Ama ne yazık ki bilim, dünyadaki hakim güçlerin ve dünyayı yönetme erki sahiplerinin elinde, toplumun yaşam kalitesini yükseltme hedefinin çok uzağında, sınırlı sayıda seçkin bireyin gücünü ve iktidarını sağlamlaştırmaya daha çok hizmet ediyor gibi.
Geçen hafta başından beri ne idüğü belirsiz bir grip yüzünden geceler tam anlamıyla bir kabus gibi benim için. Gün boyunca iş ortamındaki koşuşturmacada bir şekilde ayakta duruyorum, ama akşam oldu mu, bir ağırlık çöküyor göğsüme. Sanki dayak yemiş gibi oluyorum. Ateş, öksürük uyutmuyor beni. Eski zamanların griplerine benzemiyor bu grip. Komplo teorisi kurduğumu düşünebilirsiniz, ama ben artık ciddi ciddi bu kuş gribi, gergedan gribi, kırım kongo kanamalı ateşi hatta ebola, AİDS gibi hastalıklara laboratuvar ortamından çıkma biyolojik ajanların neden olduğunu düşünmeye başladım. Dünyayı kendi menfaatleri doğrultusunda tasarlama ekibinin icadı hastalıklar bunlar sanki. Yani yüksek teknoloji ve bilimin eseri icatlar. Bir bilim insanı olarak daima bilimin insanlara temas etmesi, onların hayat kalitesini artırması gerektiğini düşünür ve çalışmalarımı hep bu doğrultuda yapmaya gayret ederim. Ama ne yazık ki bilim, dünyadaki hakim güçlerin ve dünyayı yönetme erki sahiplerinin elinde, toplumun yaşam kalitesini yükseltme hedefinin çok uzağında, sınırlı sayıda seçkin bireyin gücünü ve iktidarını sağlamlaştırmaya daha çok hizmet ediyor gibi.
Böyle olmasa 21.yüzyılda on binlerce yılda geldiğimiz medeniyet hikayemizin son perdesinde, sahip olduğumuz yüksek teknoloji ve bilime rağmen, hala dünyada yaşayan insanların neredeyse beşte biri hiç elektrikle tanışmamış olur muydu ya da her gün dünya genelinde binlerce insan açlık ve açlıkla ilintili hastalıklar yüzünden ölür müydü? Yine her gün binlerce kişi temiz su kaynaklarına ulaşamadığı için ortaya çıkan enfeksiyonlardan ya da susuzluktan hayatını kaybeder miydi? Bugün küresel iklim değişikliklerini, afetlere karşı dirençli olmamız gerektiğini, mülteci ve göç sorunlarını konuşur olur muyduk? Ya da bilimi doğru kullanarak yeterince gelişmiş bireyler olsak, bugün belki de terörizminden, savaşlardan, bölgesel çatışmalardan bahseder miydik? Biz insanoğlu bilime yanlış yerden başladık korkarım ve bugün de doğal olarak büyük ölçüde yanlış noktadayız. Konu derin ama, yazının başında dedim ya, hastalık bedenimde rahat bırakmıyor geceleri. Doğal olarak gündüzleri de kafamı toplaması zor oluyor, hal böyleyken. Kolaya kaçayım, sosyal medyada geçtiğimiz haftalarda sıkça paylaşılan, kaynağını araştırmama rağmen bulamamış olduğum bir yazıyı köşemde paylaşarak bitireyim yazımı. Belki de çoğunuzun gözüne takılmıştır sosyal medyada, belki de çok bilindik bir yazıdır; bilmiyorum artık… Kaynağı her kimse, hasta halimde imdadıma yetişip, bu haftaki köşemi kurtardığı için yazarına teşekkür ediyorum.
…………………………….
“Gelişimini 50.000 yıl önce tamamlayan insanoğlu; beyin ve zeka olarak genetik değişimine uygun hızla evrilseydi, şu anda galaksiler arasında seyahat ediyor olurduk.
• 2. Mısır İmparatorluğu dönemi fizikçi ve gök bilimci Kamose-Menes, anıt mezarların ve piramitlerin ölümden sonra, oralara gömülen kimseyi canlandırmayacağını söylediği için öldürüldü. Soyu devam etmedi.
• Antik Mısır’ın diğer bir filozofu Amentebat, ‘’insanları mumyalayarak öbür dünyaya gönderemezsiniz’’ dediği için ailesi ile birlikte yok edildi. Soyu devam etmedi.
• Romalı Flavus Lucretius Claudius, matematikçi, gökbilimci ve filozof; Roma tanrılarının masal olduğunu söylediği için katledildi. Soyu devam etmedi.
• Antik Yunanlılar, devrin en büyük filozofu Sokrates’i 2500 yıl önce Yunan tanrılarına inanmadığı için öldürdüler. Soyu devam etmedi.
• Giardano Bruno, İtalyan filozof. Kapalı evren görüşünü ilk reddedenler arasında. Dünya güneş etrafında dönüyor dediği için kilise tarafindan Roma’da diri diri yakıldı. Soyu devam etmedi. • Sadece Avrupa engizisyon mahkemelerinde 50.000 aydın, düşünür, filozof, sanatçı yakıldı. Soyları devam etmedi.
• Paleolitik Çağ’dan bu yana son 40.000 yılda istatistiksel olarak sayıları 143 milyon olarak hesaplanan üstün zekalı insan öldürüldü ve hiç birisinin soyu devam etmedi. Soyları devam etseydi bugün dünya insan popülasyonunun %5’i değil %35’i üstün zekalı olacaktı. Öyle olunca; Endülüs ve İskenderiye kütüphaneleri yanmamış olacaktı. Bilim, sanat, felsefe üreten değerli insanlarla birlikte bugün fosil yakıt yakmadan, daha temiz bir dünyada yaşıyor olacaktık. Bizim de zeka seviyemiz bugünkü aptal halimizle kıyaslanmayacak kadar yüksek olacaktı.”
…………………………….
Herkese hastalıklardan uzak, keyifli bir hafta diler, Cumhuriyetimizin yeni yaşının ülkemize ve milletimize huzur, sağlık, bereket ve mutluluk getirmesini dilerim.