Henry Troyat, Rusya doğumlu Fransız bir yazar. Bir yazısında Rus şair ve yazar Puşkin için, şu ifadeleri kullanır:
-Rus zekasını en mükemmel o temsil eder.
Vatandaşa sorsak acaba Eskişehir’in zekasını kim temsil eder_
Önce hocalarımız Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, Prof. Dr. Nabi Avcı, Prof. Dr. Emine Nur Günay…
ABD Büyükelçisi Murat Mercan, AK Parti MKYK üyesi Burhan Sakallı…
Milletvekillerimiz Harun Karacan, Utku Çakırözer, Jale Nur Süllü, Arslan Kabukçuoğlu, Metin Nurullah Sazak…
Belediye başkanlarımız Ahmet Ataç, Kazım Kurt…
Sanatçılarımızın, edebiyatçılarımızın, şairlerin isimlerini söyleyen olur mu acaba?
Cüneyt Arkın, Mithat Körler hatırlanır mı?
Haydar Ergülen, Rahmi Emeç, Sennur Sezer, Recep Bilginer….
Bir döneme damga vuran efsaneler Fethi Heper, İsmail Arca, Amigo Orhan…
Ve Eskişehirli voleybolcumuz Meryem Boz!
Ya da geçmişten isimler hatırlanır mı Yunus Emre, Hoca Hasreddin, Hızır bey, Şeyh Edebali…
Sanayicilerimiz var. Göçmüşler ve yaşayanlar… Mümtaz Zeytinoğlu, Yalçın Kılıçoğlu, Savaş Özaydemir, Cemalettin Sarar, Celalettin Kesikbaş, Nadir Küpeli, Metin Güler, Ömer Zeydan, Nebi Hatipoğlu, Firuz Kanatlı ve Firuzhan Kanatlı…
Yavuz Abadan, Orhan Oğuz, Gündüz Ökçün, Fahretttin Kerim Gökay, Hasan Polatkan, İnan Kıraç, Can Kıraç, Erol Tabanca, Cem Siyahi…
Ve Sazaklar…
Emin Sazak, Gün Sazak, S.Servet Sazak!
Bir çırpıda aklıma gelen isimler böyle…
Seçimler yaklaşıyor. Vatandaş oyunu kimden ya da kimlerden yana kullanır.
Eskişehir zekasını kimin temsil ettiğine inanırsa tercihini ondan yana kullanır…
17 Ağustos 1999 Marmara ve 12 Kasım 1999 Düzce depremleri ile büyük depremler coğrafyasında olduğumuzu öğrendik, pekiştirdik.
99 depremlerinden sonra daha fazla tedbir, daha fazla hassasiyet gösterdik ve daha fazla eğitim yaptık.
Sivil toplum örgütleri kurduk!
2011 yılında Van depremini ve 2020 yılında Elazığ ve İzmir depremleri ile yüreklerimiz bir kez daha yandı…
Deprem hep yanı başımızda…
Celal Şengör hocamız şu uyarıda bulunuyor:
-Herkes Düzce’nin gerilimini boşalttığını ve uzunca bir süre ciddi bir deprem olmayacağını düşünüyordu. Öyle olmadığını gördük. Bunun anlamı şu. İstanbul depremi bayağı yakınlaşmakta! Stres birikimi had safhaya yaklaştı.
…/…
Eskişehir’de depremi hisseden iller arasındaydı…
Hiç duymayanlarda vardı, panikle dışarıya fırlayanlarda…
Olası bir İstanbul depremine ne kadar hazır olduğumuzu kimse bilmiyor. 99 depreminden sonraki yapı stoklarımıza güvenmeli miyiz onu da tam olarak bilmiyoruz…
Geçen yıl…
Alman bir milletvekili meclis kürsüsünde Cola’ya Koronavirüs testi yaptı!
Sonuç şaşırtıcı…
Cola pozitif, çıktı!
Yer yine Almanya…
Bu kez bir sağlık çalışanı elmaya PCR testi yapıyor…
Artık tahmin ediyorsunuz, test yine pozitif!
İtalya’da bir doktor PCR testini RED BULL’a uyguluyor.
Sonuç yine pozitif…
Şuanda günümüzde! Test yoksa virüste yok!
Kanadalı yazar, Margaret Eleanor Atwood, onlarca roman yazdı. Şiir kitapları, çocuk kitapları çıkardı. Sayısız ödülün sahibi oldu…
Kendisine şu soruyu sordular “para nedir?”
-Para berbat bir cazibedir. Hastalıktır.
Paranın çok konuşulduğu yerlerde insanlarımız hasta oluyor!
Saatin kendisi mekan, yürüyüşü zaman, ayarı insandır... Bu da gösterir ki, zaman ve mekan, insanla mevcuttur! Ahmet Hamdi Tanpınar - Saatleri Ayarlama Enstitüsü
siz herhalde su kullanmıyorsunuz.
1. Yapı stokuna güvenme. Malzemeden çalan yine çalıyor. Yepyeni Adalet Sarayı neredeyse yıkılıyordu. 2. İstanbul depremini salla. Her türlü tedbiri alsan bile-ki mümkün değil- 16 milyonluk bir şehir. “Bi şey olmaz abi…” deyip geç. Herkesin kafasında bir kaçak kat nasıl çıkılır var. 3. Gördük ki milli sporumuz deprem anında pencereden atlayıp kafa kol kırma. Atlayıp kafa kol kıranlara hiç üzülmüyorum. Hatta daha beter olmaları için dualar ediyorum. Sonuçta kırık kafayla depreme hazırlanılmaz.
SU KUYRUĞU EDER