Eğitim, hukuk ve siyaset konuları toplumda çok tartışılan konulardır. Bu konuların her ülkede çokça tartışılır olmasının temel nedeni, toplum yönetiminde önemli ölçüde belirleyici olmaları ve nesnel değerlendirme olanaklarının sınırlı olmasıdır
Eğitim, hukuk ve siyaset konuları toplumda çok tartışılan konulardır. Bu konuların her ülkede çokça tartışılır olmasının temel nedeni, toplum yönetiminde önemli ölçüde belirleyici olmaları ve nesnel değerlendirme olanaklarının sınırlı olmasıdır. Örneğin bilgisayar üzerine bir tartışmayı kestirip atmak oldukça kolay olabilir. Eni konu somut ölçütleri vardır. Görüntü kalitesi, kullanılabilirlik, dayanıklılık, ekonomiklik, garanti süresi ve fiyat gibi… Hadi bakalım anayasayı, uygulanan ekonomi politikayı, hukukun işlerliğini bir kahvede konuşmaya çalışalım… Neler neler! Farklı görüşler, bakışlar, fikri zıtlıklar, diş bilemeler… Daha neler neler!
Peki siyaset, eğitim ve hukuk üzerine bitmek tükenmeyen tartışmaların temelindeki nedenler neler?
Kuşkusuz değişik nedenler sıralanabilir.
Siyaset, eğitim ve hukuk her üçü de açık sosyal sistem yaklaşımına göre çalışırlar. Yani toplumsal kurumdurlar toplumdan girdi alırlar, işlerler topluma verirler, geribildirim alırlar ve çevreyle etkileşimli çalışırlar (Başaran, 2004). Bu aynı zamanda şu demek; siyaset, eğitim ve hukuk sosyal süreçlerdir ve geri bildirim dediğimiz noktada toplumun sürekli eleştirisine tabi tutulurlar…
Siyaset, eğitim ve hukuk girdi, süreç ve çıktılarını nesnel ölçütlere göre değerlendirilmek oldukça güçtür. Arabayı, motoru, televizyonu kimi ölçütlere dayalı olarak en az hatayla nesnel değerlendirmek oldukça mümkündür. Buna karşılık siyaset, eğitim ve hukuk uygulamalarını ölçülebilir nesnel ölçütlere göre değerlendirmek güçtür hatta olanaksızdır. Sorunun düğümü de belki de buradadır.
Siyaset, eğitim ve hukuk sosyal süreçler olup mal ve hizmetleri üretme, tüketme ve paylaştırma araçlarından bir kısmını oluştururlar. Ekonomi, siyaset, eğitim ve hukuk toplumsal pastanın üretilmesi, tüketilmesi ve paylaşılmasında kritik araçlar olarak rol oynarlar. Örneğin köy enstitüleri; açıkça köy çocuklarının ‘üretim içinde eğitim’ anlayışı içinde yetiştirilip sınıf değiştirme araçları olmuşlardır. Eğiterek yurttaşları örümcek kafalı da bilinçli yurttaş da yapabilirsiniz. Eğitim yoluyla bireyleri sosyal mühendislikle kul da yurttaş da yapmayı başarabilirsiniz. Hukuku kullanarak politik sistemi alt üst de edebilirsiniz…
* * *
Siyaset, eğitim ve hukuka çok farklı yaklaşımlar açısından bakmak olanaklıdır. Aynı nesneye farklı gözlüklerle farklı yerlerden bakılırsa, farklı görmek mümkün. Aynı şekilde siyaset, eğitim ve hukuk farklı bakışa göre farklı yorumlanabilir…
Öncelikle paradigmaların sosyoloji, siyaset bilimi, ekonomi, yönetim ve felsefe orijinli olduğunu belirtelim. Sosyal bilimlerde işlevselciler, liberal teori, çatışmacılar-sosyalistler, sembolik etkileşimselciler, feministler ve post-modernizm daha çok çalışılmakta… Ayrıca bu yaklaşımların on yıllardır tartışılmakta olduğunu hatta kimilerinin kaynakları bakımından daha da geriye gittiklerini söyleyelim. Bunlardan işlevselcilik yaklaşımının var olan sistemin işlerliği üzerine kurgulandığını belirtelim (Macionis, 2012). İşlevselciliğin pratikte liberal teorinin savunmasını güçlendiren bir işgörü yüklendiği de söylenebilir.
Peki bunlar arasında tartışmalar pratikte hangi paradigmalar üzerinden yapılıyor diye bakarsak, …
Tartışmalar daha çok bir bakıma liberal teori ile çatışmacılar ya da eleştirel teori üzerinde odaklanmakta. Post modern yorumların da pratikte önemli kazanım ve destek gördüğü de bir başka gerçeklik… Özellikle nasıl bir hukuk nasıl bir eğitim ya da nasıl bir siyaset tartışmalarının genelde akademik alanda eleştirel teori ve liberal teori arasında odaklandığı açık. Ancak özellikle 1990’lar birlikte tüm dünyada akademik dünyada post modern teorinin de etkisi oldukça büyük…
Peki bizi hangisi daha çok ilgilendiriyor?
Kuşkusuz tümü! Ancak bu teorilerin pratikteki daha çok tartışılanları daha önemli! Teori ne diyor pratikte ne oluyor? Farklılıklar, tercihler, uygulamalardaki eğilim nereye gitmekte önemli olan bu…
Liberalizme göre görünmeyen eli her şeyi akılcı yolla düzenlemekte. Yani piyasada görünmeyen elin her şeyi güllük gülistanlık yapma olanağı var. Ayrıca liberalizme göre devlet herkese eşit uzaklıkta ve toplumsal şemsiye. Herkese eşit uzaklıkta devlet demek hak, hukuk ve adaletin devlet tarafından sağlanması demek. Bir bakıma teoriye göre piyasa ekonomisi; yatırım serbestliği, düşünce vicdan inanç örgütlenme özgürlükleri, güçler ayrılığı ile arz ve talep dengesi içinde toplumlara refahı yayacak biricik yoldur.
Liberalizme tez dersek, anti tezi eleştirel teori.
Eleştirel teorinin liberalizme yönelik temel eleştirisi şu biçimde özetlenebilir. Liberalizm var olan sistemin tek ve yegâne kaynağı olarak özel mülkiyet hakkı, pazar ekonomisi, gelenekler, normlar olarak görmektedir. Evet var olan sistem üretmekte ve dağıtmaktadır. Ancak sosyal katmanlar arasında eşitsizlik, yabancılaşma, fırsat ve olanak eşitsizliği gibi sorunlar yaratılmakta. Liberalizmle bu sorunlar çözülememektedir…
Eleştirel yaklaşıma göre pedagoji sadece pedagoji; hukuk sadece hukuk değildir. Özünde mal ve hizmetlerin üretimi, tüketimi ve bölüşümü sosyo ekonomi politik bir iştir. Hukuk ve eğitim politik ve sınıfsaldır…
Teorik olarak bu tartışmanın çok derin ve bitmek tükenmek bitmeyen bir mecraya taşınması mümkün. Şöyle ki eleştirel teorinin kimi eleştirileri haklı olabilir. Evet tespitlerin kimilerinde doğrular bulunabilir. Ancak aslında sorun teorik antitezin yani eleştirel teorinin pratikte ne iş gördüğü ne yaptığı daha çok önemli bir sorun.
Evet liberalizmle hukuk, eğitim ve siyaset alanlarında pratikte kimi sonuçlar kimi örneklerinde istendik değildir diyelim. Antitezin yani reel sosyalizmin on yıllardır uygulamasında yığınla sorun ve açmaz yaratmış olduğu, pratikte istenen sonuçlarının alınamadığı ve yeni yaraların açıldığı ise bir başka gerçek…
Tartışmalı olmakla birlikte sentez daha ‘iyi’ sonuçlar vermiş gibi. Belki karma ekonomik model ya da ehlileştirilmiş pazar ekonomisi… Örneğin Mustafa Kemal Atatürk’ün akla ve bilime dayalı çağdaş bir uygarlık yaratma uğraşı, bireycilik ile devletçiliği kaynaştırması bütünlükçü ve tutarlı örnektir (Aybek, 2013).
Konu çok boyutlu ve karmaşık ama bilen, objektif yorumlayan kafalara ihtiyaç olduğu kuşkusuz…
Hukuk ve eğitim ekonomi politik yönetimden soyutlamaz tamam! Ancak herkese hak, hukuk, adalet dağıtmak ve herkese eğitim olanağı sağlamakla yükümlüyüz…
Sosyoekonomik model, ideoloji ve paradigmalar çok tartışmalı konulardır. Doğru saptamalar için bilim tek ve biricik yoldur. Bu nedenle bilimsel bakışı öğreten demokratik eğitime çok ihtiyaç var!
KAYNAKÇA
Aybek, Ş. (2013). Siyaset felsefesine giriş. (7. Baskı). Ankara: Maya Akademi.
Başaran, İ. E. (2004). Yönetimde insan ilişkileri: yönetsel davranış. (4. Baskı). Ankara: Nobel Yayıncılık.
Macionis, J. J. (2012). Sosyıoloji. (13. Baskı). (Çev. Ed. V. Akan). Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık.