Şinasi Kula yazdı
Mecliste olması gerekenleri, olabilecekleri zaten tahmin ediyorduk. Ve de aynen tahmin ettiğimiz biçimi ile tecelli etti. Nisan’ın ilk haftalarında gerçekleşmesi planlanan referandumun yolu açıldı…
Devlet Bahçeli’nin U dönüşünün nedenlerini şu saatten sonra konuşsak ne yazar, konuşmasak ne yazar? Bu ani dönüş için tahminler yürütsek ne yazar, ne değişir? Tehdit mi ediliyor, şantaj mı yapılıyor türü teoriler geliştirsek ne fark eder? Anlaştığı bakanlık sayısı beş mi, altı mı ya da kendisi yeni sistemde hangi göreve ikna olup tamam dedi? MHP ikinci kez baraj altında yine aynı kişi sayesinde kalır mı kalmaz mı? Artık bunları konuşmanın veya tartışmanın zerre getirisi yok. Bir gerçek var ki yıllardır başkanlık sistemine ve onu arzu edenlere hakaretler yağdıran bu kişi sayesinde, ülkenin kaderi şekillenmiş oldu. Gidişat belirlenmiş oldu bir mucize türünden…
MHP’nin çok büyük oy kaybına uğrayacağını hatta seçimlerde baraj altında kalacağını zaten büyük bir kesim tahmin ediyor. Benim bu parti ile ilgili sorgulamak istediğim konu şudur; MHP’liyiz diyenler, olacaklardan sonra ne yapacaklar? Bu partiye inananların büyük bir bölümü gerçekten MHP’yi cezalandırdıklarında nasıl hala ‘biz MHP’liyiz’ iddiasında bulunabilecekler? Yıllardır en ağır biçimde eleştirdikleri bir sistem için (başkanlık) seçmenlerinden EVET oyunu nasıl isteyebilecekler? Bu ani değişimleri kendilerinden sorulduğunda nasıl bir gerekçe bulacaklar? Her şeyden önce seçmenleri ile yüz yüze geldiklerinde işlerinin çok ama çok zor olduğunu hala anlayamadılar ise çok yakında anlayacaklardır sanırım!
Gelelim ce ha pe’ye!
Oylamanın son iki gününde kadınlı erkekli saç başa-yumruk yumruğa girildiği meclis görüntüleri belleklerimizde kaldı. Ana muhalefet partisi sıfatını içselleştirmiş ve on beş yıldır iktidarın her seçimde artan başarısında katkısı olan bu parti mensupları vicdanen rahat mıdırlar? “Bakın kardeşim, biz iktidar milletvekilleri ile grekoromen güreş bile tuttuk” daha ne yapalım diyerek; tarihi görevlerini yapmanın huzuru içerisinde yaz tatillerine gidecek ve her şey yine güllük gülistanlık devam edecek mi sanıyorlar?
Valla her yerimle gülerim kendilerine eğer böyle sanıyorlarsa!
Sadece kendilerini kandırdıklarını çok değil birkaç ay içerisinde net biçimde anladıklarında, istemedikleri bir yaşam biçimine zorunlu kılındıklarında; “derdini Marko Paşaya anlat” sözünü sıkça duyacaklar birilerinden…
Bir de meclis dışındaki ani değişen bir parti için iki kelamım olsun izin verin. Hani Ulusalcı, Atatürkçü, Aydınlıkçı olduğunu söyleyerek ve iktidar partisinden daha çok ana muhalefet partisine çakarak beklentilere giren bir parti var ya! O da seçimin hemen ertesinde, alışkın olduğu binde üç tatlısını yiyecek her zaman olduğu gibi…
Bir arkadaşımla sıkı bir tartışmaya girdik hafta sonunda. Sosyal paylaşım sitelerinden okuduğu bir paragrafı kesip bana yollayarak “işte tam benim görüşümü yansıtıyor” diye yollamış.
Düşüncelerini şöyle sıralamış özetle:
Referandum oylaması sonucu sandıktan HAYIR çıkacağını düşünüyor aha buraya yazıyorum. EVET oyu 19 milyonu geçmeyecek (7 Haziran 2015 AKP oy sayısı 18.867.411 milyondu).
