Yaşlısı, genci, varsılı, yoksulu, beyazı, siyahı, eliti, lümpeni aynı sevda etrafında birleştiren yegâne oyundur…
Dünyada en çok müşterisi olan, zengin, yoksul fark etmeden bütün ülkelerde pazarı sürekli büyümektedir…
Özellikle endüstriyel futbol kavramı, parayı en büyük güç haline getirip renk aşkı, forma aşkı, amatör ruh, gibi geçmişin değerlerini yok etmiştir…
Kurumsallaşamayan, parası olmayan, sürekli borçlanarak günü kurtarmaya çalışan kulüpler birer birer bu arenadan çekilerek tarihin tozlu raflarında yerini almaktadır…
Sırtını büyük holdinglere dayamayan, güçlü sponsorların desteğinden yoksun kulüpler kalıcı olmak, bu sektörde ayakta kalabilmek için sürekli gelir kaynakları bulmak zorundadır…
Taraftar bu kulübün her şeyi…
Her şeye rağmen, hâlâ bir kulübün en büyük gücü taraftardır…
Tribünlerini dolduramayan kulüpler büyük başarılara imza atsa da bir yerleri hep eksik kalır. Şampiyonluklar, kupalar ancak taraftarla anlam kazanır…
İşte yarım asırlık Anadolu çınarı Eskişehirspor her daim taraftarıyla var olan bir kulüptür. Büyük başarıları, zaferleri taraftarıyla birlikte doyasıya yaşamıştır…
2. ve 3. Liglerin karanlık girdabında yıllarca debelenen Eskişehirspor hep taraftarının sahiplenmesiyle aydınlığa çıkmıştır…
Son olarak 2008’de “Nebi Hatipoğlu”nun başkanlığı döneminde Süper Lige yükselen Anadolu Yıldızı o tarihten beri yine taraftarının takımına sahip çıkmasıyla asansör takım olmaktan kurtulmuştur…
Bazı saplantılardan kurtulma zamanı
Süper Lig her sezon daha da zorlaşıyor. Özellikle bu sezon 14 yabancı futbolcu transferi ekonomik yapısı güçlü kulüpleri daha avantajlı hale getirdiğini görüyoruz…
Süper Lig’de kalıcı olmak istiyorsak taraftarımızın bazı saplantılarından süratle kurtulması gerekiyor…
Örneğin tribünlerin büyük bir çoğunluğunun karşı çıktığı “passolig uygulaması” tribün gücümüzü zaafa uğratmıştır…
Bütün kulüplerin taraftarları artık bu direnişten vazgeçtiğine göre bizim taraftarımızın hâlâ passolig boykotunda ısrar etmesinin “Don Kişot”un yel değirmenleri ile yaptığı savaştan ne farkı var?
1965-1975 yılları arasında Eskişehirspor’un internette dolaşan fotoğraflarına bakın. 250-300 bin nüfuslu Eskişehir’de tribünlerin her maçta dolu olduğunu göreceksiniz…
50 yıl önce dolan tribünler şimdi neden dolmuyor?
Benim bildiğim gerçek taraftar iyi günde değil kötü günde takımının yanında olandır…
Tribünler gelincik tarlasına dönsün
Takıma katkı yalnızca tribünden bağırmakla olmaz. Taraftarın alacağı her kombine, her forma bu takıma verilecek en büyük destektir…
EsEs’in 50’nci kuruluş yılı olması bu formaları çok daha anlamlı kılmaktadır. Yıllar sonra, yani 100’ncü kuruluş yılında bir babanın evladına vereceği en büyük armağan yine bu formalar olacaktır…
Rakamlar belki biraz yüksek olabilir. Hiç olmazsa bu sezon eleştirileri bir yana bırakıp formanın maddi değerine değil, manevi değerine bakalım. Zaten burada öncelikli amaç kulübe katkı yapmak değil midir?
Zorlu bir sezonun başlamasına çok az kaldı…
Gün takıma destek verme günüdür. O gün de işte bu gündür…
Gelin; tıpkı 65, 70, 75’li yıllarda olduğu gibi tribünleri “gelincik tarlasına döndürelim!”
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...