Ünlü İskoç yazar Arthur Conan Doyle, "Mümkün olmayan her şeyi eledikten sonra geriye kalan, her ne kadar imkansız gözükse de gerçeğin ta kendisidir" demiş bir keresinde...
Ünlü İskoç yazar Arthur Conan Doyle, "Mümkün olmayan her şeyi eledikten sonra geriye kalan, her ne kadar imkansız gözükse de gerçeğin ta kendisidir" demiş bir keresinde... Eskişehir Valiliği'nin Anadolu Fest'i yasaklamasından sonra bu söz geldi aklıma. Bütün ihtimalleri aklımızdan geçirdik. "Acaba" dedik, "Acaba Covid salgınından mı endişe ediyor iktidarımız?.." Ancak covid önlemleri çoktan gevşetildi ve belediye otobüslerinde maske takma zorunluluğu hariç, ortalıkta bir yasak kalmadı. Yani bu olasılığı elemek durumundayız. Diğer ihtimal ise festival nedeniyle kent merkezinde gürültü olacak olması. Fakat bu ihtimali de elemek zorundayız. Zira festival kentin dışında yapılıyor. Üstelik böyle bir endişe olsaydı, Valilik'in baştan "Bu festival burada olmaz" demesi gerekmez miydi? Halbuki bütün izinler verildi, organizasyon tamamlandı ve bütün biletler satıldı. Yani festivalin nerede yapılacağı şimdi mi akıllara geldi. Bu ihtimali de elemek durumundayız. "Millet olarak yastayız" diye bir engelleme de ihtimal dışı. Allah'a şükür millet olarak üzüldüğümüz konular olsa da, "Milli Yas" diye bir durum söz konusu değil. Son aklıma gelen ise, "Asayiş sıkıntıları olabilir" bahanesi olur. Ancak – mesela – yan kesicilerden çekineceksek, o zaman mahalle aralarında kurulan pazarları da yasaklamak gerekmez mi? Netice itibarıyla bütün seçenekleri eliyoruz ve geriye – her ne kadar olanaksız gibi gözükse de – tek bir mantıklı açıklama geliyor; Valilik, Eskişehirlilerin hayat tarzına müdahale ediyor. Valilikten doyurucu bir açıklama gelmedikçe, geriye kalan bu ihtimal, ortadaki tek ihtimaldir... Birileri "Bunlaaaaar, işret yapıyorlaaaaarrrrr!.." demiş demek ki...
Karar AK Parti'nin
Nasıl ki Eskişehir Valiliği'nin aldığı kararın mantıklı bir açıklamasını bulmak için ihtimalleri tek tek eledik, işte AK Parti iktidarı da elindeki toplumsal desteği tek tek eliyor. Bir zamanların "Yasakların karşısındaki AK Parti"si gitti, geriye yasakların adresi bir zihniyet geldi. Bir zamanlar AK Parti halkın yüzde 50'sinin oyunu alır, kalan oylardan da yaklaşık 20 puanlık "Görev Onayı" (Yani "Oy vermiyorum ama işlerini iyi yapıyorlar ağbi" demek) alırlardı. Merkez sağın bütün kesimleri, ülkücülerin ve solcuların bir kısmı, Milli Selamet geleneğinin tamamına yakını AK Parti'yi desteklerdi. Hatta – sıkı durun – AK Parti'yi sosyalist solun içinden bile destekleyen kesimler bulunuyordu. Şimdi bunların çoğu kaybedildi. Geriye bazı cemaatler dışında pek kesim kalmadı. Şimdi bir karar vermek zorundalar. Ya Türk Milleti'nin yüzde 100'ünü yeniden kucaklayacaklar, ya da o cemaatlerle yetinecekler. Karar kendilerinin...