Geçen hafta şehir efsanelerinin ne kadar hızlı yayıldığına ilişkin bir örneğe tanıklık ettik. Bu konuyla ilgili beni ve meslektaşlarımı pek çok kişi aradı ve durumu sordu. Yerel ve ulusal basında yayınlanan haberler, farklılık göstermekle birlikte, Üniversitede çok sayıda kişide COVID 19 vakası varmış gibi bir algı oluşturacak nitelikteydi. İşin aslı, Rektörlüğümüzün de açıkladığı gibi, Eskişehir Teknik Üniversitesi İki Eylül Kampüsü’nde yer alan Anadolu Üniversitesi Yabancı Diller Yüksek Okulu personeli bir kişide, COVID 19 vakası tespit edildi. Bunun üzerine Yüksek Okul, Üniversitemize bağlı olmamasına rağmen kampüsümüz içinde yer aldığından Üniversite Yönetimi, bu kişiyle aynı servisi kullanan ve temasta bulunun tüm personelimize tedbiren test yapılmasını sağladı. Yapılan tüm testlerin sonucu negatif çıktı.
Bu olayda, çay ocağında çalışan bu kişiyle işyerinde teması olan çalışanlarda pozitif vakaya rastlanmamış olmasında iki konu önemli.
Birincisi, kurumsal olarak alınan etkin tedbirler, ikincisi, o kişinin bireysel tedbirleri. Benim öğrendiğim kadarıyla bu kişi, bireysel olarak çok dikkat ediyor, özellikle maske kullanımına çok özen gösteriyormuş. Salgının başından beri, benim de dikkat çektiğim bir konu bu.
Mucize beklemeye gerek yok, zira mucize sosyal mesafe kurallarına uyunca, maskeyi doğru şekilde takınca, el hijyenine dikkat edince kendiliğinden geliyor. Yani mucizeyi uzakta aramaya gerek yok, mucize sizsiniz. Hep dediğim gibi, bir maske yüzlerce insanın hayatını kurtarır. Yaşanan bu olay, bunun en güzel örneği. Maske kullanın, kullanımı özendirin, kullanmayanları uyarın ve maddi sorunları olan kişilere yaptığınız yardımlara uygun nitelikte yıkanabilir maske de ekleyin.
Eskişehir’de sokaklarda gördüğüm kadarıyla, havaların ısınması ve normalleşme sürecinin başlamasıyla sosyal mesafe kurallarına uyulması ve maske takılması konusunda ciddi bir gevşeme yaşandı. Bu durum tüm Türkiye genelinde var ve vaka sayılarında artışa neden olmaya başladı. Tedbirleri elden bırakmayıp, biraz daha dişimizi sıkmamız gerekiyor.
07.06.2020 tarihinde CDC (Centers for Disease Control and Prevention - ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri) tarafından COVID 19’un nasıl bulaştığına dair bir açıklama yayınlandı. Washington Post’ta da yer alan bu açıklama Sinan Gürtunca tarafından dilimize çevrildi. Bu çeviri, geçen hafta pek çok kişiye sosyal medya ve diğer iletişim kanalları vasıtasıyla da ulaştı. Okumamış olanlar için bu köşeden de aktarmakta yarar olduğunu düşünüyorum. CDC, ABD Sağlık ve İnsan Hizmetleri Dairesinin, kamu sağlığı ve kamu güvenliğinin sağlanması konusunda çalışan bir birimidir. Bu birimin açıklamalarına dayanan haberin İngilizce orijinalini aşağıdaki linkte yer alıyor.
https://www.washingtonpost.com/health/2020/05/21/virus-does-not-spread-easily-contaminated-surfaces-or-animals-revised-cdc-website-states/
CDC, koronavirüsün insanlara bulaşmasına ilişkin yeni bilimsel kanıtları resmi olarak açıkladı. Buna göre virüsün yüzeylerden, açık havada yapılan faaliyetlerden bulaşma riski çok düşük. Ofis, dini mekanlar, sinema veya tiyatro salonları gibi kapalı alanlarda bir araya gelinmesi halinde bulaşma riski çok yüksek.
Virüsün nasıl bulaştığına ilişkin yapılan analize göre hasta edecek şekilde bulaşması için yaklaşık olarak 1000 adet virüs içeren zerreciğe gerek var. Olağan faaliyetlerde virüsün çevreye yayılma miktarları şu şekilde:
Nefes alıp verme : Yaklaşık 20 virütik zerrecik/dakika
Konuşma : Yaklaşık 200 virütik zerrecik/dakika
Öksürme ve hapşurma : Yaklaşık 200 milyon virütik zerrecik (iyi havalandırılmayan ortamlarda bunların sizi hasta etmeye yetecek kadarı saatlerce havada kalabilir)
Bu değerler esas alınarak virüsün bulaşma olasılığıyla ilgili olarak şöyle basit bir formül ortaya konmuş.
Virüsün bulaşma olasılığı = Virüse maruz kalmak x Süre
Bu formüle göre olası senaryolar da aşağıdaki gibi sıralanmış:
- Virüs taşıyan kişinin yaklaşık 2 metre yakınında bulunulması halinde, bu süre 45 dakikadan azsa düşük risk,
- Böyle bir kişiyle yüz yüze maskeli olarak sohbet edilmesi halinde, bu süre 4 dakikadan azsa düşük risk,
- Böyle bir kişinin yürüyerek/koşarak/bisikletle yanınızdan geçmesi halinde düşük risk,
- Mesafenin korunduğu iyi havalandırılan yerlerde, sürenin uzun olmaması halinde düşük risk,
- Market alışverişinde orta risk, eğer süre uzamazsa ve hijyen kurallarına uyulursa düşük risk,
- Kapalı alanlarda yüksek risk,
- Herkese açık hamam, sauna vb./ortak kullanım alanlarında yüksek oranda eşyadan/yüzeyden bulaşma riski,
- Restoranlarda yüksek risk, açık havada mesafenin korunarak oturulması ve yüzeylere çok fazla dokunulmaması halinde orta risk,
- İş yerleri/okullarda, sosyal mesafeye dikkat edilse bile, eşyalardan bulaşma riski dahil, çok yüksek risk,
- Partiler/düğünlerde çok yüksek risk,
- İş toplantıları/konferanslarda çok yüksek risk,
- Spor salonları/konserler/sinemalarda çok yüksek risk.
Risk düzeyini saptamak için iç mekan/dış mekan, dar alanlar/geniş ve havalandırılan alanlar, kalabalık yerler/tenha yerler, virüse uzun süre/kısa süre maruz kalınması ayrımlarını göz önüne alabilirsiniz.
*******************************
Yaşamımızı sürdürebilmemiz için kendimizi evlere kapatmamız mümkün olmadığına göre, yukarıdaki hususları hem bireysel olarak hem de kurumsal olarak ya da ilgili işletmeler olarak çok dikkat etmeli ve bu hususların gerektirdiği bireysel ve kurumsal tedbirleri azami ölçüde ortaya koymalıyız. Bu koşullarda virüsün yayılmasının çok da mümkün olmadığının gerçek bir örneğini yukarıda paylaştım. Ancak bunu yapabilirsek, salgının olası tüm etkilerini minimize etme şansına sahibiz.
Herkese sosyal mesafe kurallarına uyulan, el hijyeni ve maske kullanıma özen gösterilen, Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca’nın ifade ettiği gibi “hatalı iyimserlikten uzak”, sağlıklı ve mutlu bir hafta diliyorum. Sağlık ve mutluluk, bugünlerde bu konularla doğrudan ilişkili…