Tevellüdüm çok geçmişe dayanmıyor ama Komşuluğun gönülden, dostluğun samimi, sokakların kalabalık, insanların tebessüm ettiği, cam cama bakan insanlardan birbirinden korkmadığı ve birbirine güvenmek için yazılı kâğıtlar almadığı bir çocukluktan geçti ömrümün seyir defteri.
Sokakta top oynarken bizler, kapı önlerine yayılan kilimler de ya da bol sandalyeli balkon sefalarındaydı büyükler.
Televizyon tek kanallı, özel radyolar henüz açılmamış, her evde telefonun olmadığı, bırakın interneti bilgisayar’ın bile esamesinin okunmadığı zamanlardı. Biz sokak lambasının yanına dizilmiş sıra sıra şaklabanlıklar yaparken, evlerden, balkonlardan, kapı önlerinden gelen kahkaha seslerine kapılırdı masum ruhumuz.
Aşağı yukarı herkesin gelir durumu düşüktü. İmkânlar az, ışıklar sarı, kaloriferi olanlar bile kömür kullanırdı kazanlarında. Yine pazartesileri sevmez, yine Cuma’ları dört gözle bekler ve her haftayı yine yeniden yaşardık ama sıkılmazdık.
Kışlar sıcacık, yazlar sıcacık, dört mevsim sıcacıktı. Çünkü insanlar sıcak, insanlar samimi, insanlar ayıplarından utanacak kadar gururluydu.
Kötüler, kötü davranışlar, edepsizlikler toplumsal bir dışlanmışlıkla cezalandırıldığı daha adil bir dönemiydi ömrümün.
Çocuklar çocuktu, büyükler büyük, yaşlılar yaşlı.
Çünkü herkes yaşamanın ve yaşının hakkını vererek yaşamaya çalışır, çalışmak bir kenara bundan zevk alırdı.
Garipler kollanır, düşüne el uzatılır, yanlışı olanlar hatadan döndürülür, yardımlar gizliden yapılırdı.
Üstelik birine yarın bana yardım eder düşüncesiyle değil gönülden ve karşılıksız el uzatılır. Çıkarlar için ilkelerden, prensiplerden, yaşam duruşundan ödün verilmezdi.
Kariyer, ün, şan, şöhret hepsi insan onurundan ve doğrularından arkadaydı ve kimse kimseyi aptal yerine koymaya kalkmazdı.
Büyüklük erdemdi ya küçüklükte öyleymiş diyorum kendime.
En azından hakkını vererek yaşıyormuşuz, doya doya, çoşkuyla, heyecanla
Ve şimdi her daim çınlatıyoruz kısa bir ömrün bütün özlemlerini.
Hep çocukluğumu özlediğini zannederdim, sorumsuzluğumu, kaygısızlığımı, başı boş ve mutlu bir ömrün hazinesi diye..
Oysa çocukluğum değil insanlığım imiş özlediğim.
Sokağa yayılan kahkahaları, o evleri, imkansızlıkları ve ona rağmen gerçekten yürekli olduğu halde 500 bin kere cesurum deme gereği duymayan eli öpülesi insanları.
O yüzden bazı sokaklar bazen dar gelir, başka bir sokağa dalar ve koşar adım uzaklaşırsın
Belki geçmişe, belki çocukluğuna ama mutlu olacağın bir yere koşarsın doludizgin
Belki orada karşılaşırız diye birileriyle… Hadi Gidelim…