Aslında, futbolu fanatiklik derecesinde sevdiren ve tüm kitleleri peşinde sürükleyen en büyük nedenlerin başında, sonucu önceden kestirilemeyen, 90 dakikalık süre içinde birçok olasılığı içerisinde barındırmasından kaynaklanmaktadır.
Gerek Eskişehirspor, gerekse Antalyaspor’un, özellikle ofansif yönleri birbirlerine benzeyen iki takım olmaları, karşılaşmanın bol gollü geçeceği düşüncesini güçlü kılmaktaydı. Ancak, Eskişehirspor erken gol bulmasına rağmen gole kadar olan süredeki o baskılı oyunu nu daha sonra devam ettiremeyince rakip Antalyaspor’a oyuna ortak olma şansını da bir nevi tanımış oldu.
Kırmızı Şimşeklerin 10. dakikada bulduğu golden sonra orta alan mücadelesi şeklinde geçen karşılaşmanın, bana göstermiş olduğu en önemli eksiklik önde oynayan 4 futbolcunun top rakibe geçtikten sonra üstlenmiş oldukları roller.
Antalyaspor’un Lamine Diarra’yla bulduğu golden sonra topa daha fazlaca hükmetme isteğini, orta sahanın yükünü adeta tek başlarına göğüsleyen N’Diaye ve Hürriyet Güçer’in rakibe direnç göstermeleri, olası bir Antalyaspor galibiyet golünü de engellemiş oldu.
Yorgunluğun getirmiş olduğu sorumsuzluk, Eskişehirspor’un 10 kişi kalmasına da neden olan önemli bir faktördü. 81’ini dakikada Hürriyet’in rakibine yapmış olduğu hareketin izahı da bence budur.
Evet, Eskişehirspor bu gün kazandı. Bu galibiyet son derece önemliydi, emeği geçen tüm takıma sonsuz teşekkürler. Peki ya diğer maçlarda da bu oyun anlayışıyla devam edilirse ne olur? Yani, üçüncü bölgede top rakibe geçtiğinde, dün olduğu gibi Necati, Kamara, Erman ve yeni transfer Jorquera gibi oyuncular, savunma anlamında da takıma katkı sağlamadıkları taktirde, ciddi sıkıntılara sebebiyet verebilirler. Teknik Direktör Ertuğrul Sağlam’ın bunlara mutlaka önlem alması gerekir kanısındayım.
Aytaç Kara’yı o muhteşem golünden dolayı, bir sporsever olarak kutluyorum. Aytaç Kara, atmış olduğu bu golle, Teknik Direktör Ertuğrul Sağlam’a da ince bir mesaj verdi diye düşünüyorum. Gençler geleceğimiz ise vitrine daha fazlaca çıkmayı hak ediyorlar.