Katledildiği günü daha dün gibi anımsıyorum.
Sokak arasında, o malum fırın önünde savunmasız masum bir kedi yavrusu gibi nefessiz bırakıldığı; sessizce yere yığıldığı o gün gözlerimin önünde hala bilesiniz ki. Bu an Eskişehirli için tarihin asla aklamayacağı bir utanç anıdır. Ve Eskişehir’in iflah olmaz yarasıdır Ali İsmail Korkmaz bunu herkes böyle bilmelidir…
Önüne asla geçemeyeceğiniz olaylar karşısında naçar kalırsınız kimi zaman. Engel olamazsınız; ağır çekim filmlerde olduğu gibi, rüyalarda olduğu gibi önüne geçemezsiniz tahmin ettiğiniz sonucun. Ama bir de olayı değişik pencereden bakıp ele aldığınızda yüreğinizi, ya da vicdanınızı bir nebze olsun rahat ettirebileceğiniz argümanlara sığınabilirsiniz. Canımızı yakan bu konu ile ilgili olarak da böylesi sığınabileceğimiz bilgileri paylaşarak, Eskişehirliler olarak hakkımızın yenmemesi adına bu yazıyı yazmayı görev saymaktayım. Hem de tarihi bir görev saymaktayım…
Ali İsmail Korkmaz, Gezi direnişinin neden yegâne simgesi sayıldı bunu hiç düşünen yok mu? Neden Gezi deyince Ali İsmail, Ali İsmail deyince Gezi çağrışımı olur? Ben söyleyeyim hemen, tıpkı Ali’nin avukat ağabeyi Gürkan Korkmaz’a söylediğim gibi…
Eğer Eskişehir medyası olmasaydı, eğer Eskişehir yerel medyasında yürekli, namuslu medya mensupları olmasaydı, bu genç evladımızın katillerinin bulunması adına aylarca yazılar yazıp, katillerin izini sürmeseydi, Gezi sürecinde hayatının baharında yitip giden diğer gençlerimiz kadar anılırdı adı sadece. Eğer bunun aksini savunacak birileri varsa, aklına şaşarım sadece aklına!
Gelelim Ali İsmail Korkmaz 2. Yaşam Ödülleri adlı etkinliğe! Eskişehir’de düzenleniyor ama bunu düzenleyen STK’lar başta olmak üzere, onlara destek veren her zatı muhteremin (kurum-kuruluşun) bilmesi gerekenlere…
Eskişehir medyasından namuslu bir muhabir, bir köşe yazarı, bir haber sunucusu, bir kameraman, yahu bir çaycı be! Ali İsmail’in kanının yerde kalmaması adına; unutulmaması, gündemde kalması adına hiç mi emek vermedi? Ali İsmail’i gündemde tuttukları için hayatından kaygı duyan tek bir medya mensubu da mı yok bu kentte? Peki, Can Dündar “yetmez ama evet” diyerek iktidarı halkın gözünde masumlaştırmadı mı? Kendisine inanan binlerce insana “sizler de oy verin” teşvikinde bulunmadı mı? Atatürk’ü ‘Mustafacık’ yaparken, bu başarısı için (!) erkten övgüler alırken mutluydu ama değil mi? Şimdi onu halk kahramanı yapanlar Can’ın o dönemlerdeki afacanlıklarını ne tez unuttu?
Kendisini de eleştirdiğim için şu kadar yanıt vermekle yetinmiş Gürkan Korkmaz;
“Şinasi Bey tanıyorum sizi. Tabi eleştiri yapabilirsiniz ama biz böyle uygun gördük. Biz ödüllerin sadece Ali İsmail çevresiyle sınırlı kalmasını istemiyoruz ki Eskişehir halkının hakkını her zaman veriyoruz. Ama 3 sene önceye takılı kalıp hep Ali İsmail çevresinde ödülleri vermek istemedik. Yoksa herkesten en çok avukatlar hak ediyor bu ödülü! İyi çalışmalar…”
Benim amacım eleştiriden çok şu Gürkan kardeşim; ‘Balık hafızalı’ diye yaftalanan bir halka tarihi gerçekleri unutturmamak. Bir de bu toplumun bir zamanlar çok iyi bildiği ama şimdilerde unuttuğu VEFA’nın sadece İstanbul’da bozacı olmadığını, insani bir duygu olduğunu anımsatmaktır. Yoksa siz varın ödüllerinizi Can’a vermeye devam edin…
Velhasıl istediğim ödül değil Gürkan kardeş, altmış yaşında alınacak hiçbir ödülün anlamı yok inan bizim gibi gönül adamları için. İstediğimiz sadece vefa, tarihe doğruları not düşmek bir de. Toplumu kandıranların “pişmanız, kandırıldık” sığınması ile yeniden yeniden yaldızlanmasını önlemek. Bilmem anlatabildim mi?