Eskişehirli vekil Bahceli'yi ikna etti

Eskişehir'in 7 milletvekili olduğunu biliyoruz. Aslında kentimizin 9 buçuk milletvekili var. AK Parti'nin 3, CHP'nin 2 ve İYİ Parti'yle MHP'nin 1'er vekilinin yanı sıra, Ankara Milletvekili ve BBP Genel Başkanı Mustafa Destici'yi de 8'inci Eskişehir milletvekili olarak saymalıyız. Ayrıca İzmir'den TBMM sıralarına giden CHP'li Atilla Sertel de 9'uncu vekilimiz olarak sayılmalı. 9 Buçuk'uncu milletvekilimiz ise İYİ Partili Isparta Milletvekili Aylin Cesur. Kendisi bir Eskişehirli ancak, bu kente uğradığı bile yok. Uğradığı zaman da kentin tek bir meselesiyle bile ilgilenmiyor. Hoş Isparta'nın meseleleriyle ilgilendiği de duymadık. Kendisini adam yerine koymasak da olur...

Biz Eskişehirli olan ve aynı zamanda meslek büyüğümüz olan Atila Sertel'den bahsedelim.

Sayın Sertel, yakın zaman içerisinde büyük bir başarıya imza attı. Malumunuz ülkemiz ciddi bir kamplaşmanın içerisinde. Muhalefetin bir önerisini, iktidar cenahının kabul etmesi mümkün değil. İktidarın bir iyi icraatını ise muhalefet kabul edemiyor. Bu konuda iktidar cenahını daha kabahatli gördüğümü belirtip, bir muhalefet milletvekilinin, nasıl olup da MHP lideri Devlet Bahçeli'ye tutum değiştirdiğinden bahbsedelim...

Efendim mesele; İnfaz Koruma Memurlarının (Hapishâne gardiyanları) sıkıntılarıyla ilgili bir gelişme. Ayrıca itfaiyeciliğin de meslek sayılmaması gibi bir durum var. İster inanın – ister inanmayın, Türkiye'de itfaiyecilik meslek olarak kabul görmüyor. İdari hizmetler sınıfına giriyor. Memleketimizde 44 ilde İtfaiyecilik Meslek Yüksek Oluku var, ama itfaiyecilik meslek değil. Saçmalığın daniskası...

Mesela itfaiye mensupları, bir yangınla mücadele edip öldükleri vakit, şehit sayılmıyorlar. Düşünebiliyor musunuz; alevlerin ortasına kahraman gibi atlayan itfaiye mensuplarımız, çoluk çocuğunu yetim bırakacak, amma ve lâkin şehit kabul edilmeyecek. Olacak iş değil elbette. Ama ülkemizde durum tam olarak bu. Bir diğer sıkıntı ise infaz koruma memurlarımızın özlük haklarının çok ama çok yetersiz olması. İnfaz Koruma Memurları hapishanelerde güvenliği sağlıyorlar. Özlük haklarının verilmemesi nasıl mazur görülebilir?

Tabii ki hükûmetimizin bu durumla ilgili bir çıkarı olamaz. Kim gardiyanların kötü yaşamasını ister? Veya kim itfaiyeciliğin bir meslek olarak kabul edilmemesini savunur? Elbette hükûmet üyeleri de bu duruma tepki gösterir. Ancak baştan dedik ya; muhalefetin önerilerinin kayıtsız – şartsız reddedilmesi durumu var diye. Eskişehirli CHP İzmir Milletvekili Atilla Sertel'in bu önerisi de reddedilmiş. Kim tarafından? AK Partili ve AK Partili amcalarına bakarak oy kullanan MHP'li milletvekilleri tarafından...

