Geçen hafta sonu Azerbaycan’da belediye başkanlarına yönelik olarak TODAİE tarafından organize edilen eğitimler kapsamında, “Yerel Yönetimlerde Çevre Yönetimi” konusunda ders vermek üzere Bakü’deydim. Gerçekten çok keyif aldım. Sadece bir gün, iki sabah, iki akşam geçirmiş olsam da, çokça Azerbaycan Türkü ile sohbet imkanım oldu, ülkemi ülkemdekilerden bile çok seviyor olmaları beni çok mutlu etti. Haydar Aliyev’in “tek millet, iki devlet” sözü gerçekten vücut bulmuş Azerbaycan’da. Benim için diğer keyif verici konu, ders verdiğim belediye başkanlarının dersime olan ilgisi oldu. Onların birçoklarının gözlerinden, anlattıklarımın karşılığı olduğunu gördüm. Bu bana verilecek en büyük armağan işte. Birkaç hafta önceki yazımda yazdığım gibi:
“Gücüm yettiğince bu sorunlardan bahsetmek, farkındalık yaratmak amacıyla kongre kongre, şehir şehir, ülke ülke geziyorum. Elimden gelen bu kadar. Aslında farkındayım, bu yüzden ailemi ve çocuklarımı çok ihmal ediyorum. Ama bir gün anlayacaklar, daha yaşanabilir olması için uğraştığım gelecek, onların geleceği... Elimden gelen ne yazık ki şimdilik bu kadar; kongre kongre, şehir şehir, ülke ülke gezmek ve nefesim yettiğince bilinç uyardırmaya çalışmak... Geçen haftadan önce İzmir, Ankara, geçen hafta Ankara, İstanbul, Eskişehir, bu hafta İstanbul, gelecek hafta Azerbeycan, daha sonraki hafta Antalya... Çok sevdiğim bir film vardı. “Pay it forward”, ‘İyilik Yap, İyilik Bul’ diye çevrilmişti sanırım Türkçeye. İşte bu filmde başrol oyuncusu ilkokul öğretmeni ödev olarak öğrencilerinden dünyayı değiştirecek bir öneri geliştirmelerini istiyor. Öğrencilerden biri “Peki dünyayı değiştirmek için sen ne yaptın?” diye soruyor. Öğretmen “Bu fikri size aşıladım” diye yanıtlıyor... İşte benimki öyle bir hikaye.”
Son olarak Azerbaycan’da Azerbaycanlı eski bir öğrencimle, çok sevdiğim bacanakla ve çok uzun yıllardır görüşmediğim bir can dostumla - tam tabiriyle eski bir kankamla – buluştum. Onları görmek çok keyifliydi. Özellikle eski dostumla bir araya gelebilmek, çok keyifliydi. Geçen yıllarda yaşadıklarını anlattı, kendi kendime yaşadığı zorluklarda yanında ona bir arkadaş olarak destek olamadığım için hayıflandım, üzüldüm, diğer taraftan şimdiki başarısından gurur duydum, çok mutlu oldum.
Artık giderek kafamda daha fazla yer eden birşey var ki, insanı insan yapan temel şey, insan insanlar için var. Onlara destek olmak, ihtiyaç duyanlara yardımcı olmak, tökezleyeni, düşeni, yolunu şaşıranı ya da kaybedeni doğrultmak için var. Hiçbir şey yapamıyorsa bu fikri mümkün olduğunca çok insana anlatmak, iyiliği elinden geldiğince yaymak için var. Gerçek mutluluk, para, pul, şöhret, itibar değil... Mutluluk, yaptığın bir şeyin bir başka insanın yüzünde yarattığı tebessümün tekrar o kişinin yüreğine yansıması, başka hiçbir şey değil.
Azerbaycan’da insanların yüzünde yarattığım tebessüm yüreğime yansıdı, gerçekten çok mutlu oldum. Bu imkanı sağlayan, tüm organizasyonu üstlenen TODAİE’ye ve sevgili arkadaşım Prof.Dr. Aslı Akay’a ve ekip arkadaşlarına, ev sahipliğini yapan Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı Yanında Devlet İdarecilik Akademisi Rektörü Prof.Dr.Urkan Kazımoğlu’na ve ekip arkadaşlarına şükranlarımı borç bilirim.
Şimdi sırada bu hafta Antalya var. Bu hafta Antalya’da Peyzaj Mimarlığı Kongresi’nde çevre sorunlarından, geçtiğimiz birkaç yüzyılda doğru yönetemediğimiz gezegenimizden bahsetmeyeceğim, onun sonuçlarından biri olan “yersizlikten – 21.yüzyılın bana göre ana gündem maddelerinden biri olan mülteci sorunundan” bahsedeceğim. Umarım orada anlattıklarım da karşılığını bulur dinleyicilerin gözünde...
Herkese iyi haftalar dilerim...