Her ne kadar CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AK Parti’den daha çok MHP ile koalisyon ortağı olmak istese de meclisteki her iki partinin milletvekili sayısı yetmiyor.
HDP’nin ortak olması veya dışarıdan desteklemesi şart.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, HDP’nin olduğu yerde kendilerinin kesinlikle olmalarının mümkün olmadığını söylüyor.
MHP ile HDP’nin bırakın ortak olmayı, yan yana bile gelmeleri mümkün değil.
İşte bu nedenle CHP+MHP+HDP koalisyonunun olması bu dünyada mümkün değil.
CHP+MHP azınlık hükümeti de olmaz.
HDP güvenoyu verse de, hükümet kurulduktan sonra farklı farklı istemleri gündeme getirirse bunların bazılarına CHP sıcak baksa bile, MHP’nin ‘evet’ demesi mümkün değil.
O zamanda verilecek bir güvensizlik önergesi TBMM Genel Kurulunda belki de HDP’lilerin oyları kabul edilecek.
Bu durum karşısında da CHP+MHP azınlık hükümetinin ömrü kısa olur.
Bugünkü meclis içerisinden en rahat kurulabilecek ve güven sorunu da söz konusu olmayacak AK Parti+CHP ortaklığı hükümeti.
AK Parti de CHP’de kırmızıçizgilerini yeşile çeviremese de sarıya çevirmeliler.
AK Parti’nin 7 Haziran seçimleri öncesinde seçmene verdiği vaatler var.
Hele CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun noter onaylı vaatleri hala kulaklarımda çınlıyor. Nedeni ise emekli olduğum için iki bayramda ikramiye alacağım.
Asgari ücretlilere sözü var.
“Asgari ücret bin 500 TL olacak”.
Çiftçiye verilen ‘ucuz mazot’ sözü bugün hala konuşuluyor.
CHP’nin bu vaatlerini gerçekleştirmek için taşın altına elini koymalı.
Dört bakanın yüce divana gönderilmesi koalisyonun görevi değil.
İki gün önce yazdım.
Bu TBMM’nin işi…
AK Parti’li milletvekilleri karşı çıksa bile CHP+MHP ve HDP milletvekillerinin ‘evet’ demeleri halinde, 17-25 Aralık da yapılan operasyonlarda adları yolsuzluk iddialarına karıştığı iddia edilen 4 bakan’ın Anayasa Mahkemesi’nde yargılanabilirler.
Bu karar, koalisyona bir zarar vereceğini düşünmüyorum.
Aslına bakarsanız AK Parti’nin de işine gelir.
4 eski bakan yargı önünde aklandıkları takdirde AK Parti,’O kadar bağırıp çağırdınız. Anayasa Mahkemesi bakanları suçsuz buldu’ diye göğsünü gerer.
Ben Salı günü başlayacak olan TBMM Başkanlık seçimleriyle birlikte AK Parti-CHP koalisyonun temellerinin atılacağını düşünüyorum.
Olası AK Parti+CHP hükümetinde Eskişehir’den iki bakan çıkma ihtimali yüksek.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, TBMM Başkanlığı adaylığından feragat ettiğine göre, yeni dönemde de Milli Eğitim Bakanı olarak görevinde kalma ihtimali yüksek.
CHP’de Milli Eğitim Bakanlığını isteyecektir. Ancak Sağlık ve İç İşleri Bakanlığı CHP’ye verilecek olunur ise Milli Eğitim Bakanlığı yine AK Parti’de kalabilir.
Sağlık Bakanlığı CHP’ye verilir ise Ankara kulislerinde Eskişehir Milletvekili ve Parti Meclis Üyesi Prof. Dr. Gaye Usluer’in adı Sağlık Bakanı olarak dolaşıyor.
Bu söylenti Eskişehir’e kadar geldi.
AK Parti, Nabi Avcı’ya ‘Milli Eğitim Bakanı olarak görevine devam’, Gaye Usluer de CHP’den Sağlık Bakanı olur ise Cumhuriyet tarihinde Eskişehir’den aynı dönemde bakanlar kurulunda ilk kez iki bakan görev yapma imkânına kavuşacak.
Yıllardır Bursa’yı, hatta Afyon’u kıskanırdık aynı kabinede iki bakanının olmasından dolayı. Eğer yeni dönemde AK Parti’den Nabi Avcı, CHP’den de Gaye Usluer bakan olurlar ise,’bir elin nesi var. İki elin sesi var’ diyerek el ele verip Eskişehir’i kısa süre içerisinde ihya edebilirler…
Buna belki birileri ‘olmayacak duaya âmin demem’ diye yorum yapabilirler.
Bilirsiniz meşhur bir atasözü var:
’ Sen işini kış tut yaz çıkarsa bahtına’ diye. Biz böyle düşünelim. Olmazsa da kaybedecek bir şeyimiz yok zaten.
*-********
HAYATI TERSTEN YAŞAMAK
Yaşamın en tatsız tarafı sona eriş şeklidir.
Şüphesiz ki yaşamı tersten yaşamak daha güzel hatta mükemmel olurdu.
Nasıl mı?
Cami'de uyanıyorsunuz. Bir tahta sandık içersinde, herkes karşınızda saf durmuş, iyiliğinize dua ediyor ve tüm haklar helal edilmiş vaziyette.
Tabuttan doğruluyorsunuz, yaşlı, olgun ve ağırbaşlı olarak.
Herkes etrafınızda büyük bir itibar, iltifatlar, çocuklar torunlar hepsi hazır.
Arabanıza kurulup evinize gidiyorsunuz.
Doğar doğmaz devlet size maaş bağlıyor, aylık veya üç ayda bir maaşınızı alıyorsunuz. Ne güzel, hazır maaş, hazır ev...
Altmışlı yaşlara kadar her şey garanti, huzur içinde yaşıyorsunuz.
Sağlığınız gittikçe düzeliyor.
Kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz.
Bir gün çalışmak istiyorsunuz ve işe ilk başladığınız gün size hoş geldin hediyesi olarak bir plaket ve altın kol saati veriyor patronunuz..
Ve Genel Müdürlük veya bunun gibi yüksek bir makamdan tecrübeli bir insan olarak işe başlıyorsunuz.
Herkes karşınızda el pençe divan...
Vücudunuzda da bazı hoşa giden hareketler de başlıyor, gittikçe zayıflıyor forma giriyorsunuz.
Diğer hormonal aktiviteler artıyor , fevkalade..... Aman ne güzel günler başlıyor...
Derken bir gün patron size artık üniversiteye gitsen daha iyi olur diyor.
Bu arada babanız ortaya çıkmış, "fazla çalıştın" diyor "artık eve dön, işi bırak, okumaya başla, harçlığın benden olsun..."
Keyfe bakar mısınız?
Okuduğunuz dersler gittikçe kolaylaşıyor. Ekmek elden su gölden bir dönem başlıyor.
Partiler, Diskotekler, Kızların sayısı artıyor. Derken Anne ve Babanız sizi götürüp getirmeye başlıyor. Araba kullanma derdi de yok artık...
Günün birinde sizi okuldan da alıyorlar, "evde otur, keyfine bak oyuncaklarınla oyna" diyorlar...
Mamanız ağzınıza veriliyor, zaman zaman altınızı bile temizliyorlar, hatta bu durum alışkanlık yaratıyor ve hiç tuvalet kullanmamaya başlıyorsunuz.
Derken anneniz bir gün size süt verme kararını alıyor ve başka bir keyifli dönem başlıyor.
Mama artık her yerde, her an ve en taze şeklinde hazır.
Bir gün karanlık ilik ve sıcak bir ortama giriyorsunuz.
Beslenmek için ağzınızı açmaya dahi gerek yok, bir kordondan besleniyor sıcacık yumuşacık gürültü ve patırtısız bir ortamda yaşıyorsunuz.
Küçülüyor, küçülüyor, ufacık bir hücre halini alıyorsunuz.
Ve günün birinde müthiş keyifli bir orgazm ile hayatınız bitiyor....
Nasıl ama: İŞTE YAŞAMAK
(Can Yücel)