Nedenleri:
1-AKP tabanının %15-20’si hayır oyu verecek diyorum.
2-MHP tabanının %75-80’ni yarısından fazlası hayır oyu verecek diyorum.
3-Halkın ekonomik sıkıntıları
4-Petrole gelen zamlar
5-Gıda fiyatlarına gelen zamlar
6-Halkın alım gücünün düşmesi
7-Kurun artışı
8-Suriyeliler başta olmak üzere milyonlarca Arap vatandaşının istihdam başta olmak üzere ülkemizdeki açmazları katlaması…
Ben de sadece şunu sordum kendisine; peki o zaman Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere parti yönetim kadrosunun vücut dillerini okuduğumuzda neden en ufak bir kaygı belirtisi yok? Kaybetme korkusu, endişesi yok? Bazı araştırma şirketleri hayır oyunun fazla çıkacağını söylüyor da, onların kendi araştırma şirketleri yok mu? Onlar böyle bir sonucu hissetseler nasıl bu denli kaygısız ve rahat olabilirler? Seçim sonuçları ile oynanma olasılığını dillendirecek olsa da hemen sözüne karşı çıktım. Madem yıllardır seçim sonuçlarının iktidar partisi tarafından etkilendiğini dillendiriyorsunuz. Kardeşim enayi misiniz, aciz misiniz o zaman karşı çıkıp engelleyemiyorsunuz? Yıllardır aynı palavrayı sıkıp sadece kendinizi kandırıyorsunuz!
Seçim sonuçlarına her türlü etkiye engel olamayacak kadar basiretsiz bir parti varsın zaten iktidar olmasın…
Yani demem şu saygın okurlar!
Ben kendini avutanlardan değilim…
SİZİN SESİNİZ
Gazetecilik ya da halkla ilişkiler!
George Orwell (Eric Arthur Blair), İngiliz edebiyatının önde gelen kalemleri arasında bir şahsiyet. Eserlerinde yer alan netlik, zekâ, sosyal adaletsizliğe karşı farkındalık ve totalitarizme karşı duruşu onun imzası niteliğinde. Şu sözü ile gazeteciliğin ne olup ne olmadığını mükemmel biçimde gözler önüne seriyor bakınız…
“Gazetecilik, birilerinin basılmasını istemediği şeyi yayımlayabilmektir. Geri kalan her şey halkla ilişkilerdir…”
Bu çok net tanımlamadan sonra gazetecilik mesleğini hakkı ile yapan kaç kişi çıkar güzel ülkemde söyler misiniz? “Birilerinin basılmasını istemediği şeyleri” yayımlama riskini göze alan kaç gazeteci kaldı yani ülkemde? Yazılı ve görsel medyada çalışanlar kendilerini çeşitli kategorilere layık görüp tanımlama (isimlendirme) yapsalar da, gerçekten kaçı gazetecidir? Ya burnundan kıl aldırmayanlar, gönül aynalarına dargın olanlar! Ayna tutanlara fena halde gıcık kapanlar!
Hep söyledim, daima söyleyeceğim ki anlama yetisi düşük olanların işini kolaylaştırayım. “Ben gazeteciyim” diye ortalarda salınarak gezenlerden olmadım, olmam da! Öğretmenlikten emekliliğimle birlikte; İzmir ve Eskişehir yerelinde tam on dört yıldır fasılasız bir biçimde yazmaktayım. Hem de haftanın beş günü yazmaktayım gazetelerde. Kimisi manşetlerden olmak üzere, sayısız haberlere de imza atmışlığım var. Ve ben on dört yıl öncesinden bugüne dek sarı basın kartı sahibi olmak adına; gazeteciliğimin kimlikli teyidini yapmak adına tek bir müracaatta bulunmadım. Aklımdan dahi geçirmedim, gerek görmedim. Çünkü Uğur Mumcu gibi koca yürekli bir adamı yakından tanıdıktan sonra, her önüne gelenin kendisini gazeteci sanmasına acıyarak güldüm daima. Allah şifalarını versin, yar ve yardımları olsun onların…