Eskişehir'de bereket fışkırıyor

Bilindiği gibi Büyükşehir Belediyesi, yaklaşık 1 sene önce 6 ilçe belediyesiyle bir protokol imzalamış, tarım alanlarının üretimde kullanılmasının önünü açmıştı. Büyükşehir yetkilileri son olarak Seyitgazi Yenikent Mahallesi'nde 50 dekarlık bir tarlada arpa hasadı gerçekleştirdi. Size kötü bir haber vermek istemem fakat gerçekleri olduğu gibi yazmak zorundayım. Maalesef önümüzdeki sene hububat fiyatlarında anormal bir artış olacak. Ekmek fiyatları belki de iki misline çıkacak. Artık sevgili yetkililerimiz bu sebepten dolayı muhalefeti mi suçlar, yoksa 1942 senesindeki ekmek karnesini mi gösterir bilemem.

Yaşadığımız uğursuzlukların en büyük sebebi, üretmeden ve çalışmadan köşeyi dönme hevesimiz. Atatürk'ün sözleri ne kadar doğruymuş, "Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar önce haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkûmdur."

Yani ekonomik kriz başta olmak üzere yaşadığımız bütün felaketlerin ilacı belli; çalışmak...

"Temmuz ayında ekonomi öyle kalkınacak ki, Amerikası başta olmak üzere kıskançlıktan çatır çatır çatlayacaklar" gibi sözler sarf eden sayın bakanlarımızı ayrı tutuyorum. Ancak boş laf değil de iş üretenleri ararsanız, işte size Eskişehir Büyükşehir Belediyesi...

Hasatları bereketli olsun. Allah alın teriyle sulanan tarlanın karşılığını böyle verir işte.

Uğur Bilge'yi de dinlemiyorlar

Dünyada ve Türkiye'de salgın hastalıktan dolayı yaşanan ölümlerin tamamına yakını aşı olmayan kişilerden kaynaklanıyor. Bazen anlamakta çok güçlük çekiyorum. İnsanlar neden bilime inanmak yerine bir takım hurafelere inanmayı tercih ediyorlar. Bana kalırsa psikiyatri kürsülerinin bu konuyu derinlemesine incelemesi lazım. Son olarak İl Sağlık Müdürü Profesör Uğur Bilge de aşılanmanın önemine dikkat çekti. Bilge, "Kendiniz ve toplum için aşınızı yaptırın. Aşı olmayanları da aşı olmaya ikna edin. Pandemiyi aşıyla yeneceğiz" ifadelerinde bulunmuş. İl Sağlık Müdürümüz bir doktor. Ancak çok bilmişler "Doktorlar da ne bilirmiş kardeşim" diyorlar. Üstelik alanında bir profesör. Ancak bazı kişiler böylesine önemli kişileri dinlemek yerine, saçma sapan komplo teorilerine inanmayı tercih ediyorlar.

Son olarak ünlü şarkıcı Alişan'ın kardeşi Selçuk Tektaş da hayatını salgın hastalıktan dolayı kaybetti. Merhumun ısrarla aşı olmayı reddettiğini hatırlatmak istiyorum. Belki bu durumdan bir ders çıkartanlar olur.

Netice itibarıyla hayattaki en hakiki mürşit ilimdir. İlim ve fennin yolundan gidenler hayatta kalır. Sizde hayatta kalanlardan olun.

Alacaksın o çocuğu anasından

Eskişehir'de profesyonel hırsız olan bir kadının, 8 – 9 yaşlarındaki kızına gözcülük yaptırdığı ortaya çıktı. Üç ayrı eve girerek hırsızlık yapan H.U'nun meğerse aynı suçtan 1 yıl ve 8 ay kadar da cezası bulunmaktaymış. H.U. işlemleri yapıldıktan sonra adliyeye sevk edilmiş.

Şimdi yüce mahkemeler nasıl karar verir, orasını bilemeyiz. Ancak bu tip olaylardan çok oluyor. Küçük yaştaki çocuklar aileleri tarafından suça alıştırılıyor. Maalesef adaleti temin edemeyen bir devletimiz var. Ancak işin daha da vahimi, aynı devlet bu toplumun çocuklarını da koruyamıyor. Eğer ki bir kadın kendi öz kızını suça ortak ediyorsa, geleceğin profesyonel suçlulularını yetiştiriyor demektir. Adli makamların bu durumda çocuğun velayetini aileden kalıcı olarak alması gerekir. Bir anne şefkatinin yerini doldurmasa da, devletimiz şefkatli kolları, çocuklarımızı vatana – millete faydalı olarak yetiştirebilir.