Fair-Play'a sıkılan kurşun...

Osman Cemoğlu yazdı

8 Nisan 2015 00:02
A
a
Sütiş Eskişehir
Süper Lig’in 26. Haftasını geride bırakırken hiç kuşkusuz             haftaya damgasını vuran ve futbolumuzu derinden yaralayan olay Fenerbahçe otobüsüne yapılan menfur saldırı oldu.

 

Futbolun değil, sporun temelinde dostluk, barış, “Fair-Play” yani eşit yarış, eşit oyun yatar.  Sporun temeline kültür ve eğitim harcı koymamışsanız, her türlü çılgınlığın sergileneceği bir arenada bulursunuz kendinizi…

Bu son olay, sporda yozlaşmanın nerelere vardığını göstermesi bakımından fevkalade ibret alınması gereken son derece vahim bir durum.  Neresinden bakarsanız asla tasvip edilemeyecek bu saldırıyı akıl sağlığı yerinde olan,   sağduyu sahibi her sporsever şiddetle kınamalı…

 

Fanatizmin Ayak  Sesleri…

Özellikle futbol kamuoyunda deprem etkisi yapan bu saldırıyı öyle sıradan bir olay olarak geçiştiremeyiz.  “6222 Sayılı Sporda Şiddet Yasası”nın bu tür olayları önlemede ne kadar etkisiz olduğunu bir kez daha gördük.  Hukuki yaptırımlarla ya da polisiye tedbirlerle fanatizmin üstesinden gelemeyeceğimiz artık iyice belli oldu.  Öyleyse sporumuzda terör boyutuna ulaşan bu şiddet eyleminin kurşun seslerini duyabilen akil adamlarımızın artık şapkayı önlerine koyup düşünme zamanı geldi…

En basit deyimle spor eğitimi konusunda ülke çapında seferberlik ilan edilerek sporun amacı,  ruhu, erdemleri, taraftardan,  sporseverden önce bence yöneticilere, sporculara anlatılmalı…

 

Önce Aynaya Bakalım…

Tabi bu duruma bir günde gelmedik.  Bu menfur saldırının çok öncesi var.  Hemen herkesin önce aynaya bakması lazım…

 Ama öncelikle sahada futbolun ruhunu kirleten ne kadar çirkinlik varsa bunları sergilemekten çekinmeyen,  rakip takımların hocalarına küfretmeyi alışkanlık haline getiren, meslektaşlarına, hakemlere hakaret edip onları hedef tahtasına oturtan,  ulusal formayı bile ret ederek sahayı terk eden ucuz kahramanların…

Ve bunları ödüllendirircesine adeta sırtını sıvazlayan yöneticilerin…

Bütün bu çirkinlikleri, sinema gibi izleyen, yetkilerini kullanmada pasif ve basiretsiz davranan federasyon ve ceza kurullarının…

Yangın yerine dönen tribünlere, reyting uğruna benzin döken görsel ya da yazılı medyanın seçkin (!) temsilcilerinin ve bütün bunların karşısında hâlâ “dur bakalım n’olcak” diyen siyasi erkin…

Ve her an provoke olmaya hazır, patlamak için futbolcusundan veya yöneticisinden ufak bir kıvılcım bekleyen sporun en büyük gücü taraftarın…

Bu karanlık tabloda rolü olan hemen hepimizin artık aynaya bakma zamanı gelmiştir…

---------------------------------------------------------------

Bu gidiş iyi değil…

Her geçen hafta tribünleri kahreden, oynadıkları futbol ve aldıkları sonuçlarla içimizdeki umut kırıntılarını yok eden bir futbol kumpanyasının sahnelediği sessiz çığlığı izliyoruz…

Galibiyetleri giderek unutturan, farklı yenilgilere bizi alıştırıp korkaklar mangası haline gelen bu takımın,  yalnızca göğsündeki arması ve renkleri için gönül bağını hâlâ koparmayan sevda ordusunu bu kadar üzmeye, kahretmeye hakkı var mı?

Bu gidişe dur demek maçtan önce tribünleri terk etmekle protest tavırlar takınmakla olmaz.  Bu sözüm yalnızca başkana ya da yöneticilere değil, hepimize, bütün tribünlere…

Nedenini bir türlü anlayamadığımız bu gidişe dur diyecek birileri mutlaka olmalı.  Futbolun en büyük gücü taraftar artık tribünleri doldurmalı.  Sonuna kadar sevdasının arkasında durmalı…

 Ancak bu da yetmez! Çünkü bu sevgiye layık olacak, kenetlenmiş yürekli, inançlı bir futbol timi tribünlerle tek bir vücut olmalı…

Şunun şurasında az bir zaman kaldı.  Kötü yenilgilerle sürekli düşme barajının üzerinde dolaşan, sırat köprüsünden geçmeye çalışan pir- i fani tedirginliğinden artık kurtulmalıyız…

 Önümüzdeki hafta, umutlarının son kertesine gelen Kayseri Erciyes’ten alınacak bir galibiyet belki de kader haftası olarak son üç takımı yarıştan koparacak…

Ama önce bu galibiyete inanan bir komutan ve yüreğini sahaya yansıtacak savaşçılar lazım…

“Kurda sormuşlar ensen niye bu kadar kalın? Kendi işimi kendim yaparım” demiş…

Umudumuzu diğer takımların mağlubiyetlerine bağlamayalım. Şans olgusu her hafta yanımızda olmaz…

Özetle: bu gidiş iyi değil…

 

Üstü de altı da bir…

Süper Lig’in sonu yaklaştıkça heyecan artıyor. Ligin zirvesindeki üç takım birer puan farkla sıralanıyor. Bu demektir ki zirvede yer alan Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçe ligin son haftasına kadar bıçak sırtında gidecek…

Bu demektir ki Ligin son haftalarına doğru gerilim artacak. Çünkü medya ya da yöneticiler tarafından öyle bir hava yaratılıyor ki şampiyonluk tek amaç, tek hedef haline geliyor...

 Zaten 3 Temmuz 2011’i başlatan utanç süreci de bu aşırı kazanma hırsından kaynaklanmıyor mu?   İşte Fenerbahçe otobüsünün kurşunlanması önümüzdeki en canlı örnek…

 Ligin altı da üstü gibi. Tam bir can pazarı… 

Ama lütfen biraz itidal, biraz sağduyu…

 

Düşmemek için verilen yaşam mücadelesinde 20 puanlı K.Erciyes 16’ncı, 18 puanlı K.Karabük averajla 17’nci, yine 18 puanlı Balıkesirspor ise 18’nci sırada yer alıyor.  Hemen onların üzerinde 15’nci sıraya 27 puanlı Eskişehirspor yerleşmiş durumda…

Şu anda ki görünüm bu. Yani ligin üstü de, altı da bir…

Ligin bütün heyecanı bu iki bölgede devam ederken sanki alt taraftaki durum asıl mücadelenin yaşandığı zirveye göre daha erken netleşecek gibi.  Tepedeki yarış, gerilim, stres son haftaya kadar sürecek gibi görünüyor…

Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi