83 milyon yurttaşımızın canı, sağlık çalışanlarına emanet.
O nedenle sağlık çalışanlarımızın tüm ihtiyaçlarının en hızlı ve en kaliteli biçimde karşılanması şart.
Bu noktada sağlıkçıların, ülke genelinde, koruyucu ekipman, konaklama ve ulaşım sıkıntısı çektiğini söylemek zorundayım; devlet ve sorumluluk hisseden bazı özel şirketler, ellerinden geldiğince ihtiyaçları karşılamaya gayret gösteriyorlar.
*
Sağlık çalışanlarımızın önemli bir sorunu daha var.
Nedir o sorun?
Yemek!
*
Görselleri dikkatle incelemenizi tavsiye ediyorum.
Görsellerdeki yiyecekler, sağlık çalışanlarının öğle yemeği.
Ve her öğle yedikleri yemek, aynı!
Sıcak, besleyici ve doyurucu bir yemek olduğu asla söylenemez.
(İncelediğiniz fotoğrafların kaynağı -Eskişehir hariç-, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikasıdır.)
*
Ya Eskişehir?
İncelediğiniz görseller arasındaki en büyük fotoğrafta Eskişehir var!
Yemek gelmemiş bile.
Sağlık çalışanı, kendi imkanıyla evinden getirdiği zeytin, peynir ve bir parça ekmekle karnını doyuruyor.
Olacak iş mi şimdi bu?
Bu fotoğrafla beraber, Sağlık Sen Eskişehir Şube Başkanı
Hasan Hüseyin Köksal’ın isyanını çok daha iyi anlıyorum.
Hatırlatmak gerekirse, ne diyor Köksal?
Şunu:
‘KALPLERİ DONMUŞ’
“Çamaşır yıkama imkanı yok. Lokantalar kapalı, paranız ile yemek yiyecek yer yok. Paket servis söyleseniz, her gün pide ve pizzaya mahkumsunuz. Şimdi soruyoruz. Devlet, Avrupa’dan gelenleri 15 gün karantinaya aldı ve 3 öğün sıcak yemek verdi. Umreden gelenlere 15 gün yemek verdi. Irak’tan gelen son 265 kişiyi Gündüzalp Yurdu’nda tek kişilik odalarda ağırlıyoruz ve 3 öğün sıcak yemek veriyoruz. Sorunları yukarı iletecek ve empati yapacak kişilerin tamamen kalpleri donmuş.”
*
Yapmayın efendiler!
Türkiye’de 83 milyon, Eskişehir’de ise 871 bin yurttaşımızın canını emanet ettiğimiz sağlık çalışanlarına bu şekilde yaklaşılamaz.
Başta ne demiştim?
Onların her ihtiyacının en hızlı ve en kaliteli biçimde karşılanması şart.
O nedenle, yetkililer, ellerini kalplerinin üzerine koysunlar ve vicdanlarının sesini dinlesinler.
Ve lütfen, o sese kulak vererek hareket etsinler.
Yoksa artık, yetkililerin vicdanlarından da şüphe etmeye başlayacağız.
Sağlıkçıları koruyamazsak, sağlıkçı ordusu kuramayız!
Eskişehir Bilecik Tabip Odası Başkanı
Mehmet Akif Aladağ’la görüştük.
*
Sordum: Koruyucu donanım yeterli mi, sağlık çalışanlarını tehdit eden bir durum var mı?
*
AYNI MASKEYLE GÜNLERCE…
Net bir ifadeyle koruyucu donanımın yetersiz olduğunu söyleyen Aladağ, “Hastane yöneticilerine ve Eskişehir İl Sağlık Müdürlüğüne soruyorsunuz, ‘yeterli’ cevabını veriyorlar. Ama dönemsel olarak yeterli... Yani bir dönem geliyor dağıtılıyor, fakat bir maskeyle direkt Covid-19 virüsü bulaşmış hastaya bakan hekimlerimiz, aynı maskeyle günlerce çalışmak zorunda” dedi.
*
“Peki, yapılması gereken nedir” diye sorduğumda, şu ifadeleri kullandı:
KORUYUCU DONANIM HEMEN ATILACAK
“Bakın, Covid-19’lu hasta varsa ve ben onun yanına gideceksem şu önlemleri almalıyım. Nedir o önlemler? Bir kere gözlüğüm olacak. Bir N95 maskem olacak. Bir yüz siperliğim olacak. Başımda bonem ve üzerimde biyolojik korumalı tulum olacak. Virüsü geçirmeyen eldivenim olacak. Bir iş ayakkabısı olacak. İş elbisem içimde olacak. Ve bu önlemleri aldıktan sonra Covid-19’lu hastanın yanına gideceğim, hastayı kontrol edeceğim. Bu işlem bittiğinde çıkacağım. Çıkınca üzerimde bulunan bütün koruyucu donanımı atacağım. Çünkü virüs benim üzerime bulaştı.
BÜYÜK BOYUTLARA ULAŞIRSA…
Şimdi, aynı koruyucu donanım üzerimdeyken başka bir hastanın odasına giremem. Ya bütün gün boyunca o kıyafetle o alanda gezip akşam işim bitince çıkarıp atmam lazım. Başka bir alana asla gitmemem lazım. Yani sonuçta hekimler çıkartmıyorlar onları, üstlerinde bütün gün o kıyafetlerle çalışıyorlar. Bakın maskeyi gidip bir yere asıyorlar, havalandırıyorlar ve sonra tekrar kullanıyorlar. Yani maskeyi gün içinde, bir tane iki tane diye sınırlamamak lazım. ‘Ben sana ayda dört tane maske kullanma hakkı veriyorum’ diye bir sınırlama olamaz. Bu kişisel donanımı, sürekli ve sınırsız olarak elde edebilecek bir çalışma ortamı oluşturulması lazım. Bakın bu anlattıklarım sağlık personelini korumak ve verimli çalıştırmak açısından önemli. Çünkü bu mücadele uzun sürecek ve çok yorucu olabilir. Eğer salgın, bir nehrin taşan suları gibi büyük boyutlara ulaşırsa ciddi bir sağlıkçı ordusuna ihtiyaç olacak.”
*
Şu cümle her şeyin özeti aslında: “Bu mücadele uzun sürecek ve çok yorucu olabilir. Eğer salgın, bir nehrin taşan suları gibi büyük boyutlara ulaşırsa, ciddi bir sağlıkçı ordusuna ihtiyaç olacak.”
O nedenle ne yapacağız?
Meslek örgütlerinin uyarılarını ciddiyetle dikkate alacağız ve sağlık çalışanlarımızı azami düzeyde koruyacağız.