Hangi Ali İsmail Korkmaz?

20 Aralık 2016 09:31
A
a
Sütiş Eskişehir
İnönü Alpat; 1970’li yılların başından itibaren Polatlı’dan tanıdığım ve benden yedi-sekiz yaş genç, şair-yazar kimlikli bir kardeşimdir. “Kahrolsun Kemalist Diktatörlük” yazısından bazı alıntılar yapmak istiyorum öncelikle…
                                                    ***
Bu yazı, bir delikanlının hayatıyla, hassasiyetleriyle ilgilidir. Bunlardan bihaber olanların, olsa da umursamayanların içinde bulunduğu tuhaflığa işaret eder ve orada noktasını bulur. Bu yazıda ne Mahir Çayan’ın “Atatürk’e bağlılık nöbeti” tuttuğu, ne Deniz Gezmiş’in “Biz ikinci milli kurtuluş savaşçısıyız” dediği, ne de 1970’li yıllarda faşistlerin yakasında Atatürk rozeti takanları ‘solcu’ diye ölesiye dövdüğü anlatılacaktır… Bakın delikanlı odasının duvarına portresini asacak kadar saygı duyuyor, Anıtkabir’i ziyaret edecek kadar Mustafa Kemal’e sevgi besliyor.  Bu onun gerçeğidir; değiştirmeye ne haddimiz ne de hakkımız vardır. Şimdi hayatta değildir; onunla ilgili gerçekler ancak bıraktığı izlerden takip edilebilir.
Mustafa Kemal, Ali İsmail’in gerçeğidir.
Gezi İsyanı, Ali İsmail’in gerçeğidir.
Alevilerin kaygıları, hassasiyetleri Ali İsmail’in gerçeğidir.
Eli sopalı faşistler tarafından dövülerek öldürülmesi, Ali İsmail’in gerçeğidir. Onu katledenlerin neredeyse ödül gibi cezalara çarptırılması, Ali İsmail’in gerçeğidir. Yitirdiğimiz arkadaşlarımızın gerçeğinden uzaklaşmak, onlardan uzaklaşmaktır; sevgisizlik, nezaketsizliktir. Ali İsmail’in davasında çıkan kararı protesto etmek amacıyla İstanbul’da düzenlenen gösteride bir grubun “Kahrolsun Kemalist Diktatörlük” diye bağırması, Ali İsmail’in gerçeğinden uzaklaşmak, kendi gerçeklerini Ali İsmail’e dayatmaktır...
Ali İsmail dövülerek öldürülmüş, mahkeme katillere az ceza vererek ona bir kez daha öldürücü darbe vurmuş, gösteride “Kahrolsun Kemalist Diktatörlük” diye bağıranlar, Ali İsmail’in kaybından fena halde üzülenlerin ve mahkemenin kararına gerçekten öfkelenenlerin haklı tepkisini gölgelemekle kalmamış, inanılır ki Ali İsmail’i de rencide etmiştir. Bu yazı Ali İsmail’e, onun masumiyetine, doğrularına saygı duyma çağrısıdır…
Not: Yazıyla ilgili pek çok tepki aldım, olumlularını sıralamak yakışık almaz. Lakin olumsuzlara dair bir çift sözüm olacak: Kemalizm’i savunmam; sosyalizme inanırım. Yazı sonrası, Kemalizm’e dair ezberleri peş peşe sıralamanın gereği yoktu; bu solculuğa yeni başlayan genç hallerinden ne zaman kurtulacağız ya da ne zaman okuduğumuzu anlayacağız, bilemiyorum. Ali İsmail Korkmaz ve onun hassasiyetleriyle ilgili durum tespiti yapmaya çalıştım sadece yazıyla.
Zaman, mekân ve anlam açısından son derece yanlıştı, “kahrolsun” demek, buna işaret etmeye çalıştım. Bu kadar eleştiriye bile tahammülün olmadığını görmek ne yazık ki şaşırtmadı.
Ne faşistliğim kaldı ne de... Bu kadarı bile yeter zaten. Sağlık olsun, istenen “köpeksiz köyde değneksiz gezmek” anlaşılan; sıfır itiraz, sıfır eleştiri, sıfır tepki, birileri çoktan dokunulmazlığını ilan etmiş, bu vesileyle bir kez daha anlaşmış oldum…
                                                    ***
