Hani sevkle gideceklerdi?

Özel Hastaneler hizmete girdiğinde devletin hastanelerindeki yoğunluk yarı yarıya inmişti. İnsanlar devlet hastanelerine gittiklerinde sıkış tepiş olmadan muayenelerini olabiliyordu.

Sonraları vatandaşların, daha doğrusu dar gelirli vatandaşların özel hastanelere gitmelerinin önünü kesmek için önce muayene fiyatları yükseltildi. Daha sonra hekimim istediği tetkikler için fark istenmeye başlandı.

Özel Hastanelerde ameliyat olmak, iki-üç gün hastanede kalmak asgari ücretle çalışan vatandaşlar için mümkün olamaz hale geldi.

Birkaç yıldan beri zaman zaman ziyaret için gittiğimde özel hastanelerdeki geçmişteki yoğunluğun azaldığını görüyorum.  Hasta profiline göz gezdirdiğimde, dar gelirli vatandaş göremiyorum.

Bir hafta önce emekli bir arkadaşım özel bir hastaneye muayene olmaya gitmiş. Kendisinden 75 TL muayene ücreti talep edilmiş. Emekli olduğunu söyleyince,’emeklilere indirim var. 60 TL” denilmiş.

“Peki, 60 TL’nin içerisinde istenilen tetkiklerin fark ücreti de dahil mi?” diye sormuş.

“Hayır. Fark çıkarsa onu da ayrıca ödemek zorundasınız” denilmiş.

Bunun üzerine arkadaşım cebindeki parayı saymış ve özel hastaneden muayene olmadan ayrılmış.

Devlet Hastanesinden randevu alarak, muayene ve tetkiklerini fark ödemeden yaptırmış.

Eskişehir’de özel hastane sayısı 4.

Para kazanıp kazanmadıklarını bilmiyorum.

Herhalde kazanmasalar kapılarını açık tutmazlar.

İkincisi, 4 özel hastaneye baktığında yeni ilave yatırımlar yaparak, hizmet kalitesini artırmaya çalışıyorlar.

İlave yatırımlar yaptıklarına göre, hasta sayısının azalmasına rağmen yeni yatırım yapacak kadar para kazanıyorlar demek ki.

Neyse konumuz da zaten ‘Özel Hastaneler’ değil.

‘Aile Hekimliği’ uygulaması başladığında,’2’nci ve 3’ncü basamak devlet ve üniversite hastanelerine gidecekler önce Aile Hekimine tedavi olacaklar. Aile Hekimi gerek görürse devlet hastanelerine sevk edecek’ denilmişti.

Aslında doğrusu da buydu.

 “Başım ağrıyor. Bademciklerim şişmiş. Grip olmuşun. Soğuk algınlığı v.s.” Aile Hekiminin yazacağı ilaçlarla tedavisi mümkün olabilecek hastalar devlet hastanelerine gitmeyeceklerdi.

         Tedavileri hastanelerde olması gereken hastalar, Aile Hekimleri tarafından sevkli gideceklerdi.

         Bu uygulama hizmete girmedi.

         O nedenle başı da, dişi de, karnı da, ayağı da ağrıyan, grip ve soğuk algınlığı olanlarda devlet hastanelerine gidiyor.

         Bu da ister istemez devletin hastanelerindeki yoğunluğu artırıyor. Uzman hekim bir hastaya en az 10 dakika zaman ayırması gerekirken, yoğunluk nedeniyle bu zaman 2-3 dakikaya düşüyor.

         2016 yılında kamu hastanelerinde yeni bir dönem başlayacak. Kamu Hastanelerindeki yığılmayı önlemek için ‘Tercihli Sevk’ sistemi uygulamaya girecek.

         Daha önce de söylenmişti, uygulanmadı.

         İnşallah 2016’da uygulanırda, başı-dişi ağrıyanlar, Aile Hekimleri’nce tedavisi yapılır. Hastanelere gerçek hastalar gönderilir. Yoğunlukta azalmış olur.

         Yoksa artan nüfusa mevcut hastanelerin fiziki yapıları yetersiz kalacağı için, gelecekte yığılmalar daha da artacak.

