İnsanla şehir arasındaki ruh kardeşliğinin en büyük resmi neresidir diye soran olursa bir saniye düşünmeden Eskişehir derim
İnsanla şehir arasındaki ruh kardeşliğinin en büyük resmi neresidir diye soran olursa bir saniye düşünmeden Eskişehir derim.
Çünkü Eskişehir’in içinde yaşamın başladığı ilk andan itibaren çok güçlü ruhların, karakterlerin, tarihe geçmiş savaşların, olayların ve dahi felaketlerin beslediği nadide bir yerleşim yeridir.
Birkaç dakika düşünün, bu topraklarda Mitolojinin Ana Tanrıçası Kibele, dokunduğu her şeyi altına çeviren Kral Midas hüküm sürmüş.
Hoşgörüsünün abidesi Yunus Emre, Mizah ve Zekası ile 7 kıtaya nam salmış Nasrettin Hoca, Babailiğin kurucusu Şeyyid Şücaaddin Veli ve Ocağı yine bu topraklara nasip olmuş.
Bu topraklar Selçuklular’a Sultanönü olarak hizmet vermiş. Osmanlı İmpatorluğu’nun kuruluşuna ev sahipliği yapmış.
Kurtuluş mücadelesinin sadece ilk değil en kritik zaferleri yine bu topraklarda kazanılmış.
Demiryoluna, havacılığa, eğitime, kültür ve sanata, sendikal mücadeleye, zirai üretime, bankacılığa nice ulusal hamleye hayat veren bu şehir aynı zaman da yerli ve milli üretimin düğmesine basarak imkânsızları başarmış.
Bu şehrin ve insanının ulus millet yolculuğumuzda dokunmadığı, el atmadığı ve altından başarı ile kalkmadığı tek bir detay bile olmamış.
Yüzyıllar boyunca biriktirmiş bu şehrin ruhuna inanılmaz mı?
İşte o ruh bu şehirde yaşayan herkese sirayet ediyor. Farkında olmadan eğitiyor, değiştiriyor, en gelenekçi ve tabucu zihinleri bile alt üst ediyor.
Ancak son yıllarda o ruhun beslenme kaynaklarında biraz kıtlık var. Bir kırgınlık, bir bezginlik, bir boşvermişlik var.
Hemen her konuda geçmişin gölgesine sığınmış, yeni bir hedef koymaktan, yeni bir hamle yapmaktan çekinen bir şehir var.
Bu sadece salt siyasetin ve ona hizmet eden aktörlerin kabahati değil. Bu hepimizin farklı paydalarda sorumlu olduğu bir eksiklik diye düşünüyorum.
İstemeyi, istikrarlı bir şekilde bir hedef kovalamayı beceremiyoruz.
Herhangi bir yanlışı 2 gün gündemde tutup, düzeltilmesini sağlayamıyoruz.
Kişiselleştirmeden kavga etmeyi beceremiyoruz.
Şayet kavga edersek barışmayı beceremiyoruz.
Şehir elinde ajandası ile dolaşan, düşmanımın düşmanı dostumdur diyen kümeleşmeler ile dolu.
Ancak toparlanmazsak, silkinmezsek, bu iş bana düşmez diye aradan sıyrılıp sorumluluk almazsak bu şehrin ruhunu kaybedecek ve yaşam alanımızı çekilmez bir yerleşim yerine dönüştüreceğiz.
Bunu çözmek için herhangi bir çözüm önerim, projem yok. Sadece ufak bir tavsiye vereceğim.
Ya birilerinin yaptığı işlerden hayıflanmayı bırakın, ya da o işleri siz yapın, layıkıyla yapın ki başkalarına fırsat kalmasın.