İnönü Alpat ile hayata farklı pencerelerden bakmamız ona kardeşçe sevgi-saygı duymama asla engel değildir. Kendisine, halkına ve hayata karşı namuslu her insana duyduğum saygıyı, bir de şair yazar kimliği eklendiğinde ona daha ziyadesi ile duyarım. Ülkesinin bağımsızlığı, aydınlık yarınları paydasında inançlı ve kararlı bir duruş sergilemiş, bedeller ödemiş bu kişinin bu yazısında anlattıkları çok önemli gerçekten de. Benim “amigolar” olarak nitelediğim, kendisinin de çok daha güzel sözcüklerle ifade ettiği (kargadan başka kuş tanımamayı ilke edinen) belli güruhların tahlilini ne güzel yapmış. Biat kültürü dediğimiz cenahın ölümüne tapınmasını eleştiririz de, kendimizin de amigoluk yaparken bir biçimde biat versiyonu olduğumuzu görmezden geliriz! Çok net anlatımına sözcükler katarak, kendi istediğim yöne doğru çekmek aklımın ucundan geçmez. Zaten öyle içten anlatmış ki anlatması gerekenleri. Devrimci gelenekten gelen, bu uğurda bedeller ödeyen sanatçı kardeşim; kendisine devrimci yakıştırması yapan (süzme-öz-hakiki-gerçek) devrimciler tarafından hak etmediği eleştirilere (saldırıya dese daha yerinde kanımca) uğruyor. Yazısını şu cümleyle noktalıyor; Ne faşistliğim kaldı ne de... Bu kadarı bile yeter zaten. Sağlık olsun, istenen "köpeksiz köyde değneksiz gezmek" anlaşılan; sıfır itiraz, sıfır eleştiri, sıfır tepki, birileri çoktan dokunulmazlığını ilan etmiş, bu vesileyle bir kez daha anlaşmış oldum…
Okuyanın, aydının, entelektüelin, sanatçının itibarsızlaştırılması adına yıllardır elinden geleni ardına koymayan birileri sayesinde insan seviyesi (niteliği) yerlerde sürünür oldu ülkemde. Hiç birisini kategorize etmeksizin içtenlikle söylüyorum. Sağcı, solcu, futbolcu, Fetö’cü, devrimci, dindar, kindar, sosyal demokrat, liboş, çakma Atatürkçü… Daha onlarcasını ekleyebilirsiniz bu örneklemelere ama sözün özü; insanlar artık sadece cahil cesaretleriyle zırvaladıklarının farkında dahi olmaksızın sokaklardan taşıyorlar.
Yazının özü dışına çıkacağımı sanmıyorum son bir değerlendirmemle. Ali İsmail Korkmaz katillerince darp edildiği ve hastanede acilde yattığı ilk anlarda ailesi ile görüşmeye giden bir medya mensubuyum. ES TV Genel Yayın Müdürü Soner Yüksel kardeşim tanıktır.
Bir Eskişehirli olarak ailesine, “Çocuğunuza sahip çıkamadık affedin bizi” diyenlerdenim. Ağabeyi Gürkan Korkmaz ile birkaç defa daha tesadüfen de olsa karşılaştım o acılı süreçte. Eskişehir’de ödüle layık tek bir gazeteci bulamadıkları için Can Dündar’a ödül verdikleri etkinlikleri sonrasında da yüreklice eleştirdim kendisini. Şimdi bir kez daha eleştiriyorum Gürkan Korkmaz’ı. Eyvallah kardeşim, bu kentte ödülünüzü hak edecek tek bir gazeteci yok da, olmayacağı da Çarşamba’nın gelişinden belliydi de! Ama bakın Ali İsmail’in Mustafa Kemal Atatürk’e beslediği sevgiden; odasında başucunda onun posterini asacak kadar önemsemesinden basına bir tek yansıtma yapmadınız, neden? Anıtkabir’de (üzerinde kırmızı-beyaz tişörtü ile) çektirdiği bu fotoğrafı; İnönü Alpat’ın yazısına dek ben hiçbir yerde ne gördüm, ne de Atatürk sevgisine tanık oldum bu güzel çocuğun…
Neden kardeşim?
Neden kaçındınız bu bilgileri yansıtmaktan?
Ben biliyorum da, sizin ağzınızdan duymak daha doğru olabilir!
 
OZANCA
 
Alnımızın Akı
 
Ben asarken büyüdüm
Sen taşırken vuruldun
Gençliğimiz düştü üstüne...
Gözbağı yaptı işkenceciler
Onları görmeyelim diye
Kan değdi üstüne…
 
O pankartlar şimdi
Alnımızda duruyorlar
Alnımızın akı gibi... İnönü ALPAT
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi