Bugünkü köşe yazımı “hayatım bir film olsaydı, izlerken ya uyuyakalır ya da yarısında çıkardım” diyen, Edebiyatçı Murat Menteş’in cümlelerinden esinlendim...
Geçmişten günümüze, ünlü/ünsüz pek çok insanın yaşamı filmlere konu edilmiştir...
Başka başka hayatlardan kesitleri içeren bu filmler, insanlar tarafından her zaman büyük bir keyifle izlenmektedir...
Sonra aklıma, yukarıda değindiğim yazarın sözleri geldi.
Acaba başkalarının yaşamlarını konu alan bu filmlere ilgi duyan insanlar; kendi hayatları bir film olsaydı, izlemekten keyif alırlar mıydı?
Bu soruyu başka biri size sorduğunda, farklı cevaplar verebilirsiniz…
Ama kendi kendinize sorduğunuzda, daha samimi bir cevap vereceğinizden eminim.
Benim sözüm, yaşadıklarının tekrarı olduğu için sıkılırım diyenlere...
Bir film olan hayatlarını tekrar izlerken sıkılanlar, yaşamlarında tekrar ettikleri hatalardan sıkılmıyorlar mı? Acaba…
Bana kalırsa, sıkılanların büyük çoğunluğu; kendi hayatlarında başkalarına başrol verip, kendilerini figüran yapanlardır...
Bu daha çok olayları yönetmek yerine, olayların yönettiği insanların tercih ettiği bir durum olsa gerek...
Yazımı dünyaca ünlü “Rocky” filmin kahramanı olan boksör Rocky Balboa’nın; “Kendine inanmaya başlayana kadar, kendine ait bir hayatın olmayacak” sözüyle bitirmek istiyorum.
Zira her yaşam, onu yaşayanın seviyesinden yukarı çıkamazmış...