Normal olarak bu önerge de unutulur giderdi. Ancak Atilla Sertel, TBMM sıralarınde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi bizzat ziyaret ederek, durumu değiştiriyor. Sertel, Bahçeli ile infaz koruma memurlarının özlük haklarının iyileştirilmesi ve itfaiyeciliğin meslekten sayılması konusunda görüşüyor ve Sayın Devlet Bahçeli'yi ikna etmeyi başarıyor. Atilla Sertel'in dediğine göre Devlet Bahçeli öncelikle itfaiyeciliğin meslek olarak görülmemesine çok şaşırıyor ve, "Tulumbacılar zamanından beri itfaiyecilik vardır" diyor. Ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli durumun siyaset üstü olduğunu söyleyerek partisinin grup başkanvekillerine çalışmaları için talimat veriyor. Yani bundan sonra top, Manisalı Milletvekilimiz Erkan Akçay ve Sakaryalı vekilimiz Levent Bülbül'de...

Tabii bu arada Atilla Sertel'in, "İsterseniz biz öneri vermeyelim; Siz MHP olarak önerge verin, biz de kabul edelim" dediğini de hatırlatalım. Yani Atilla Sertel bir anlamda MHP'lilere, AK Partilileri üzmeden sorunları çözmenin yolunu göstermiş oluyor.

İzmir bölgesinden seçilen Eskişehirli Atilla Sertel'i tebrik ederiz. Sayın Devlet Bahçeli ülkesini seven ve makul bir isim. Bir CHP milletvekili onu ikna etmeyi başarıyorsa, aynı şeyi diğer MHP'li milletvekillerimize de öneririz. Mesela şu Alpu Yolu'nu iktidara hatırlatabilirler. Mesela çevre yolundan bahsedebilirler. Bu kadar ürkek ve pasif olmasınlar...

Doktorlar haksız mı?

"Emek Bizim Söz Bizim" sloganıyla Ankara'ya yürüyen doktorlar, Ulus Anıtı önünde bir basın açıklaması yaparak, "Mücadeleye devam" açıklamasında bulundular. Doktorların giydiği beyaz önlüğe ithafen "Beyaz Yürüyüş" olarak adlandırılan bu yürüyüşü doktorlarımız, "Sağlıklı yaşam" amacıyla gerçekleştirmiyor. Peki doktorlarımız neyin mücadelesini veriyor? Üç aynı başlık var.

Birincisi doktorlarımız covid19 virüsünün meslek hastalığı olarak kabul edilmemesine tepkililer. Bir doktor eğer ki bu hastaığa yakalanırsa, hastalarla iç içe olduğu içindir. Dolayısıyla Covid 19 hastalığı "Meslek Hastalığı" olarak kabul edilmeli. Doktorlarımız – eğer ki ölürlerse – ailelerinin güverce altında olmasını istiyor. Çok şey mi istiyorlar?

İkinci olarak doktorlar, "Sağlıkta şiddet yasası"nın geçirilmesini istiyor. Bizim memlekette canı sıkılan, bir diğerini pataklama hakkını kendinde görüyor. Özellikle doktorlara yönelik şiddet çok yaygınlaştı ve sevgili hekimlerimiz de – doğal olarak – buna bir son verilmesini istiyor.

Son olarak doktorlarımız, insanca yaşamak için uygun bir maaş almak istiyor. Her gün, makineli tüfek gibi zam geldiğini biliyoruz. Doktorlar toplumun zeki ve çalışkan çocukları arasından çıkar. Düzgün bir hayat sürmek haklarıdır.

Özetlemek gerekirse hekimlerin istediklerinin hiçbiri, akla ve vicdana aykını istekler değil. Doktorlarımızın isteklerinin tamamı makul istekler. Normal koşullar altında bu talepler için bir yürüyüş tertip edilmesine bile gerek olmamalıydı.

Ancak bizde en masum talepler bile, "Bunlaaaarrrr! Dıjjj güüüjjjler bunlaaaarrrrr!.." diye kükreyen zalim bir otorite tarafından reddediliyor.

Sonuç olarak doktorlarımızın yanında olduğumuzu söylemek istiyorum. Biz hastayken, Hızır aleyhisselam gibi imdadımızı koşan doktorlarımıza bir kerecik de biz destek olalım.