*-*****

Bahçeli ne yapmak istiyor?

Dün gazeteye geldiğimde üç ziyaretçi beni bekliyormuş. Kendileriyle randevulaşmamıştık. ‘Bakarız orada ise görüşürüz’ diye düşünmüşler.

Gazetemiz sekreteri telefon etti.

‘Sadi Bey misafirleriniz var. Ne zaman geleceksiniz?’ diye sordu.

‘Beş dakikaya kadar gazetede olacağım’ dedim.

Gazeteye geldiğimde ziyaretime gelen arkadaşları ismen olmasa bile şahsen tanıyorum.

Kendileriyle yarım saate yakın sohbet ettik.

Sohbetin konusu ‘genel seçimler ve seçim sonuçları’ idi.

Ziyaretime gelenler ülkücü kökenli MHP üyesi.

Kendilerine MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, CHP+MHP+HDP veya AK Parti+MHP koalisyon modellerine ‘hayır’ demesiyle yanlış yaptığını söyledim.

“7 haziran’da seçmen yeni dönemde ülkeyi koalisyon hükümeti yönetsin dedi. Ancak Devlet Bey, gelen koalisyon tekliflerine, daha doğrusu kendilerinin de içinde olacak koalisyonlara partinin kapısını kapattı. Millet bize ana muhalefet görevi verdi diye sorumluktan kaçıyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?” diye sordum.

Onlarda bana bu konu hakkında Devlet Bahçeli’ye olan kızgınlıklarını anlatmak için gelmişler.

Ben yaralarına bir dokundum, onlar başladılar bağırmaya!

“Sadi Bey çok haklısınız. Devlet Bey koalisyona girmemekle yanlış yapıyor. MHP sorumluluktan kaçamaz. HDP ile birlikte olmamız mümkün değil, bu konuda haklı. Ama AK Parti ile rahat anlaşabilirdik. CHP+MHP koalisyonu çok da uzun ömürlü olurdu. Ama MHP ve CHP’nin milletvekili sayısı yetmiyor. Hiç olmazsa AK Parti ile anlaşılabilinirdi. Hemen çizgileri çizdi. Milletin verdiği sorumluluktan kendisi kaçıyor. Bu bir şanstı. Bu şansı da kullanamadık. Devlet Bey artık kendisini partiden emekli etmeli. Bugün sorumluluk almaması MHP’ye olan güveni azalttı. Korkumuz ilk seçimlerde baraja takılma. Genç bir lider MHP’yi ilk seçimde yüzde 20’lere, hatta 25’lere taşır” dediler.

Sokakta konuştuğum sade vatandaş gibi, artık MHP’liler de Devlet Bahçeli’ye kızmaya başlamışlar. MHP tabanından son günlerde homurdanmalar yükselmeye başladı. Bunun Bahçeli’ye bir uyarı olduğunu, eğer bu uyarıya kulak vermezse muhalif seslerin daha da yükseleceğini de vurguladılar.

AK Parti+CHP koalisyonu gerçekleşirse MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin duruşu nasıl olacak çok merak ediyorum.

Koalisyona ‘evet’ mi, yoksa ‘hayır’ mı diyecek.

*-********

BAYRAK

Doğu Türkistan için meydanlara dökülen Japonların bu tavrı, kardeşlerinin çektiği zulümlere sessiz kalan İslam ülkeleri ve Müslümanlar için de anlamlı mesajlar içeriyordu. Bizler ki Din Kardeşimize, soydaşımıza destek olamıyorsak şapkamızı önümüze koyalım ve düşünelim. Bizler sessiz kalırsak bu zulmü bu gözyaşı hiç durmayacaktır. Japonya da bile Doğu Türkistan’da soydaşlarımıza yapılan zulmü protesto edilirken, dün eski Mısır Devlet Başkanı Mursi’ye verilen idam kararının durdurulması için ayağa kalkanların, soydaşlarımızın katledilmelerinin durdurulması için aynı tepkiyi göstermemelerini ise kınıyorum.