek yok. AK Partili Büyükşehir adayı kendi deyimiyle "Son 5 senede ailesinin işlerine yardımcı olmuş" yani siyasetten uzak durmuştur. Ancak kendisi bu süre zarfında da "Seçim kaybetmemiş Eski Odunpazarı Belediye Reisi" ünvanını taşıyordu. Yani kent içindeki uzlaşmaz tarafların arasını rahatlıkla bulabilir, en azından bir teşebbüste bulunabilirdi. Ama bunun yerine ailesinin çiftlik işlerine yardımcı olmayı tercih etti. Elbette seçimleri kazanmak gibi, kaybetmek ihtimali de var. Her aday seçimleri kazanacağını düşünerek yarışa girer. Ancak kaybetme ihtimalini de aklının bir köşesine not eder.
Eğer Sakallı seçimleri kaybederse işaret parmağını, orta parmağının üzerinek koyup, "Boz parmaklarımı! Küstüm işte! Madem bana oy vermiyorsunuz, ben de sizi barıştırmam. Boz parmaklarımı" diye ısrarcı olur mu bilemem. Ancak "Önce Belediye Başkanı olayım, sonra Eskişehir'in ağbisi olur, küsleri barıştırırım" dememek lazım. Politikacılar belediye başkanı olup ağbi olmazlar, ağbi oldukları için belediye başkanı seçilirler...
Kaldı ki Sayın Sakallı'nın birbirine küsen bir MHP'li ile İYİ Parti'liyi barıştırmaktan daha kolay hedefleri de olabilir. Mesela öncelikle kendi partisi içindeki küslükleri ortadan kaldırabilir. Burhan Sakallı'nın rakibi olan Sayın Yılmaz Büyükerşen, "Güçlü bir rakip değil" derse, bunu siyasetin doğasına veririz. Ancak kendi partisinin önemli bir ismi olan Sayın Tacettin Sarıoğlu "Burhan'ın ne yapacağını, ne yapamayacağını çok iyi biliyorum...
Teknik olarak yeterli bir arkadaş değil" derse işin rengi değişir. Çiftlik işleri güzeldir. Şehrin gürültüsünden kaçıp, ailesine yardımcı olup, kuzuların tavukların arasında yaşamayı kim istemez? Ancak küsleri barıştırmak için bir cep telefonu yeter de artar bile. Bana kalırsa Sayın Sakallı kendi partisi içindeki dargınlıkları ve küslükleri barıştırarak işe başlasa, daha isabetli olur...
Oy istemenin yolu bu değil
Eskişehir Seyitgazi’deki Kırka Eti Maden Bor tesislerinde yaşanan mülakat krizini TBMM Genel Kurulu gündemine taşındı. Öncelikle CHP Milletvekili Utku Çakırözer'e bu hassas meseleyi gündeme getirdiği için teşekkür ederiz. Aynı Çakırözer Alpu'da bulunan pancar üreticilerinin cezalandırılmasını da gündeme getirmişti. Önce Alpu'dan başlayalım. Bildiğiniz gibi Alpu Ovası Türkiye'nin en verimli topraklarına sahip. Allah'ın bize emanet ettiği verimli toprakların üzerine apartmanlar dikip, kömür bacalarından oluk oluk zehirli gazlar salıp, toprağa sıcak ve kükürtlü sular karıştırmadığımız müddetçe, verim almaya devam edeceğiz. Fakat Alpu'da bulunan şeker pancarı üreticisi 1.500 çiftçimize 'Kotayı dolduramadınız kardeşim' diyerek cezalar kesildi. Şimdi Alpu'lu kardeşlerimiz üretip üreteceklerine pişman olmuş durumdalar.
Tarlalarını boş bıraksalardı bir para kazanamazlardı belki. Ama üstüne 15 bin lirayı bulan cezalar da ödemezlerdi. Şimdi AK Partililerin Alpu'ya gidip, "Haklısınız kardeşim. Biz bu yanlışlığı düzelteceğiz" dediğini duyar gibiyim. Aynı politikacıların, "Biz Ankara'ya gidip bu işi çözeriz. Ama siz de bize yardımcı olun. Seçimlerde bizi motive edin ki, Ankara'dakilere karşı çıkacak yüzümüz olsun" demeleri de muhtemeldir.
Bir diğer mesele de Kırka Bor tesislerinde işe alınma mülakatlarıyla ilgili. Mevzubahis mülakatın seçimlerden sonra bırakılması da can sıkıcı bir durum. Kırka'daki tesislerin işçiye ihtiyacı varsa, yeni işçi alır. 31 Mart seçimleriyle bu işin ne alakası var? Üstelik tarlalarına el konulan ve bunun karşılığında tesislerde çalışma hakkı kazanan işçilerin de durumu tehlikeye giriyor. Diyelim ki AK Parti Seyitgazi'de seçimleri kazanamadı. O zaman dışarıdan mı işçi getireceksiniz? Böyle mi oy istenir? Bir memlekete Adalet ve Kalkınma böyle mi gelir?