CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü aynı zamanda TBMM Su Kaynakları, Kuraklık ve Mevsim Değişikliği Meclis Araştırma Komisyonu Üyesi. Geçtiğimiz günlerde Eskişehir adına çok önemli bir sorunu gündeme almış
CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü aynı zamanda TBMM Su Kaynakları, Kuraklık ve Mevsim Değişikliği Meclis Araştırma Komisyonu Üyesi. Geçtiğimiz günlerde Eskişehir adına çok önemli bir sorunu gündeme almış. DSİ Genel Müdürüne Eskişehir’in alternatif su kaynağı olacak Sakaryabaşı’ndan su getirilmesi ile ilgili proje neden geciktirildiğini sormuş.
Eskişehir’in tek su kaynağı olan Porsuk Barajı’nın su seviyesi şu an yüzde 42 civarı. Yarın tarımsal sulama yoğunlaştığında bu seviye çok çok aşağılara çekilecek. Yani Eskişehir’i bekleyen ve maalesef yeteri kadar gündeme gelmeyen bir sorunumuz var.
Sarı alarmı verdik, kırmızı alarma geçmek üzereyiz. Dikkat edilmezse 1 ay içinde Eskişehir susuz kalabilir.
Durum böylesine vahim olduğu için Sakaryabaşı’nın Çifteler’den çıkışından sonra Eskişehir’e su getirilmesi için gerekli yetkiyi ESKİ Genel Müdürlüğüne verdi. Protokol imzalanarak DSİ Genel Müdürlüğüne gönderildi. Ancak söz konusu protokolün DSİ tarafından halen imzalanmadığını öğrendik.
Süllü de bu duruma dikkat çekerek proje etüt ihalesine çıkılması ve projenin bir an önce başlamasını gerektiğini dile getiriyor.
Süllü çok önemli bir hamle yapmış.
Genel gündemin içinde atladığımız bu ciddi sorunu bir kez daha dile getirip, hatırlatması Eskişehir adına önemli.
Ak Parti vekilleri ve yöneticilerine bu konuda büyük sorumluluk düşüyor. Şayet bu proje daha çok uzatılır, sallanır ve yapılmaz ise büyük bir sıkıntının altında kalırlar. Ya projenin hayata geçmesi için seferber olsunlar ya da yaz aylarının hemen her gün yağışlı geçmesi için her gün yağmur duasına çıksınlar.
O Paralar Nereye Harcanıyor?
Türk Dünyası Kültür Başkentliği sürecinin sonuna doğru yani 2014 yılında Türk Dünyası Vakfı kuruldu. Kültür Başkenti Ajansı da elindeki tüm taşınmazları, demirbaşları, gelirleri bu vakfa devretti. Sayısını tam olarak bilmiyoruz ama Vakfın elinde çay bahçelerinden, otoparklara, kira aldığı binalardan, çeşitli işletmelere kadar çok sayıda gelir kalemi var.
Bu gelirlere son olarak geçtiğimiz aylarda hizmete açılan Millet Bahçesi otoparkı da eklendi. Ayrıca Millet Bahçesi içinde ticari hizmet verecek sosyal donatıların ihale bedeli ya da işletme geliri yine Türk Dünyası Vakfının olacak.
Kısaca kira, ihale ve işletme gelirleri ile TDV'nin diğer STK’ları kıskandıracak kadar aktif ve büyük bir bütçesi var. Yaklaşık 7 senedir devam eden bir gelir akışı var. Gelgelelim gelirlerde olduğu gibi Vakfın giderleri konusunda da herhangi bir bilgimiz yok.
Hatta Vakıf hangi faaliyetleri yürütüyor, tanıtım, bakım, onarım, kalıcı eser konusunda son 7 yılda herhangi bir üretim yaptı mı? Onu da bilmiyoruz.
Haliyle merak ediyor ve soruyoruz, O paralar nereye harcanıyor?
Sosyal Medya Tehlikesi
Dünya nüfusunun yarısından fazlası sosyal medya kullanıyor. Bu oran Türkiye’de dünya ortalamasının da üstünde yer alıyor. Sosyal medya erişim, ulaşım, haberleşme, bilgi gibi pek çok başlıkta çeşitli avantajlar sunuyor ve büyük ilgi görüyor olabilir.
Ancak son yıllarda hayatımızın merkezine koyduğumuz sosyal medyanın pek çok olumsuz etkisi var. BBC’nin araştırması kişilik özellikleri ve beklentilerine göre sosyal medyanın herkesi farklı etkilediği ancak ruhsal problemler konusunda büyük pay sahibi olduğu ortada.
Araştırmalar sosyal medyanın stresi gidermek yerine strese neden olduğu, endişeleri tetiklediği ve depresyonu artırdığını gösteriyor. Örneğin 1700 kişi üzerinde yapılan araştırmada en fazla sayıda sosyal medya platformu kullananlar arasında depresyon ve endişe riskinin üç kat arttığı görüldü. Bunun nedenleri arasında sosyal medya üzerinden yapılan zorbalık, başkalarının yaşantısı konusunda çarpık fikirler, sosyal medyada geçirilen zamanın boşa olması hissi gibi etkenler var.
Telefon ve tabletlerimizden yayılan yapay ışık, uykumuzu düzenleyen melatonin hormonunu engelliyor ve uyku düzenimizi bozuyor.
1500 kişiyle yapılan bir araştırmada, katılımcıların yarıdan çoğu sosyal medya sitelerinin kendilerini yetersiz hissettirdiğini söylüyor, 18-34 yaş grubundakilerin yarısı ise kendilerini çekici görmediklerini belirtiyor. Yani sürekli mükemmel örneklerle denk düşüren sistem kişilerin özsaygısını yoğun derecede kaybettiriyor.
Erişilebilirliğin mahremiyeti zedelemesi ve pek çok duyguyu sıradanlaştırmasının yanı sıra kıskançlık dürtülerini doruğa çıkarması da cabası.
Tabi bunlar sosyal medyadan ziyade bizim sosyal medyayı kullanma şeklimiz, beklentilerimiz ve onu hayatımızda koyduğumuz yere göre değişiyor.
Bu yüzden ya beklentilerimizi değiştirelim, ya kullanım tarzımızı ya da sosyal medyada geçirdiğimiz süreyi azaltalım.
Yoksa ruhsal problemler ile hem bireysel hem de toplumsal olarak baş etmek tahmin edildiği kadar kolay olmayacak.