Prof.Dr. Alper Çabuk

Görünen köy

21 Aralık 2020 09:41
A
a
Sütiş Eskişehir
Önceki gün Cornell Üniversitesi Sosyoloji Öğretim Üyesi Prof. Dr. Filiz Garip ile yapılan kısa bir röportajı okudum. Prof.Garip, göç üzerine çalışmalar yapan bir akademisyen. 2019 yılı Rahmi M. Koç Bilim Madalyası sahibi Prof. Garip, röportajda “İnsanları göçe iten, umutsuzluktur. Savaştan çok da farklı değil; yoksulluk, işsizlik göçü tetikliyor. Gelir eşitsizliğini ülkeler içinde de, arasında da çözemedikçe, sıkıntısını daha uzun yıllar yaşayacağız” diyor ve şu sözlerle kuraklık kaynaklı bir göç dalgası uyarında bulunuyor. “Küresel ısınma, ekstrem iklim olayları ise, göç üzerinde büyük bir etki gösterecek. Türkiye'de de İç Anadolu gibi bölgelerimiz bunun sıkıntısını çekecek. Bir iç göç dalgasının başlaması çok muhtemel.”
Röportajı okuduktan sonra yaklaşık on yıldır yazdığım köşe yazılarına şöyle bir hızlıca baktım ve ne kadar çok kuraklıkla ilgili yazı yazmış olduğumu ve bu yazılarımın hepsinde Anadolu topraklarını önümüzdeki yıllarda ciddi bir kuraklığın beklediğini, acilen gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini vurgulamışım. Herkesin şunu bilmesi gerekir ki, kuraklık başka diğer hiçbir afete benzemez. Suyun olmaması, mutlak yokluk demektir. Verimli toprakların hızla çölleşmesi, yoksulluk ve açlığı beraberinde getirir.
Yazdığım yazılarıma göz attım dedim ya, mesela bundan beş yıl önce yazdığım bir yazımda kuraklığı dört evresinden bahsetmişim ve kuraklığın etkilerinin Ortadoğu’da yarattığı kaosu vurgulamışım. “Kuraklığın birinci evresi yağışın az olmasıyla ortaya çıkan meteorolojik kuraklıktır. Azalan yağışlara bağlı olarak yer altı ve yüzey sularında azalma ortaya çıkar, bu hidrolojik kuraklıktır. Hidrolojik kuraklığa bağlı olarak ortaya çıkan üçüncü evre, tarımsal kuraklık olarak tanımlanır. Tarımsal kuraklığa bağlı tarımsal üretimdeki azalma, hidrolojik kuraklığa bağlı enerji üretimindeki azalma, bunların yaşama yansıması, kuraklığın en son evresi olan sosyoekonomik kuraklık olarak tanımlanır. Suriye'deki iç savaşın çıkış sebebi sadece siyasi gerekçeler değil. Bütün Ortadoğu’yu bir ateş çemberine çeviren, milyonlarca insanı evsiz bırakan, yüzbinlerce insanın ölümüne yol açan Suriye krizini başlatan nedenler arasında küresel iklim değişikliklerine bağlı ülkede etkili olan kuraklık ve kıtlığın anahtar bir rol oynadığını belirtmek lazım. Bazı araştırmalara göre, küresel iklim değişikliklerine bağlı kuraklığın diğer Doğu Akdeniz ülkelerini de tehdit ettiği ve bu kuraklığın siyasi sonuçları olacağı ifade ediliyor… Dünyanın önde gelen Üniversitelerinden Columbia Üniversitesi'nden Profesör Richard Seager iç karışıklıklar ve iklim değişikliği ilişkisini konu eden araştırmasında uzun zamandan bu yana iklim değişikliklerinin birçok karışıklığın kaynağı olduğunu ifade ediyor. Bu araştırmada Profesör Seager, iklim değişikliklerinin tarımı vurduğu, bunun da zaten istikrarsız olan rejimlerdeki gerginlikleri tırmandırdığı belirtiyor.”
Altı yıl önce bir başka yazımda, NASA’nın yedi yıl süren bir araştırmaya bağlı olarak Türkiye’yi de kapsayan bölge için kuraklıkla ilgili verdiği alarm seviyesini yazmışım. “Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğusunda azalan kar yağışlarının ve yer altı suyundaki azalmanın etkisiyle kuraklığı alarm seviyesine getiren NASA, bu günleri ve bundan sonra yaşayacaklarımızı işaret ediyordu, bu çalışmayla… Emin olun, en büyük afetin sinyallerini veriyorlar... Susuz tarım olmaz… Susuz toprak bile kalmaz, geriye sadece çölleşen alanlar kalır… En büyük afet, küresel iklim değişiklikleri ve buna bağlı ortaya çıkan sorunlar… O afetin sebebi ise biziz. Biz ve bizim yerküreye, yuvamıza yanlış müdahalelerimiz. Yaşamın kaynağı, hava, su ve toprak… Onlar olmadan yaşam da olmaz. ’Ne para, ne pul, hiçbiri, tükendiğinde birkaç metrekare toprak, birkaç metreküp suyu alabilecek kadar‘ kıymetli…”
 
On yıldır söylediğim gibi, görünen köy, kılavuz istemez. Artık kuraklık tehditi kapıda değil, çoktan kapıdan girdi bile. Bu konuda acilen çok ciddi çalışmalar yapmak zorundayız. Diğer taraftan her vatandaşımızın da bu tehdite karşı, suyu idareli kullanması gerektiğinin bilincinde olması mutlaka gerekiyor. Son günlerdeki yağışlar, yüzümüzü güldürmek için çok yetersiz. Kuraklıktan en çok etkilenecek bölgelerin başında Eskişehir’in içinde olduğu İç Anadolu Bölgemiz de var. Bu bakımdan en büyük afete, susuzluğa-mutlak yokluğa- karşı topyekün tedbir almak zorundayız ve kalan suyumuzun kıymetini de bilmeliyiz.
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon
Yaşar Yavuzkan 22 Aralık 2020 23:20

Ahhhh bir görebilselerdi yedikleri haram lokmaları yiyemiyeceklerini ...bir an önce haramı bırakıp yaşayabilecekleri bir vatanı kurtarma derdinde olurlardı..Ve bu konuda da ne yazıkki muhalefet denen siyasilerde bir kan uykusundalar....salı demeçleriyle günlerini geçiriyorlar..Dediginiz esas tehlike kapıda değil ıçeri girmiş durumda.. OYSAKI bazı kötü siyası gidişlerin zararları ve etkileri bi şekilde halledilebilinir...AMA YA SUSUZLUK..önlem ve tedbirler alınmazsa hiç bir şekilde telafi edilemeyecek şekilde bir ulkeyi vatanı yok edecek..inşaallah kör ruhlar ve beyinler uyanırlarda gerçek tehlikeyi görürler sevgili Alper Çabuk hocam..Bu değerli bakış açınızı ve yazınızı izninizle paylaşmak istiyorum. Selam ve sevgiler dilerim...

0 0 Cevap Yaz
Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi