Şinasi Kula yazdı
Son yılların moda sözcüğü ya da alışkanlığı; “Hayırlı Cumalar”…
Altmış bir yılımın son üç yılında dayatılmış bir öğreti.
Gelenek böyle oluşuyor demek ki!
Toplum beğeni hanesine kaydettiği alışkanlıklar onlarca yıl sonra kendi kültürü olarak kanıksıyor, o da gelecek nesillere taşıyor bunu. Hayatımın her alanında (gerek sosyal, medya gerek gazete köşemden) bu sözcüğün anlamsız olduğunu savunuyorum. Savım da şudur ki; “Yaratan’dan dolayı yaratılan her şeyi koşulsuz sevmek” felsefesini özümsemiş her insan için, Yaratan’ın her gününe aynı hayrı dilemek doğru olandır. İster Pazartesi, ister Cuma; her gün hayr’lıdır…
Haftanın bu son iş gününde, giderek daral gelen yüreğinize bir de ben daral getirmek istemiyorum. Acıların, kaosun, şehit haberlerinin her gün içimizi kararttığı bir dönemde yurdumuzda gerçekleşen güzelliklerden bahsetmeyi yeğledim…
Orda bir köy var uzakta diye başlar çocukluğumuzun şarkısı!
Burada, Eskişehir’in tam ortasında ışıldayan bir bilim yuvasından söz edeceğim. Aslında ilk kez de değil söz etmişliğim. Muhtelif zamanlarda ürettikleri emekleri, güzellikleri siz saygın okurlarımla üleşmişliğim olmuştur…
Anadolu Üniversitesi adını duyan her Eskişehirlinin koşulsuzca sevgi beslediği, sempati ile baktığı bu köklü üniversitemizin; Eskişehir’e dolayısı ile ülkemize sağladığı katkılara değinmek istiyorum...
Geçtiğimiz hafta sonu Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Naci Gündoğan, basın mensuplarına kahvaltılı bir bilgilendirme toplantısı düzenledi. Geçtiğimiz 2016 yılının genel bir değerlendirmesini yaptı. Bu yıl içerisinde ülke ekonomisine katkılarını, manevi kazanımlarını bir bir açıkladı. Dünyada beşinci, Türkiye'de ise ilk olacak Deprem İzolatörü Test Merkezi, Anadolu Üniversitesi'nde kuruluyor müjdesini verdi. Bizim anlayacağımız dilden bu sistemin açıklanması da şöyle: Yapıların deprem etkilerinden korunması amacıyla geliştirilmiş bir sistemdir bu. Sistemin amacı, bir yapıyı etkileyen deprem yüklerinin azaltılmasıdır. Sismik yalıtım yapının depreme dayanma kapasitesini arttırmak yerine, binaya gelen sismik enerjiyi binaların periyodunu uzatarak azaltma esasına dayanan depreme dayanıklı bir düzenleme yaklaşımıdır. İşte böyle bir sistemin Amerika ve İtalya’dan bize maliyetinin 10.000 dolar olduğu gerçeğinden yola çıkarsanız ülke kazanımına katkıyı hesaplayabilirsiniz. Bu yılın sonunda bitmesi planlanan bu çalışmada, belediye ile olan ruhsat sıkıntısını da vurguladı Sayın Rektör. Türk inşaat sektörüne hayırlı bir hizmet, üniversitemize de kazanç anlayacağımız…
Bu güzide üniversitemizde makine Mühendisliği bölümümün olmadığını ve yeni açıldığını da öğrenmiş olduk. Keza konservatuar bölümünde çok büyük bir eksiklik olan Türk Müziği bölümünü açma çalışmalarında sonuna gelindiğini vurguladı. Açık öğretimde 7-8 milyon öğrencisi olan bu devasa üniversite Eskişehirliler için maddi manevi bir kazanım değildir de nedir? Yurt dışında ise 107 ülkede açık öğretim büroları ve 1000’in üzerinde de öğrencisi bulunuyor ayrıca...
A.Ü Kampusu’nda günde kaç kişi yemek yiyor dersiniz? 24.000 kişi tamı tamına. Yemekler burada üretiliyor ve öğrencilerimiz her öğün yemek başına sadece 1 TL para ödüyorlar. Yani günde 3 TL’ye karınlarını doyuruyor gençlerimiz ne hoş değil mi?
Kampus içerisindeki kanalizasyon tamamen yenilenmiş ve 1000 adet yeni ağaç dikilmiş.
Veliler ya da okullar çocuklarımız için zekâ testi yaptırırlar bilirsiniz. Bu zekâ testinin dokümanlarına telif hakkı veriyoruz tabii. Her kişi için 5-10 dolar arasında yekûn tutuyormuş maalesef. 500.000 zekâ testi yapılmış ve bunu dediğim telif kakı parası ile çarpın lütfen! Bu devasa parayı artık Amerikalılara ödemiyoruz bundan böyle. Bu güzide üniversitemiz güvenirlilik derecesi en yüksek test dokümanlarını kendisi üretmiş ve bundan böyle ellere verdiğimiz paraların hepsi ülkemizde kalacak artık…
Sivil Havacılık Mükemmeliyet Merkezi’nde ülkemiz ekonomisine katkılar sağlayan çalışmaları izah etti. Dünyada bir uçağın 1 kg olsun hafifletilmesi çalışmalarından örneklemeler yaparak; uçak için kullanılan maddelerde niteliği amaçlayan çalışmaların başarı ile sonuçlandığını belirtti…
Rektörümüze geçen yıl niyetlendiği Muttalip bölgesinde yapmayı planladığı 1200 kişi kapasiteli öğrenci yurdunu sordum. Yine belediye ile ruhsat sıkıntısı olduğunu, bunun aşılması durumunda bu hizmetin de anında yerine getirileceğini söyledi. Soruma şunu da ekledim olanak bulmuşken; Atletizm bütün sporların anasıdır. On binlerce öğrenci potansiyeli olan, spor yüksek okulu buluna üniversitemizde Uluslararası alanda Eskişehirliler başta olmak üzere tüm Türkiye’ye müjdeli haberler veremez misiniz? ‘Türkiye’ye örnek olacak bir atletizm takımı oluşturamaz mısınız rektörüm?’ dedim.
Adamda kompleks-kapris-harislik yok ki! ‘Neden olmasın, harika olur’ diye söze başladı. Lakin şunu da göz önünde bulundurmakta fayda var. Eskiden ortaöğretimde (ortaokul ve lise) okullar arası mükemmel atletizm müsabakaları olurdu. Buradan çıkan gençler milli derecede ülkemizi temsil ederlerdi. Şu an böylesi kaynaklar da maalesef yok…
Gerçekten de Eskişehir’de (ortaöğretimde) sportif alanda ulusal bazda tek bir müjdeli haber aldık mı uzun yıllardır?
Peki, sanatsal etkinliklerde ulusal alanda bir başarı haberi?
Milli Eğitim camiası ile ilgili bir yazıyı da ele almanın zamanı geldi o halde! Müdürlük-öğretmenler-sendikalar… Selam olsun sizlere!
SİZİN SESİNİZ
Esnaf işgüzarlığı…
Mehmet Ömürlü kardeşim fotoğrafladığı bir haberi paylaşmamı istemiş. Buyurunuz o halde…
Trafikte araçların park etmesini engellemek için esnaflar elinden geldiği kadar çeşitli şekillerde parkları engellemeye çalışıyorlar. Bunları yaptıkları zaman kendileri de ceza yemekten kaçamıyorlar ama yine de ilginç yöntemler deniyor. Bunlardan bir tanesini İstiklal Mahallesi’nde görmek mümkün! Bir tüpçü, araçların park etmesinden bıkmış olmalı ki; araçların park etmesini tüplerle engel olmaya çalışıyor ama pek başarılı olamıyor. Burada park eden araçları görmek mümkün tüplü engel bile işe yaramıyor esnafın bu uğraşıda boşa çıktığı gibi yanıcı ve patlayıcı maddeleri sokak ortasına koymakta hem tehlikeli hem suç bunu unutuyor. Ne diyelim yetkililer suçu birbirlerinin üstüne ata dursun bakalım daha neler göreceğiz…