Eskişehir'in genetik kodunda "Göç" vardır.
Hatta biraz iddialı konuşayım. Eskişehir'i bu denli değerli, farklı, cazip kılan şeyin de bizzat göç olduğunu düşünürüm.
Eskişehir'in genetik kodunda "Göç" vardır.
Hatta biraz iddialı konuşayım. Eskişehir'i bu denli değerli, farklı, cazip kılan şeyin de bizzat göç olduğunu düşünürüm.
Kırım'dan, Balkanlardan ya da dünyanın herhangi bir coğrafyasından uzun yıllar önce Türkiye'ye göçmüş ve Eskişehir'e yerleşmiş insanlar burada gettolaşmadan, kümelere ayrılmak yerine ortak bir keşisim kümesi içinde keyifle yaşamıştır.
Bu da kültürel zenginliğimiz, hoşgörümüz, vizyonumuz ve şehren öne çıkmamızda bana kalırsa asli etkendir.
Çünkü bu birikim aynı zamanda şehrin entelektüel sermayesi olarak siyaset, bürokrasi, sanayi, akademi gibi pek çok konuda bizi yıllar boyunca lider yapmış, ayrıcalıklı kılmıştır.
Bu kültürün çocukları ülke yönetiminde söz sahibi olmuş, akademilerde hoca olmuş, işveren olmuş,bakan, vali, müşteşar,kaymakam olmuş ve şehir aidiyeti ile Eskişehir'e de önemli yatırımlar yapmıştır.
Bunu bazen bir kamu teşebbüsü, bazen bir okul, bazen bir fabrika, bazen de bir lider örneğiyle çok sık görür ve hissederiz. Ama fotoğrafın bütününü bakmak belki aklımıza gelecek son şeydir.
Peki, bunu sadece bu durum tespitini yapmak için mi yazdım? Elbette hayır.
Bana göre bir tehlikeye, yetersizliğe, ileride eksikliğini çok hissedeceğimiz bir detaya dikkat çekmek için yazdım.
Eskiden nitelikli göçleri bünyesine alan Eskişehir uzun zamandan bu yana tersi bir şekilde göç vermeye başladı.
Hatta insanlar akın akın Eskişehir'den gidiyor diyebilirim.
Bir nevi entelektüel birikimini kaybetmeye ve sermayeden yemeye başladık.
Bu hepimizin geleceği için büyük bir risk ve tehdit oluşturuyor.
Mesela nice meslektaşım ana akım medyayı tercih ederek Eskişehir'den ayrıldı.
Mesela nice ticaret erbabımız son bir kaç sene içinde İstanbul, İzmir, Ankara gibi şehirlerin yolunu tuttu ve orada istihdam yaratmaya başladı.
Mesela nice Profesörümüz Üniversite tercihini özelden yana kullanmak zorunda kaldı.
Mesela sadece son 2 yılda 3 sendikacımız Eskişehir'den ayrılıp Genel Merkez yöneticisi oldu.
Mesela bazı Sanayicilerimiz başka illerde yatırım yapmak zorunda kaldı.
Mesela çok önemli doktorlarımızdan bir kısmı da Eskişehir'den ayrılıp İstanbul'u tercih etti.
Müzisyenlerimiz, Sanatçılarımız, Sporcularımız ... Örnekler o kadar çok, totalde o kadar fazlalaştı ki insan bu gidiş iyi bir gidiş değil diye düşünüyor.
Çünkü şehirden ayrılan bunca insanla birlikte bizim gurur duyduğumuz birikim, donanım, kalite, felsefe hepsi yavaş yavaş zayıflıyor.
Bakın Eskişehir'in meselelerini sosyal medyada tartışan kaç kişi kaldı?
Kaç siyasetçiyi Eskişehir milletvekili olur ve koltuğu doldurur diye hayal edebiliyoruz?
Bizi Türkiye'de temsil eden kaç Bürokrat var. Eskişehir'li olduğunu dahi bilmediğimiz nice tanınmış kişi olduğunu görsek inanın şaşırırız.
Peki bu insanlar keyfiyetten mi gidiyor?
İşte bizim sorunumuz ve özeleştiri yapmamız gereken yer tam da burası hanımlar, beyler...
Bu insanları gitmeye mecbur bırakıyoruz.
Biz bir şairin önüne defter koyup hadi her gün 40 şiir yaz diye onu mesaiye bağlamaya çalışıyoruz.
Biz kadrolaşacağız diye çok ünlü hukuk adamlarını emekliliğe zorluyoruz.
Biz siyasi duruşları nedeniyle 40 yıllık dostumuzla alışverişi kesip iflas etsin diye gözüne bakıyoruz.
Biz şehir meselelerini dert eden insanlara açık açık sana ne demeye başladık.
Biz biraz öne çıkan, işinde ustalaşanları tahta çıkartmamak için düşmanla bile bir oluyoruz.
Çünkü biz işimizi eksik, verimsiz, zayıf yapıyoruz ve bu ortaya çıksın istemiyoruz.
Çünkü biz ali cengiz oyunları ile iş yapmak yerine iş yaptığına ikna etmeye çalışan insanlara sorumluluk falan verenleriz.
Çünkü işimize öyle geliyor.
Farkındayım bu tespitler biraz sert ama tüm koşullara rağmen kalmayı seçenleri pişman etmemek ve yeniden biriktirmek lazım.
Bunun içinde önce bir kendimizi silkeleyim ve başarının baş'ının eleştiri olduğunu unutmayalım.