Kimi yazılar şehirde olan biteni anlatmaya yetiyor…
Ya da “hiç olmamışlara” dikkat çekiyor…
Mesai arkadaşım Soner Yüksel’in dünkü yazısı da öyle bir yazıydı…
Eskişehir için şu tanımı yapıyor:
-Şehir değil, Türk dizisi mübarek!
Yazısından birkaç not aktarayım ki olay daha iyi anlaşılsın:
- Malumunuz bizim dizilerimiz uzun, aynı konu etrafında dönen ve aktörlerin pek değişmediği dizilerdir.
15. bölümde izlemeyi bırakın 69. bölümde yeniden başlayın pek bir şey kaçırmazsınız. Türk dizilerinde gebelik 14 ay, ameliyatlar 4 hafta falan sürebilir. Gel gelelim karakterler 1 günde 20 sene yaşlanabilir.
- Şimdi Eskişehir’den ayrılın ve 5 sene hiç uğramayın, olup bitenle ilgili hiçbir haber almayın ve 5 sene sonunda geri gelin
… İnanın kaçırdığınız hiçbir şey olmayacaktır.
…/…
Haksız değil elbette!
Türk dizilerinin en önemli
özelliği başrol hariç, kimi önemli karakterler, aniden ortadan kaybolabiliyor…
Kimi zaman intihar ediyor…
Kimi zaman saldırıya uğrayıp öldürülüyor…
Kimi zaman hastalanıp ölüyor.
Kaçırılıyor, yok oluyor…
Sonuçta, diziden çıkmış oluyor. Çünkü karakter oyuncusu maaşına zam istiyor. Farklı istekleri oluyor.
İşte o zaman öldürülüp diziden çıkarılıyor…
Hiç unutmam, bir dizide oyuncular “
çalışma koşulları çok ağır, diyerek ücretlere zam istemişlerdi” Bir sonraki bölümde makinalı tüfekle hepsini taramışlardı…
Eskişehir siyasetinde de durum böyle…
Bulunduğu konumu beğenmeyenler. Var olanla yetinmeyenler. Hep daha fazlasını isteyenler…
Geçmişe bir bakın, silinip gittiler!
Eskişehir ve siyaset sahnesinden çekildiler.
Bırakın 5 yıl sonrasını 1 yıl sonra hatırlayanlar bile olmaz.
Çok bilinen bir sözdür…
- Mezarlıklar vazgeçilmez insanlarla doludur!
Bu nedenle şehri yönetmeye talip olanların “siyasi olarak intihar” etmeden önce, bulundukları görevleri en iyi şekilde yapmalarını tavsiye ediyorum…
Yoksa
, diziden çıkıyorsunuz beyler, hanımlar!
Yerinize yeni oyuncular geliyor!
GÜNÜN KARİKATÜRÜ
KAPAK HAREKETİ!
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM'deki bütçe görüşmelerinde konuştu. Bütçeye hayır diyeceklerini söyledi…
Konuşmasının bir bölümünde şöyle konuştu:
-Bir
şey daha yaptılar. Bakın siz bilmiyorsunuz. Çünkü araştırmıyorsunuz. Bakın aynı zamanda ne yaptılar biliyor musunuz? Dolar ile borçlandılarsa Amerika'daki enflasyonu, euro ile borçlandılarsa Avrupa Birliği'ndeki enflasyonu sırtımıza yıkıyorlar.
Bu sözleri söyledikten sonra argoda “kapak” işareti olarak bilinen el hareketini yaptı…
AK Parti sıralarından “ayıp ayıp” sesleri yükseldi…
Yaptığı kapaktır…
Ama Meclis'e verilen aranın ardından CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel söz aldı ve kapak hareketine açıklık getirdi:
-
Genel Başkanımız elini elinin sırtına vurmuştur. Sırtına yük bindirmek anlamındaki vücut dilidir. Hiçbir gruba karşı yapılmadı!
…/…
Bakıyorsunuz karşı cepheye…
Neler diyorlar neler…
Yüce Meclis çatısı altında olmadı, falan!
Zannedersiniz Türk siyasi tarihinde en kaba hareketi yapmış, en kötü sözü söylemiş…
Söylenenlere, yapılan hareketlere
bakınca “kapak hareketi” masum kalıyor…
Yapmasaydı iyiydi…
Ama yapıldıysa da artık düzeltmeye çalışmanın bir anlamı yok! Çünkü siyasetimizde
artık nezaketi unutalı çok oldu!
YEMİNLİ SATIŞ!
Otomobil demek “al-satçı” demek…
Al satçılar, otomobil piyasasındaki dengeleri bozuyor…
Haberi Sabah gazetesinde okudum…
2. el otomobil satan firmalar, dengenin bozulmaması için ilginç yöntemlere başvuruyor.
Ne mi yapıyor?
-Firmalar müşterilerine otomobili hemen satmayacağına yönelik yeminli sözleşme yapıyor
Bunun amacı satın aldığı sıfır kilometre otomobilin, yüksek fiyatla elden çıkarılmasını engellemek.
…/…
Bu uygulama yakında ülke geneline yayılabilir.
Çünkü bayilerdeki liste fiyatı ile galerideki fiyatlar arasında 50 bin liraya kadar çıkan büyük farklar var!
MEKTUP!
Mektup tarihe karışsa da, geçmişte yazılan mektuplardan alınan dersler var…
Bukowski, bir pazar günü kızı Marina'ya yazdığı mektubunu şu cümlelerle sonlandırmış:
-Yıkıldığı zaman altından kalkabileceğin hayaller kur. İnsanların seni yarı yolda bırakma ihtimalini unutma.
GÜNÜN SÖZÜ
Geçtiğimiz yollardan ve zamandan bir daha aynı insan olarak geçmeyeceğiz.