Hanginiz Danışman?

Eskişehir’de hemen her yılın sonuna doğru geleneksel bir Danışman gündemi olur. Danışman ne yapar? Kaç danışman var? Ne danışılıyor? Ne alıyor? Gibi türlü türlü sorular duyarız.
Ancak sadece Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in danışmanları sorgulanırken ne hikmetse ilçe belediyeleri dahil diğer yerel yönetimlerin, milletvekillerinin, rektörlerin, odaların ve kadrosunda resmi ya da gayri resmi bir şekilde danışmanı olan kurumların, kişilerin böyle sorularla muhatap olmadığını net bir şekilde görürüz. 
TDK  Danışman için şöyle diyor,  Bilgi ve düşüncesi alınmak için kendisine danışılan görevli kimse, müşavir.
Yani danışman ya da danışmanlar aslında son derece faydalı ve gerekli bir mesleği icra ediyorlar.
Bazılarının sandığı gibi danışmanlar sadece seçim kaybettiği için boşta kalmasın diye Bakan Yardımcısı yapılan milletvekilleri,  başka şehirlerde ki ilçe ya da il belediyelerinde görevlendirilen eski belediye başkanlarından oluşmuyor.
Tecrübesiyle, bakış açısıyla, belki kimsenin yapamadığı muhalefeti yapma görevi ile belki milyonluk yanlışları yapılmadan önlüyor, belki binlerce insanın konforuna katkı yapacak bir vizyonun altını dolduruyor.
Kimileri de gündemi iyi süzüp, iyi okuyup, eksikleri, yanlışları tespit edebilme yetisiyle görevini yapmaya çalışıyordur.
Dedim ya Belediye Başkanı’ndan, Milletvekiline, Oda Başkanlarından, herhangi büyük bir tüzel kişiliğe kadar pek çok yerde görev yapan danışmanlar var.
Bence asıl sorgulanması gereken danışmanların varlığından önce faydası olmalı değil mi?
Onlara ne kadar yetki verildiği, ne kadar maaş aldıklarından daha önemli olmalı değil mi?
Laf olsun diye mi görev aldığı, yoksa gerçekten ihtiyaç duyulup duyulmadığı sorgulanmalı değil mi?
Bir milletvekili danışmanı, aynı partinin diğer vekiline karşı propaganda yapıyorsa,
Bir milletvekili danışmanı bürokrasi de atama, sürgün gibi konularla anılıyorsa bunu tartışabiliriz mesela.
Bir Rektörün basın danışmanı şehirde kaç gazete var bilmiyorsa, bir ilçe belediye danışmanı ilçenin nüfusundan bihaber ise bunu sorgulayabiliriz mesela?
Ama eksiklere rağmen ortaya başarılı sonuçlar çıkıyorsa, herhangi bir kurum başarılı işler yapıyorsa orada sorgudan ziyade bir takdir olmalı diye düşünüyorum.
Zira muhteviyat ancak işin uzmanlarının, o sürecin tamamının içinde olanların yapacağı bir değerlendirmedir. Bizler sonuca, bütüne göre bakmanın peşine düşersek hem hata yapar hem de mahcup oluruz.
Bir de altını çizmek lazım. Bir kurumu yöneten gerçekten bir şeyleri birilerine danışıyor ise, gerçekten aldığı fikirleri dikkate alıyorsa ve gerçekten bunu bir alışkanlık haline getirdiyse onu ayrıca tebrik ve takdir ederim. Bu gerçek liderlik gerektiren bir meziyettir. Sıfır egodur.
Çünkü günümüzde herkes danışman diyebilirim. Herhangi bir konuyu tartışan kalabalık bir masaya bakınca insan ister istemez Hanginiz Danışman? Diye düşünebilir. Herkesin her konuda bilgisi olmasa dahi fikri olmasına alıştık ama yine de şaşırabilir. Haksız mıyım?
Kraldan çok kralcı, temsil ettiği liderden daha egolu ve kibirli, girip çıktığı yerlerde önüne kırmızı halılar serilmesi gerektiğini düşünenleri gördükçe
Kendi eşiğini süpürmeden gözünü başka eşiklere diken zihniyeti çözemedikçe
Ve tüm bu tartışmada samimi, yapıcı bir niyet hissedemedikçe görünen o ki biz daha çok tartışırız.
O yüzden bu tür konularda, hep aynı şeyi yapan ve farklı sonuç bekleyenlere tavsiye ediyorum. Mutlaka bir uzmana danışsınlar.