Prof. Dr. Turan Akman Erkılıç

Eylül ayında eğitimle ilgili neler konuştuk?

Eylül’le birlikte eğitim konuları çokça konuşulmaya başlandı.

1 Ekim 2020 09:09
A
a
Sütiş Eskişehir
Eylül’le birlikte eğitim konuları çokça konuşulmaya başlandı. Okullar yarım online yarım yüz yüze de olsa açıldı diyelim. Dolayısıyla eğitim öğretim işlerine ilgi Eylül’le birlikte arttı. Bugün Eylül ayında konuşulan kimi konuları sığdığı kadar bu yazıda dillendirmeye çalışacağız.
 
Öğretmenler iş başına başarabilmek yok tek başına
Ağustos’un son haftasıyla birlikte öğretmenlerimiz iş başı yaptılar. Öncesinde sosyal medyada sayın bakana okullar açılmasın temalı ya da seminerler olduğumuz il ve ilçelerde olsun gibi mesajlar yağdı gitti. İstek ve dileklerin haklı ve doğru yanı olabilir. Ancak bir şekilde görevimize başlamalıyız! Şöyle diyelim sen çalışmazsan ben çalışmazsan nasıl çıkar bu karanlıklar aydınlığa…
 
Öğretmenler kuşkusuz yaklaşık Mart’ın ortalarından beri yarı zamanlı farklı bir çalışma durumuyla karşı karşıya kaldılar. O zamandan beri öğretmenlerin çalışma koşulları ve eğitimin niteliği üzerine bir kısım tartışmalara tanık olduk. Ancak böylesi özel ve zor durumda olay ve sonuçları değerlendirmede son derece dikkatli olunması bir gereklilik…
Efendim diyorlar ki öğretmenler yattıkları yerden maaş alıyorlardı bu salgın dönemiyle bu iş iyice zıvanadan çıktı!
Sorun buysa, cevap hazır! Öğretmenlik uğraşı ve emeği açısından tüm mesleklerden farklılık gösterir. Şöyle ki öğretmenler doğrudan insanla ve insanın davranışının değiştirilmesi ile ilgilidirler. Harcanan zaman, verilen emek klasik kol ve beyaz yakalı emekçilerden farklıdır. İşler dört dörtlük yapılabilirse, derse hazırlanma, dersin işlenmesi, ölçme değerlendirme, sosyal etkinlikler ile tören ve benzeri okul dışı etkinliklere ayırdıkları zaman diğer mesleklerle hiç kıyaslanacak bir durum değildir. Bu duruma ayrıca başka bir açıdan daha bakmak gerek. O da öğretmenler, okul yöneticileri ve akademisyenlerin özellikle kamuda çalışanlarımızın etkililik ve verimlilik sorunu... Bu durum iki temel nedenden kaynaklanıyor gibi. Birincisi, genelde kamu yönetimi hantal… İkincisi öğretmen ve akademisyenlerde eski idealizm yok… Ancak sorun çözülemez değil… Bu toprakların çokça iyi, güzel ve doğru insanları var ve bu insanlar asla tükenmez asla umut kesilmez… Öğretmen ve akademisyenlerin binlercesi bizim hepimizin umududur…
 
Öğretmen maaşları ve öğretmenlik mesleği
Eylül ayı başlarında bir konuşmasında sayın bakan Ziya Selçuk, öğretmen maaşlarının eğitim bütçesindeki ağırlığından bahisle bütçede maaşların önemli bir oran tuttuğunu ifade ettiler.
Vay sen misin maaşlardan böyle bahseden! Eleştiri gibi bir şey…
Biz akademisyenlerin çoğu bu konuyu bu şekilde dile getiririz. Evet personel maaşları Bakanlığın bütçesinde önemli bir yer tutar. Ancak milli eğitimin bütçesinde maaşlar önemli yer tutmaktadır demek; öğretmen maaşları yüksektir demek değildir. Bununla birlikte siyasi otoriteler bu konuları doğru bir biçemle söylemle ifade etmek durumundadırlar. Karşılıklı yanlış anlaşılma ve inatlaşma gibi bir şey oldu sanki bence. Politikanın doğası diyorum ben bu tür hallere…
Evet öğretmen maaşları azdır ve bir şekilde yukarıya çekilmesi bir gerekliliktir. Ayrıca öğretmenlik mesleğinin yetiştirme, atanma, statü, çalışma koşulları ve ücret gibi insan kaynakları yönetimi boyutlarında iyileştirilmesi gereksinimi açık. Kanımca bu konuda en önde olması gerekenler Bakanlık, YÖK, eğitim fakülteleri, STK’lar ve sendikalar olmalıdırlar. Tek başına olamayacağı açık hepimiz ama hepimiz taşın altına elimizi koymalıyız…
 
Üniversiteler nasıl eğitim yapsınlar online mı yüz yüze mi?
Eylül ayında sokakta, çarşıda pazarda dükkânda beni tanıyan esnafların ‘eee hocam üniversiteleri açın artık’ feryadıyla karşılaştım… Kuşkusuz sorun çok boyutlu. Eskişehir özelinde üniversitelerin kente kültürel, sosyal, ekonomik etkileri hiç ama hiç inkâr edilemez. Bir şekilde yüz yüze eğitim hepimizin isteği ancak durum malum… Kamu yönetimin öncelikli görevi yurttaşlarının yaşama hakkı ve özgürlüğünü sağlamaktır kuşkusuz… Şimdilik online …
 
Eğitime geldi EBA olmasın çocuklar heba!
Okulların online da olsa açılması ile birlikte EBA kimilerine göre çöktü kimilerine göre kalabalıklaştı. Ancak hizmette unutulmamalı sorun da... Hem teknik düzeyde hem de içerikler açısından eleştiriler çok… Eleştirilerden korkulmamalı ve çekinmemelidir. Kuşkusuz siyasetin doğası eleştiriler iktidar muhalefet karşılıklı her bağlamda çok sert ve kimileri çok seviyesiz… Bu dili değiştirmeliyiz; eğitimde de eleştiri ve özeleştirilere dayalı yeni seçenekler ortaya koymalıyız. Unutmamak gerekir ki Korona çözülmesi zor sonuçlar doğurmaktadır! Sorunlar, ancak ve ancak ortak mücadeleyle alt edilecektir.
Bizim kuşağın söylemiyle ‘Kahrolsun faşist korona yaşasın herkese eğitim mücadelemiz!’ Bakanlık, yöneticiler, öğretmenler, veliler, öğrenciler birlikte ‘geldi EBA olmasın emeğimiz heba’ demeliyiz. Ülke bizim gençler bizim! Gençler geleceğimiz…
 
Korona ile birlikte eğitimde fırsat ve olanak eşitliği daha çok tartışılır oldu. Sorun buraya bir paragrafa sığmayacak kadar uzun, karmaşık ve üstelik zor. Ancak online eğitimde fırsat ve olanak eşitliği sorunu erişebilme, farklı seçeneklerden yararlanabilme gibi boyutlarıyla boy gösterdi. Ülkemizde eğitimde fırsat ve olanak eşitliği sorununu ile ilgili üç farklı bakışla karşı karşıyayız. Birincisi liberal bakış ikincisi sosyalist odaklı bakış; üçüncüsü ise sentezci sosyal devlet yaklaşımı. Bizde sistemin doğası pratikte üçüncü şık yarım yamalak yürürlükte gibi. Genelde duruma göre yardım, sonradan iyileştirme, özde değil sözde sosyal yaklaşım. Daha çok halkla ilişkiler ya da ‘PR’ gibi bir anlayış hâkim sanki. Söylem ne olursa olsun, pratikte fırsat ve olanak eşitliği notumuz ne yazık ki pek zayıf. 1980’lerden önceki uygulamalar sanki daha çok fırsat ve olanak eşitliği yaratıcı gibiydi. Artık eğitim sistemini ‘zaten mevcut durum doğal olandır’ anlayışından kurtarmalıyız. Gerçekten eğitimde alt sosyal katmanların lehine radikal proaktif yapılanmaya ihtiyaç var. Mevcut durum buna olanak vermez gibi duruyor. Ancak eğitimin halleri kronikleşmiş durumda. Yani uzun bir zamandır eğitimin akciğerlerini yok eden yeni bir virüsle karşı karşıyayız. Özelleştirme, akılcılık ve bilimden uzaklaşma gibi uygulamalar, eğitimde fırsat ve olanak eşitliğini olumsuz etkilemektedir. Eğitimin tabiplerine çok iş düşüyor. Ülkenin eğitimine sahip çıkmak çocuklarına sahip çıkmak demektir; bu da ülkenin geleceğine sahip çıkmaktır.
 
Rektörlerin eşgüdümü çok güzel örnek. Darısı tüm akademinin başına…
Eskişehir’deki üç üniversitesinin eğitim, öğretim, araştırma ve projeler konusunda birlikte fotoğraf vermeleri örnek davranışlar… Birlikte başaracağız. Çoğu gelenekleri ortak üniversitelerimizin hem öğretim hem de araştırma proje, topluma hizmet ve destek hizmetleri bakımından daha iyi noktalarda olacağından hiç kuşku yok…
 
Mustafa Kemal Atatürk, Eskişehir Teknik Üniversitesi’ne çok yakıştı!
Teknik Üniversiteye Mustafa Kemal Atatürk heykelinin çok yakışmış olduğu görüşündeyim. İleri geri konuşanlar bilmelidirler ki Gazi bu toprakların bi’tanesidir. Bilim ve fen için kayıt ve şart yoktur diyen Mustafa Kemal Atatürk ülke yurttaşlarının yüreğindedir… Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi hayatta tek yol göstericimiz bilimdir fendir.
Yeni ders yılının hepimize güzellikler getirmesi dileğiyle…
Sağlık ve esenlik dileklerimle…
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi