Riyakar insanlarız biz deyince bundan çok fazla alınan, telefona sarılıp" herkesi aynı kefeye koyma" diyen dostlarımız var. Elbette herkesi aynı kefeye koyup, yüzde yüz bir saptama yapmam mümkün değil ama büyük çoğunluğumuz bu genellemenin içine girince rahatça söyleyebiliyorum. "Biz riyakar bir toplum olduk."
Sosyal medya platformlarında şöyle bir dolaşınca bunu net olarak gözlemlemek, ifade edebilmemiz mümkün iken boşuna defans yapmamak lazım.
Sözde her konuda hassas, şefkatli, vicdanlı, dürüst, eleştiri kabul eden, adil, yardımsever, dindar, demokrat, okuyan, paylaşımcı insanlarız.
Profil fotoğraflarımız bile ışık hızıyla değişip, altında iddialı söylemlere yer veriyoruz. Belki uç bir örnek ama "Perşembe gecesi profil fotoğrafına içki şişelerini dizip, bir daha mı geleceğiz dünyaya diye yazanlar, Cuma sabahı camii fotoğrafı koyup, hayırlı Cuma'lar diye mesaj atıyor. Aynı akşam birbirinden caf caflı yemek masası fotoğrafını koyup altına da not düşüyor, bu yaz göbek modaymış diye... Yani dengeler, duruşlar, verilen mesajlar çok kısa sürede değişebiliyor. İnsan her şey olayım, herkese ulaşayım derken sadece rezil oluyor.
Hrant Dink ile birlikte hepimiz Hrant olduk, hepimiz Ermeniyiz diye sokağa çıktık değil mi? Şimdi çıkıp sokağa sorun Hrant Dink ne zaman öldürüldü diye? Hatırlayan kaç kişi?
Soma'da 301 işçi katledilirken hepimizin madenci olduğu, hepimizi kapkara profil fotoğraflarını ve yalnız değilsiniz mesajlarını hatırlıyorum. Sahi yalnız değilsiniz demeyi bilenlerden kaçı, o ölen işçilerden 10 tanesinin ismini sayabilecek. Kaçı Soma'ya uğradı. Kaçı o acılı insanları yalnız hissettirmemek için bir şeyler yaptı? Bu soruya ben bağış yapmıştım diye cevap veren bir arkadaşım olmuştu. Ben de acını kaça satarsın diye sormuştum. Şimdi aynı cevabı verenlere de soruyorum. Kaç liraya acınız geçer?
Ermenek'de sayı az olunca toplumsal bir hassasiyet oluşmadı. 100'ü geçecek ki herkes iş güvenliği için mesaj versin. Bu yüzden çabuk unutuldu. Onca işçi kurtarılmayı beklerken öldü. Siz hiç umudun işkenceye döndüğü ve yavaş yavaş öldüğünüz o anları hissettiniz mi? Sayı çok olmayınca profil kararmıyor mu?
Yine aynı bizler Özgecan olmadık mı yakın bir zamanda? Tecavüze, şiddete, kadınların yaşadığı zulme mesajlar vermedik mi o meşhur sosyal medyamızdan? Özgecan'dan sonra benzeri kaderi yaşayanlar oldu hangisini hatırlıyoruz?
Allah aşkına herkes bu kadar hassas, herkes bu kadar vicdanlı, herkes bu kadar dindar, Allah korkusu içinde de bu canilikler, katliamları kim yapıyor yahu?
Ben demiştim, ben bilmiştim, ben söylemiştim demeyi marifet biliyoruz da. Ben hatalıyım ben yanıldım, ben yanlış yaptım diyen kaçımız var?
Bir kap su'yu kapının önüne koymamış hayvanseverler, yaptığı yardımın fotoğrafını çekerek paylaşan yardım severler, 5 senedir anasının evine gitmemiş ama anneler gününde fotoğraf paylaşıp iş bitiren hayırlı evlatlar. İftarı bekliyoruz diye tweet atan ama oruç olmadığını bildiğim insanlar var etrafımda sizin yok mu? Ben, sen, o hepimiz benzeri şeyler yapmıyor muyuz?
Hassasiyet değil hassasiyetsizlik bizim yaptığımız. Hatta takiye yapmayı abartıp haysiyetsiz olanlarımız da var. Maalesef olmaya da devam edecek. İç İçe, kıç kıça ve birbirimize mesaj vermekten öte gitmeyen ama sahte, sanal alışkanlıkları dünyanın gerçeklerine terk etmişiz çoktan.
"Ne Dindar'ım, Ne Demokrat, Ne de sütten çıkma ak kaşık. İnsanım insan. Hatalarım, kusurlarım, yanlışlarım ve yalanlarım var. Zengin değilim, lüks arabalar, kocaman sofralar, ihtişamlı dostlarım yok. Korkularım da var, zaaflarım da, egolarım da. Ama fiyakalı cümlelerim, dans ettirdiğim kelimelerim benim de var." Diyebilmek, söyleyebilmek ve bunun bizi aşağılayan bir şey olmadığını idrak edebilmek umuduyla.