Yıllardır tartışılır futbolun adaleti var mı diye. Şayet futbolun adaleti olsaydı Cumartesi akşamı “Saraçoğlu” nda tezahür ederdi…
Sen futbol adına bütün güzellikleri sergile, 90 dakika oyunu domine et, ayağa pas, çabuk ve hızlı oyun, kontratak, orta saha hakimiyeti, kanatları iyi kullanma gibi futbolun doğrularını harfiyen uygula ve sahadan boynu bükük ayrıl…
Alın size futbolun adaleti!
Ne yazık ki bunlar futbolun içinde var…
Zaten futbolun kitleleri kucaklaması, güzelliği, gizemi de buradan kaynaklanmıyor mu?
Oysa “Ersun’ un YALAN” ın dan kurtulan Eskişehirspor, “Ertuğrul’ un SAĞLAM” karakteri ve oyun anlayışıyla Süper Lig’ e gerçekten son derece spektaküler bir başlangıç yapmıştı…
Yeni göreve gelen “Önce Güven” ekibinin sahadaki temsilcisi “Ertuğrul Sağlam” da yepyeni bir anlayışla, yani “Gençlere Güven” ilkesiyle ilk haftadan itibaren ışık saçmaya başladı…
Fenerbahçe maçının hüzün saçan karanlığı gelecek adına beslenen umutları aydınlatan bir ışık gibiydi…
Maçın teknik analizimi dediniz?
Hadi canım! Adaletsiz bir maçın analizi mi olur!
Yalnızca “Erkan” ın “Kamuran Yavuz” dan esintiler sunan futbol zenginliği, “Akaminko” nun “İsmail Arca” yı anımsatan muhteşem savunması, “Necati Ateş” in sahnelediği “bir takımın alın teri nasıl katledilir stand up’ ı” ve Kaleci “Mert” in “Fenerbahçe’ yi Pert olmaktan kurtarmasıydı” akıllarımızda kalan…
Zaten “Ertuğrul Sağlam” maçı iki tümceyle ne kadar da güzel özetlemişti; “Ne söylesek boş, konuşmanın anlamı yok!”
Bende lafı fazla uzatmadan, taraftarlarımızın çok anlamlı bir sözüyle noktayı koyuyorum; “kazandığınızda sevmiyoruz sizleri, kaybettiğinizde sevdiğimiz kadar!”